İşgal altındaki Batı Şeria’nın Mesafir Yatta bölgesinde yaşayan yerli Filistinliler, İsrail güçlerinin tehcir tehdidine karşı direnmekte ve buradan ayrılmamakta kararlı.
Mesafir Yatta, İsrail’in işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlileri tehcir ederek bu bölgelerde uluslararası hukuka aykırı Yahudi yerleşim birimlerini artırmak ve genişletmek için sistematik politika uyguladığı en önemli bölgelerden biri.
İsrail ordusu, 1967’den beri işgal altında tuttuğu Batı Şeria’nın güneyinde Filistinlilerin yaşadığı, 8 köyden oluşan ve çöl ikliminin hakim olduğu bu bölgeyi 1980’lerin başında “askeri eğitim alanı” ilan etti.
Mesafir Yatta yerlileri, o tarihten bu yana İsrail askerlerinin yıkımlarına, baskınlarına ve tacizlerine maruz kalıyor.
Son olarak İsrail mahkemesi, tüm baskılara rağmen topraklarını terk etmemek için nesillerdir burada yaşamayı sürdüren yerli Filistinlilerin toplu tehciri anlamına gelen bir karara imza attı.
Mahkeme, 4 Mayıs’ta, İsrail ordusunun bu bölgeyi “918 No’lu Atış Alanı” kabul etmesini onaylayarak 2 binden fazla Mesafir Yatta yerlisinin zorla tahliye edilmesinin yolunu açtı.
İsrail güçleri, mahkemenin tehcir anlamına gelen kararı onaylamasının ardından Mesafir Yatta’da 19’u çocuk 47 kişinin yaşadığı 8 evi yıktı, 4 tarım tesisini ortadan kaldırdı.
Mağaralarda ve derme çatma evlerde yaşıyorlar
Mesafir Yatta’daki yerli Filistinliler, çöl sıcaklarının hakim olduğu, düzensiz patika yollara sahip ulaşılması zor bu bölgede mağara ve derme çatma evlerde son derece kısıtlı imkanlarla yaşıyor.
İsrail’in sık sık yıktığı yaşam alanlarını her seferinde yeniden inşa eden yerel halka, Filistinli ve uluslararası yardım kuruluşları çadır ve güneş enerjisi panelleri gibi yardımlar sağlamış.
Mesafir Yatta sakinleri, İsrail mahkemesinin kararı ve burada yaşamak için verdikleri mücadele hakkında AA muhabirine konuştu.
“Öldürseler de burada kalacağım”
Bölgedeki köylerden El-Merkiz sakini Safa Neccar (68), iki bölüme ayrılmış yaklaşık 80 metrekarelik bir mağarada yaşıyor. Gölgelenecek ağaç veya yapıların bulunmadığı, dışarıda 30 derecenin üzerinde bunaltıcı sıcak hakimken ufak bir oyuktan girilen mağaranın içi insanı rahatlatan bir serinliğe sahip.
Filistinli kadın, şehirde yaşamak yerine neden zor şartlar altında burada kalmak istediğine yönelik soruyu, şöyle cevaplıyor:
“Ben burada doğdum, burada büyüdüm, burada evlendim. Beni vursalar da öldürseler de burada kalacağım. Beni burada bırakın.”
“Yaşadığım mağara benim gözümde tüm dünyadan daha güzel”
Ailesiyle Mesafir Yatta’ya bağlı Cinbe köyündeki mağaralardan birinde yaşayan Ali Ceberi de çoğu bölge sakini gibi küçükbaş hayvancılıkla geçimini sağlıyor.
Ceberi’nin yaşadığı mağaradan yalnızca metrelerce uzaklıkta, köyün ortasındaki mescidi çevreleyen taşlardan birinin üzerinde İsrail ordusunun kırmızı ve beyaz renkle boyadığı işaret dikkat çekiyor. “Askeri bölge sınırı” anlamına gelen aynı işaret Mesafer Yatta’nın birçok noktasında göze çarpıyor.
Ceberi, İsrail ordusunun 1967 işgalinden sonra köylerindeki toprakların yüzde 90’ından fazlasına el koyduğunu söylüyor.
“O tarihlerde buralarda çok sayıda insan yaşıyordu. Evlerde ve mağaralarda yaşayan çok sayıda aile vardı. Çoğunu tehcir ettiler. Şehir merkezine gidenler oldu, bazı insanlar da yurt dışına gitti, bazıları Amman’a (Ürdün) yerleşti.” diyen 61 yaşındaki Filistinli, İsrail mahkemesinin tehcir kararına ilişkin ise şunları söyledi:
“1985’ten bugüne kadar hiçbir İsrail mahkemesi bu yönde bir karar vermemişti. Çünkü bu toprakların bizim mülkümüz olduğu belgelenmiş durumda. Sicilleri mevcuttur. 3 ay önce mahkemeye gittiğimizde mahkeme heyetinden birinin (yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinde yaşayan) bir yerleşimci olduğunu gördüm. Dedim ki: ‘Tamam, bu iş bitti. Bu kişi yerleşimci ve mutlaka tehcir kararı verecek.’ Öyle de oldu.”
İsrail ordusunun “kameraları görünce korktuğunu”, bu yüzden basının bu bölge için “çok büyük rolü” olduğunu belirten Ceberi, şöyle devam etti:
“Tüm dünyanın özgür insanlarına sesleniyorum. Bizim sesimizi duysunlar. Ukrayna için Avrupa ve tüm dünya ayağa kalktı. Silah da verdiler. Biz silah istemiyoruz. Sadece bizi bıraksınlar topraklarımızda yaşayalım.
Yaşadığım bu mağara benim gözümde tüm dünyadan daha güzel. Burası başka insanlar için hiçbir anlam ifade etmeyebilir, ama bizim için anlamı büyük.”
Tehcir kararı veren hakimin kendisi yerleşimci
Cinbe köyü sakini Osman Cebbarin ise, “1985’te buldozerler gelip yıkıma başladı. Şoka uğradık. (İsrail’in işgal altındaki topraklarla ilgili yerel yönetimi) ‘Sivil İdare’ denen şeyi ilk kez o zaman duyduk. O zamandan beri bu çile devam ediyor.” diye konuştu.
Şimdiye kadar Mesafir Yatta’nın statüsüne ilişkin davaların görüldüğü tüm mahkemelere katıldığını aktaran 57 yaşındaki Cebbarin de tehcir kararı veren hakimin yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinde yaşayan bir yerleşimci olduğunu vurguladı.
Cebbarin, “Katıldığım son celsede kararı veren hakim Nablus’ta yaşayan bir yerleşimciydi. Hakimin kendisinin yerleşimci olduğu durumda ne bekleyebilirsiniz ki? İsrail kendisini kanunların üzerinde gören bir devlet ancak uluslararası toplum uyuyor.” dedi.
İsrail, bölgeyi “Yahudileştirerek” demografik değişim amaçlıyor
Mesafir Yatta Köy Meclisi Başkanı Nidal Yunus, bölgedeki 8 köyde yaşayan 2 binden fazla insanın tehcir tehdidi altında olduğunu kaydetti.
Yunus, “Dolayısıyla mülkleri ve hayvanları da tehdit altında. Yerel halkın 20 binden fazla küçükbaş hayvanı var. Burada 4 okul, 4 cami ve 3 sağlık merkezi bulunuyor. Yerel halkın hayvanlarını otlatmak ve ekim yapmak için temel geçim kaynağı olan 30 bin dönümden fazla da arazi var.” diye konuştu.
Yerel yetkili, İsrail güçlerinin, yerlileri buradan tehcir etmek için, “daha önce yaptığı gibi bu bölgeyi kuşatarak, yolları ve su kanallarını tahrip edeceğini ve halkın ev ve mülklerine el koyacağını” söyledi.
Yunus ayrıca, İsrail yönetiminin amacının, işgal altındaki Batı Şeria’nın güneyi ile İsrail içindeki Necef Çölü bölgesini “Filistinli varlığından arındırarak bu bölgeleri Yahudileştirmek” olduğuna dikkati çekti.
İşgal altındaki Batı Şeria’nın Mesafir Yatta bölgesi gibi İsrail’in güneyindeki Necef Çölü bölgesinde yaşayan Filistinliler de yerlerinden edilme ve aşamalı bir tehcir tehlikesi ile karşı karşıya. Necef bölgesindeki Arap köylerine elektrik ve su gibi hayati altyapı hizmetlerini sunmayan İsrail, bölgede yaşayan Filistinli bedevilerin arazi mülkiyetini de tanımıyor.
Yunus, “(Eski Başbakan ve dönemin İsrail Savunma Bakanı) Ariel Şaron, burayı askeri bölge ilan etmekteki amaçlarının Batı Şeria’nın güneyi ile Necef Çölü bölgesinin devamlılığını koparmak ve bunu sağlamak için bölge sakinlerini tahliye etmek olduğunu açık açık söylemişti.” dedi.
Yunus, şöyle devam etti:
“Bu nedenle hedef burayı Arap kabilelerinden arındırmak ve onların yerine yerleşimcileri koymak. Zira bölgede şimdiden (Yahudi) yerleşim birimleri bulunuyor. Yahudi yerleşimcileri buraya getirerek demografik bariyer kuruyorlar.”