Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Nasıl bir hayat?” sorusuna verilecek en makul ve muhtevalı cevabın, nasıl bir siyaset sorusuna yüklenecek anlamın halkalarında gizli olduğunu söyledi.
Siyasetin, özü itibarıyla bir mesuliyet, bir meftuniyet ve bir mecburiyet olduğunu; aynı zamanda ahlaki, insani, vicdani ve fikri temellere dayanması, sınır hatlarının milli ve manevi ilkelerle ihata edilmesinin hem gerekli hem de gerçekçi bir yaklaşım olacağını belirten Bahçeli, “Uçta yatıp ortada duranlar, tarlası sırtında gezip hilenin harmanını yapanlar, rüzgara göre yelken açıp ilk sallantıda gemiden kaçanlar, kulaksıza küpe burunsuza hızma olanlar, sözlerini heybenin delik gözüne koyanlar, suyu kesik değirmen gibi boşa dönüp duranlar elbette ne siyaset ne de samimiyet iddiasında bulunabilirler.” diye konuştu.
Devlet Bahçeli, siyasetin, soğuk tandırdan sıcak ekmek alma hesabı yapanların, rüyasında sinek avına çıkanların, şapkayı ayağına, çarığı başına giyenlerin, yalanı kana kana içip de bir damla hakikati yudumlamaktan mahrumiyet çekenlerin hakkı ve harcı olamayacağını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türk siyasetinin bir ahlak reformuna, yeni bir kalkınma hamlesine, istikamet ve ilhamını milletimizin hedef ve özlemlerinden alan büyük bir atılım haline ileri düzeyde ihtiyacı vardır. Kabuk bağlamış yaraları deşerek siyaset üretilemez. Uçurumun kenarında sahte pehlivanlık pozu vererek siyaset yapılamaz. Toplumsal yapıyı önce ideolojik mahallelere ayırıp sonra da iki ayrı yakayı birleştirmek amacıyla köprü kurmaya çalışmanın adı da siyaset olamaz. Kutuplaşmaya can suyu verenlerin kucaklaşma söylemi kuyruklu yalandır. İstismar çarkıyla inkar tekerini çevirip eşzamanlı barışma masalı anlatanlar palavracı tiplerdir.”
“CHP’den milli iradeye, inanç hürriyetine saygı bekliyoruz”
MHP Genel Başkanı Bahçeli, AK Parti ile birlikte hayata geçirdikleri 9 Şubat 2008 tarihli Anayasa değişikliklerini sıralayarak, bu değişikliğin esas itibarıyla başörtüsü meselesini tamamen çözerek anayasal güvenceye kavuşturduğuna dikkati çekti. Bahçeli, “411 milletvekilinin eli adalet için, inanç ve ifade hürriyeti için kalkmıştı. Ancak CHP Anayasa Mahkemesinin kapısında soluğu alarak bu kanunu iptal ettirmişti. Bu nedenle, Kılıçdaroğlu’nun 3 Ekim 2022 gecesi sosyal medya hesabından bir video yayımlayarak başörtüsüne yasal düzenleme çağrısı yapması, müteakiben hazırlanmış teklifin TBMM Başkanlığına sunulması baştan ayağa sahtekarlık, savrukluk, sakatlık ve saçmalıktır.” şeklinde konuştu.
O dönemde atılan “411 el kaosa kalktı” manşetleri ile bizzat Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüne “bez parçası” dediğini unutmadıklarını; Kılıçdaroğlu’nun bugün “başörtülülere yönelik rehine iftirasını” unutmayacaklarını belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
“Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimi şayet samimiyse, şayet mazilerindeki ayıplı sayfalardan nedamet duyuyorlarsa, buyursunlar, gündemdeki anayasa değişiklik teklifine destek versinler. Başörtüsü meselesini yasal değil, anayasal güvenceye kavuşturmak için haydi gelin elinizi taşın altına koyun, dürüstseniz gereğini yapın, karnınızdan konuşmayın. İşte er meydanı, işte demokrasi imtihanı, işte tutarlılığınızı göstermenin altın fırsatı. MHP başörtüsü sorununun bütünüyle gündemden çıkarılması amacıyla hayırlı bir girişim olarak değerlendirdiği anayasa değişikliğine sonuna kadar vardır ve sözünün de 2008 yılında olduğu gibi arkasındadır. Kılıçdaroğlu, minderden kaçma, kaçak güreşme, bahane arama, açık sofraya oturmak için teklif ve ısrar bekleme.”
CHP sözcülerinin geçen haftaki açıklamalarıyla yine pişmiş aşa su kattıklarına, anayasa değişikliğine sıcak bakmadıklarına şahit olduklarını ifade eden Bahçeli, “Her şeye rağmen umudumuzu kaybetmek istemiyoruz, CHP’den milli iradeye, inanç hürriyetine saygı bekliyoruz. Ziyaret çalısı gibi, gelene takılan gidene takılan, erken kalkanın elinde kalan, yangına çırayla koşan, suyu yüzeyde kaynatmanın peşine düşen CHP ve diğer zillet ortaklarının ne yapacağını, nasıl bir tutum takınacağını eninde sonunda Türk milleti görecek ve bir kez daha teyit edecektir.” sözlerini sarf etti.
“Cami ne kadar bizimse cemevi de o kadar bizimdir”
Alevi İslam inancına sahip vatandaşların haklı ve meşru taleplerinin, temiz bir mizaçla, kardeşliğin alicenaplığı; adil, eşitlikçi, insani, tarihi, kültürel, hukuki ve hakkaniyetli ilkeler mihverinde karşılanması; ortak akıl ve geniş bir uzlaşma zemini oluşturulması gerektiğini belirten Bahçeli, “Alevi İslam inancına sahip kardeşlerimiz bizim canımız, can beraberimizdir. Ne ayrımız ne de gayrımız vardır. Cami ne kadar bizimse cemevi de o kadar bizimdir. Saz bizim söz bizimdir, cem bizim semah bizimdir. Hamdolsun hepimiz Müslümanız, Allah’ımız bir, Peygamberimiz bir, kıblemiz bir, kitabımız bir, imanımız bir, acımız bir, sevincimiz birdir. Mezhepçilik fitnesini yayanlar, bu çerçevede yıllarca husumet aşısı yapanlar bizden olmayan; bizim gibi hissetmeyen, inanmayan bozgunculardır.” değerlendirmesinde bulundu.
Devlet Bahçeli, Hz. Ali’nin “Gönülleriniz bir olmadıkça sayıca fazla olmanızın bir anlamı yoktur.” sözlerini aktararak, “Bizim gönlümüz birdir, bu suretle maksadımız gönüller yıkmak değil, gönül üstüne gönül yapmak, gönülleri kazanmaktır. Kerbela ortak sızımız, Hz. Ali manevi büyüğümüz, cennet gençlerinin efendileri Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin başta olmak üzere zulme uğrayan, kanları dökülen ehlibeytin muhterem isimleri yaslı gönüllerimizin şehit abideleridir.” diye konuştu.
“İster Alevi, ister Sünni, ister Caferi olsun”
MHP lideri Bahçeli, geçmişin karanlık dehlizlerinde geleceğin saadet ve selamet cevherinin bulunamayacağını vurgulayarak, önemli olanın her acıklı ve herkesi hüzne boğan hadiselerden ders ve ibret almak, tekerrürünün önüne geçmek olduğuna işaret etti.
Alevilerin hayatında tartışılmaz bir yer eden cemevinin, siyasi kaygılardan uzak, “cami-cemevi” karşıtlığına dönüştürülmeden kabul edilmesi gerektiğini belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
“Cemevi inanç ve kültür hayatımızın vazgeçilemez bir gerçeğidir. Bu gerçeği tahrip ederek asıl manasından ve müktesebatından koparmak çok tehlikelidir. MHP’nin dayandığı asırlık Türk milliyetçiliği düşüncesi, hiçbir zaman ayrımcı ve uzaklaştırıcı olmamış; toplumun tamamını temel değerler ekseninde buluşma ve kucaklaşmaya çağıran bir anlayışın temsilciliğini üslenmiştir. Bizim gönlümüzde herkese yer vardır; sevgimiz herkese yetecektir. İster Alevi, ister Sünni, ister Caferi olsun; yöresi, kökeni, anasının dili de ne olursa olsun, milletimizin her güzel insanını muhabbetimiz ve müşfik tavrımız kucaklamaya kafi gelecektir. Asırlar boyunca oluşan ve olgunlaşan kaynaşma kültürümüz kardeşlik bağlarımızın güvencesi, ülkemizi küresel bir güç yapma hedefinde takip etmemiz gereken yolun da rehberidir.”