MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, parti genel merkezinde düzenlenen MHP Siyaset ve Liderlik Okulu 17. Dönem Sertifika Töreni’nde yaptığı konuşmada, siyasetin bir ahlakı, aklı ve manevi çatısının bulunduğunu ve olması gerektiğini söyledi.
Aksi halde siyaset ve icracısı olan siyasetçinin, en sert kavgaların, en şedit karışıkların, en çetin krizlerin hem müellifi hem de müşterisi olmaktan yakasını kurtaramayacağını belirten Bahçeli, “Bu durum bir tuzaktır, derin bir uçurumdur, dibinde ne olduğu bilinmeyen karanlık bir kuyudur.” diye konuştu.
Bu tip siyasi anlayışların yozlaşmakla kalmadığı, düştükleri uçurumun farkına varamadıklarından dolayı da yanlışa gömüldüklerini ifade eden Bahçeli, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, “Cahilsin, okur, öğrenirsin. Gerisin, ilerlersin. Adam yok, yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok, kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur.” sözünü anımsattı.
Bahçeli, “Hiçbir insanımız bozuk değildir. Çünkü fıtrat sağlamdır, kan sağlamdır, maya sağlamdır, meşrep sağlamdır, mizaç sağlamdır. Ve bu haliyle de bir Türk dünyaya bedeldir. Bozuk olan, bozgunu kaçınılmaz görülen sadece ve sadece üç, beş zillet partisinden ibarettir. Duruşu yanlış olanın siyaseti doğru olamaz. Yanlış siyasetin haysiyetinden ve hizmetkarlığından bahsedilemez.” değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, mantık süzgecinden geçmemiş, feraset imbiğinde damıtılmamış, samimiyet sınavını verememiş, vatanseverlik ve milletseverlik barajından geçememiş bir siyaset biçiminin gerçek manada siyaset olmadığını vurguladı.
“Şuursuz bir siyaset çamurluktur”
Türkiye’nin aleyhine siyaset içinde olanların, çarpacak sahil arayan dümeni kırık metruk tekne gibi olduklarını belirten Bahçeli, basiret yoksunu bir siyaset zihniyetinin pek çok badire ve belaya çanak tutacağını ve ortam açacağını söyledi.
Basiretin, hayatı ve siyaseti doğru okumak olduğunu ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:
“Basiret ile bekanın sınır hatları pek çok yerde birbiriyle çakışmaktadır. Basiretsiz siyasetçinin, basiretten mahrum bir siyasetin bozgunda fetih rüyası görmesi, zillette gelecek hayali kurması çarpıklık olduğu kadar akıl tutulması ve ahlaki tükeniştir. İradesini yabancıların emanetine bırakmış, istikbalini Türkiye düşmanlarının eline ve emeline teslim etmiş siyasi devşirmelerin kafa ve vicdan hürriyetleri de maalesef askıya alınmıştır.
Türkiye’nin siyaset ve demokrasi hayatının en ciddi sorunlarından birisi, muhalefetin şahsiyet ve basiret yoksunluğudur, mahut sorun günden güne yoğunluk kazanmaktadır. Şahsiyet yoksa şuur da yoktur. Şuursuz bir siyaset çamurluktur, çirkinliktir ve çürümüşlüktür, kendi kendini yiyip bitiren organizma neyse tek kelimeyle odur ve aynısıdır.”
Milli ve ahlaki siyasetin yol haritasını takip eden meziyet ve inanç sahibi insanların ürettikleri değerlerle, geride bıraktıkları eserlerle hatırlanıp hürmetle yad edileceğini belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
“Yalancıların maşeri vicdanda yeri olamaz. Müfterilerin, müptezellerin ve ihanetle ağız birliği yapan müflislerin milletimizin ne bugününde ne de geleceğinde söz ve yetki sahibi olması düşünülemez. Hayat ve siyasetin merkezinde, inandığı gibi yaşamayanlar, bir süre sonra yaşadıkları gibi inanmaya başlayacaklardır. Bu durum bir sapmadır, bir savrulmadır, ağır bir sakatlıktır.
Güven vermeyen, gücünü milletten ziyade millet dışı aktör ve küresel mihraklardan aldığını zanneden, böylesi bir uyduluğa, böylesi bir teslimiyete, böylesi bir sömürüye istekli ve iştahlı olan siyasetçiler ruhen iflas etmiş, esasen zilletini dibini boylamışlardır. Bunlar aslında kamyon farını görüp olduğu yerde çakılan tavşan gibidir.”
“Hainden siyasetçi olamaz”
Geleceğin siyaset yapma şartlarını, gelecekteki siyaset mizanını bugünden araştırma, analiz etme üzerinde gece gündüz düşünülmesi mecburiyeti bulunduğunu vurgulayan Bahçeli, “Çünkü biz saman alevi değiliz. Çünkü biz sabah açıp akşam solanlardan değiliz.” dedi.
“Haset, hırs ve kötü niyeti” siyaseti kire bulayan, siyasetçiyi de yanlışa sürükleyen “beşeri defo” olarak niteleyen Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Mukaddesatı çiğneyenden namuslu bir siyaset adamı olmaz, hainden siyasetçi olamaz, gerçek bir siyasetçiden hain çıkamaz, ihanetin siyasetinden asla söz açılamaz. Siyaset, suç ve suçlunun sığınma kampı, barınma alanı, saklanma ve palazlanma sahası sayılamaz. Bu nedenle teröriste destek veren, terörün izinden giden, askerimize, polisimize, masum insanlarımıza saldıran ve kurşun atanlarla can ciğer kuzu sarması olan eniği cücüğü kim varsa siyasetin değil bizatihi adaletin ve hukukun konusudur.
Teröriste ‘terörist’ diyemeyenler, bölücü terör örgütüyle arasına duvar öremeyenler siyasetçi olmadığı gibi bu vatanın, bu milletin gerçek evlatları da olamazlar. Terörist Demirtaş’a sahip çıkmanın insani bir görev olduğunu açıklayan CHP Genel Başkanı, Allah için bize söylesin, bu açıklamayı yapmak insanlık mıdır? İhanete methiyeler düzmek şerefli bir tavır mıdır? Bir teröriste adaletsizlik yapıldığını söylemesi insanlık değerleriyle, hukuk ilkeleriyle nasıl tevil, nasıl tarif edilecektir