MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, 14. olağan büyük kurultayda kabul edilen yenilenmiş parti programlarında yer alan dış politika esaslarına değindi.
Bölgesel veya küresel mahiyetli sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde adil ve kalıcı çözümlere kavuşturmanın dış politikalarının özünü teşkil ettiğini vurgulayan Bahçeli, uluslararası karar alma mekanizmalarının baştan ayağa revize edilmesinin, artan reform çağrılarının mutabakata bağlanmasının küresel istikrarın tesisi bakımından artık ertelenemez bir mecburiyet olduğunu söyledi.
Bahçeli, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda, Filistin’in üyeliğinin Güvenlik Konseyi’nde tekrar görüşülmesi ve bu ülkeye bazı ilave haklar tanınmasını öngören tasarının onaylandığını anımsatarak, şöyle devam etti:
“Uluslararası toplum ezici çoğunlukla Filistin’in yanında durmuştur. Küresel vicdan Filistin halkının meşru mücadelesine destek verirken, İsrail saldırılarına bir nevi tepki göstermiştir. Filistin’in üyelik tasarısının BM Genel Kurulu’nda onaylanması karşısında İsrail temsilcisinin çıldırmış gibi Birleşmiş Milletler Şartı’nın bir kopyasını imha etmesi, kararın terör için bir ödül olduğunu ileri sürmesi siyonist vandallığa uygun düşen bir saygısızlık ve seviyesizlik olarak kayıtlara geçmiştir.
Netanyahu yönetimi terör arıyorsa, terörist görmek istiyorsa, soykırımcıları tanımak istiyorsa bir boy aynasına ilk elden bakmayı mutlaka tercih etmelidir. İsrail’in azgın şımarıklığı, işlediği korkunç cinayetleri, insani değerleri hiçe sayması haddi ve hududu çoktan aşmıştır. Şu haksızlığa, şu hukuksuzluğa bakınız ki, Genel Kurul’da 143 ülkenin ‘evet’ kararı Konsey’de adeta temyiz edilecek, beş daimi ülkeden birisinin vetosu halinde onca emek ve emel heder olup gidecektir. ABD’nin Filistin’in üyeliğini bir kez daha veto etmesi muhtemeldir.”
Uluslararası toplumun İsrail saldırılarını durdurmak, kalıcı çözüm ve barışı temin etmek için mutlak surette somut adımlar atması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, BM’nin demokratikleşmesinin acil bir eylem planı çerçevesinde ele alınması, bu zorlu süreçte ortak akıl ve iradenin öne geçmesi gerektiğini söyledi.
Bahçeli, ABD, Çin, Fransa, Rusya ve İngiltere’nin daimi ülke statülerinden kaynaklanan veto yetkilerinin Genel Kurul’da desteklenen kritik uluslararası karar ve müdahaleleri sonuçsuz bıraktığına işaret ederek, bu hususun uluslararası toplumun değişen dengelerine bütünüyle mugayir olduğunu kaydetti.
BM Genel Kurulu’nun, Güvenlik Konseyi’nin işleyişi üzerindeki yetkisinin artırılarak karar alma süreçlerinde daha müessir olmasının şart olduğunun altını çizen Bahçeli, Güvenlik Konseyi’nin işleyişinin daha açık ve hesap verebilir olmasını “elzem bir ihtiyaç” olarak niteledi.
Bahçeli, “Eşit temsiliyet hakkının sağlanması gecikmeksizin hayata geçirilmelidir. Farklı dengeleri, gelişmişlik seviyelerini ve ittifakları da dikkate alarak daha kapsayıcı bir yapı kurulması gerekmektedir.” dedi.
BM Güvenlik Konseyi ile ilgili önerilerini hatırlatan Bahçeli, “Daimi üye sayısının çoğaltılması akla en yatkın seçeneklerden birisi olarak önümüze çıkmaktadır.” ifadesini kullandı.
Üye sayısının artışı ve veto yetkisinin sınırlandırılmasının dünya barışına muazzam bir hizmet olacağını belirten Bahçeli, şunları söyledi:
“Gazze’de bebekler katledilirken BM Güvenlik Konseyi’nde veto silahına sarılıp İsrail’e payanda olanlar bunun hesabını asla veremeyecekler, makul ve mantıklı hiçbir teze sığınamayacaklardır. Soykırımın bahanesi olamaz. 35 bin insanın cinayeti örtbas edilemez. Geçen hafta başında Hamas’ın Katar, Mısır, ABD ve BM garantörlüğünde ateşkes teklifini kabul ettiğini açıklamasına rağmen, Netanyahu’nun Refah’taki masumlara saldırması en hafif tabirle alçaklıktır. 221 gündür Gazze’de hüzün vardır, hüsran vardır, zulmün hükmü geçerlidir. 221 gündür çoluk çocuk, kadın yaşlı demeden masum sivil halk yok edilmektedir. İsrail, Gazze’nin kuzeyinde uyguladığı derin kuşatmayı diğer bölgelere doğru genişletirken aynı derecede açlık ve sefaleti de yaygınlaştırmaktadır.”
Bahçeli, Refah’a yönelik kara operasyonunun Gazze’nin dünyayla irtibatını kopardığını, Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı’nın kapatılmasıyla insani yardımların engellendiğini, açlık sorununun baş gösterdiğini söyledi.
“9,5 milyar dolarlık ticaret bir kalemde silinip atılmıştır”
Türkiye’nin atılgan, ahlaklı, sabırlı ve akıl dolu cesur politikalarıyla Filistinlilerin duacısı ve destekçisi olduğunu ifade eden Bahçeli, “Öylesine azimli, dirayetli, insani ve vicdani bir dış politika takip edilmektedir ki İsrail’le yapılan 9,5 milyar dolarlık ticaret bir kalemde silinip atılmıştır.” diye konuştu.
Türkiye’nin çok büyük bir ülke olduğunu, haklının safında, zulmün ve zulüm piyonlarının karşısında bulunduğunu belirten Bahçeli, “Tarihin sesi kulaklarımızda çınlamaktadır. İnanç, kültür ve gönül coğrafyalarımızın feryatları milli yüreklerde dalgalanmaktadır. Bu süreçte Sayın Cumhurbaşkanı’mızın ve kabinesinin sonuna kadar yanında olduğumuzu, ne karar alınırsa alsın arkasında duracağımızı herkesin bilmesinde sayısız yarar olacaktır.” dedi.
“Gazze’yi savunmak demek, Gaziantep’i savunmak demektir”
“Vadedilmiş toprakların nihai hedefi Anadolu coğrafyasıdır” diyen Bahçeli, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bugün Gazze’de boyun eğersek, bugün Kudüs’te susarsak, gelecekte son yurdumuzda çok çetin olaylar yaşanabilecektir. Gazze’yi savunmak demek, Gaziantep’i savunmak demektir. Gazze’yi konuşmak demek, Şanlıurfa’yı konuşmak demektir. Hiç kimse boşa sallayıp dolu tutmanın çabasına heves etmesin. Hiç kimse Gazze’yi günlük politika malzemesi haline getirip, buradan bir cephe açarak Türkiye’yi suçlamaya, siyasi ikbal ve ikmal gayesine meyletmesin. Biz böylesi çarpık ve çürük zihniyetlerin ön planda Gazze çığlığı atarken, arka planda siyonizmin değirmenine nasıl su taşıdıklarını gayet iyi biliyor ve maskelerinin altındaki nursuz suratlarını da yakından tanıyoruz.
Diyorum ki İsrail ile Filistin arasında bir an evvel ateşkes rejimi tezahür etmeli, kalıcı barış için taraflar harekete geçmelidir. İki devletli çözümden başka herhangi bir alternatiften bahsedilemeyecektir. Başkenti Doğu Kudüs olan, 1967 sınırları temelinde, egemen, siyasi ve toprak bütünlüğünü sağlamış bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasından ve tanınmasından başka bir seçenek yoktur, aksi halde Orta Doğu ve dünyanın bir kıvılcımla yanması mukadderdir.”
“Tarihin gerisinde kalmayacağız”
Bahçeli, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin herkesin sahip çıkıp gerçeğe dönüştürmek için çalışacağı milli bir vizyon hamlesi olduğunu vurgulayarak, “Çağın gereklerine milli ve yerel tedbirlerle ayak uyduracağımızı, kökümüzden ve milli kimliğimizden kopmadan dördüncü ve beşinci endüstri devrimlerini pas geçmeyeceğimizi düşünüyorum. Önceki yüzyılı kaybetmiş olsak da yeni yüzyılı Allah’ın izniyle kaybetmeyeceğiz ve tarihin gerisinde kalmayacağız.” ifadelerini kullandı.
Bahçeli, bunu sağlayabilmek için milli eğitimin en büyük koz ve güvence olduğunu belirtti.
“Batı’nın çürüyen toplum ve kültür yapısı adeta sahne almıştır”
Bahçeli, huzursuz, umutsuz, ufuksuz ve memnuniyetsiz kitlelerin psikolojik rahatsızlıkların ve sapkın eğilimlerin pençesinde olduğunu ifade etti.
İsveç’in Malmö kentinde 25 ülkenin katıldığı 68. Eurovision Şarkı Yarışması’nın yapıldığını belirten Bahçeli, şunları söyledi:
“Eurovision şarkı yarışması insanlığın nasıl bir tehditle yüz yüze kaldığını fazla söze gerek bırakmadan belgelemiştir. Bu arada İsrailli şarkıcıya itirazlar yoğun olsa da sonuç alınamamıştır. Sanattan daha çok siyasi içerikli bahse konu yarışmanın ahlaki çöküş propagandasına dönüşmesi, erkekle kadın arasında kalmış üçüncü bir türün tedavüle çıkması kokuşmuşluğun boyutlarını göstermesi bakımından ibret levhası olmuştur. Marjinalliğin dozajı korkunç düzeylerdedir. Batı’nın çürüyen toplum ve kültür yapısı adeta sahne almıştır.
Birinci olan İsviçreli erkek sanatçının tüylü ceket, bol makyaj ve pembe saten etekle yarışmada boy göstermesi utanç verici bir yozlaşmanın teyidinden başka bir şey de değildir. Eğer bunun adına ‘çağdaşlık’ deniyorsa, biz de diyoruz ki; batsın böyle bir çağdaşlık anlayışı. Eğer bunun adına ‘modernlik’ deniyorsa, üstüne basa basa biz de söylüyoruz ki; olmaz olsun böylesi bir modernlik anlatım ve algısı. Biz, çağdaşlığı ve modernliği kültürel erimenin ve ruhsal bunalımın çorak sahasında değil, kendi özümüzde, kendi değer yargılarımızda arayıp bulacağımızı, yeni yüzyılda da bunu cümle aleme ispat edeceğimizi kararlılıkla belirtmek istiyorum. Ahlaki ölçülerimize bağlanarak, kendimiz kalarak, medeniyet değerlerimizi müdafaa ederek, aile yapımızı koruyarak, hülasa hem Türk hem de Müslüman olarak bu yüzyılın tertemiz sayfalarına İ’la-yı Kelimetullah’ı yazacağız, Kızılelma destanını kahramanca haykıracağız. Yeter ki milletimize güvenelim, yeter ki milli birlik ve beraberliğimize leke düşürmeyelim.”
“Niyet halistir, hedef parlaktır”
Yeni müfredata değinen Bahçeli, “Milli Eğitim Bakanlığınca hazırlanan ‘Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’ni yeni yüzyılın milli eğitim çatısı olarak değerlendiriyor, samimiyetle destekliyoruz. Mesnetsiz eleştirilerin iyi niyetten yoksun olduğu kanaatindeyiz.” dedi.
Bahçeli, modele ilişkin, “Bir ayağı geçmişte duran eğitimin diğer ayağının insanlık geleceğine ufuklar açan kapı olarak vurgulanmasının neresi yanlıştır? Milli ve manevi değerler manzumesi ile maddi gelişmenin zirvesini hedefleyen yolculukta temelin değişmeyen milletimiz olduğuna dönük tespitin sakıncalı bir yanı var mıdır? Öğrenci profili, beceriler çerçevesi, erdem-değer-eylem modeli, sistem okuryazarlığı, alana ait bilgi kümeleri bileşenlerinden oluşan bütüncül bir modelin hazırlanmasından neden rahatsızlık duyulmaktadır? Beden ve ruh üzerine kurulan bir modele canlı ceset gibi ortalıkta dolaşanlar dışında itiraz edenlerin tutar dalı veya haklı eleştirileri söz konusu mudur? Sağlıklı, iradeli, sorgulayıcı, üretken, bilge, cesaretli, merhametli, vatansever, ahlaklı ve estetik değerlerle bütünleşmiş nesillerin varlığından ürkenlerin ve karalamak için kuyruğa girenlerin asıl amacı nedir?” sorularını sordu.
“Maarif” kelimesine takılmış olan zevatın ne dediğinin bir anlamı olmadığını ifade eden Bahçeli, “Niyet halistir, hedef parlaktır, milli eğitimin milli geleceğimizi inşa etmesi başlıca temennimdir.” dedi.
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve söz konusu modelin hazırlığında emeği geçenleri kutlayarak, başarılar dileyen Bahçeli, “Ümit ederim ki yeni yüzyılda atanamayan tek bir öğretmen kalmasın, bu dram artık sonlansın.” diye konuştu.
Bahçeli, TBMM gündemine gelecek Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda yapılacak değişiklik teklifini yürekten destekleyeceklerini söyledi.
“Eyüpsultan’da okul müdürünün öldürülmesi” olayına da değinen Bahçeli, “Son örneği Eyüpsultan’da yaşanan, bir okul müdürümüzün katledildiği elim hadiseyi ve öğretmenlerimize yönelik her neviden şiddeti lanetliyor, faillere tutuksuz yargılama yerine doğrudan tutuklama tedbirinin uygulanacak olmasını da son derece adil, isabetli ve yerinde görüyoruz.” dedi.