Migren hastalarının korkusu mevsim geçişleri

Beyin Sağlığı ve Hasta Derneği (BEYİNDER) Başkanı Prof. Dr. Derya Uludüz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, mevsim geçişlerinde migren hastalarının nelere dikkat etmesi gerektiğini anlattı.

Migreni tetikleyen faktörlerin pek çok sebebi olabileceğini belirten Uludüz, “Mesela beyninizde bulunan bazı hormon seviyelerinde dengesizlikler, tükettiğiniz yiyecekler veya genlerinizdeki yatkınlık bile migreniniz için bir atak tetikleyicisi olabilir. Hormonal değişiklikler, stres ve özellikle bazı yiyecek türleri örnek verilebilir.” diye konuştu.

Hava sıcaklığının hastalığı tetikleyen etmenler arasında yer aldığını vurgulayan Uludüz, şunları kaydetti:

“Özellikle bahar aylarından yaz ve kışa geçiş dönemlerinde atakların sıklığı ciddi şekilde artıyor. Bilimsel çalışmaların verilerine göre migren hastalarının yüzde 50’si için hava durumu değişiklikleri atakları tetikleyebiliyor. Fırtınalı havalar, hava ısısında meydana gelen ani değişimler ve hava basıncı değişikliği gibi vücudu etkileyen hissedilir değişimler, hormon dengelerini değiştirerek beyin kimyasallarının değerlerinin de değişmesine ve beraberinde migren atağının oluşmasına sebep olabiliyor.”

Güneşli havanın birden kararıp fırtınalı hale dönmesinin zaman zaman hem endişe verici hem de iç karartıcı olduğunu dile getiren Uludüz, “Bu durumda migren atağı başlayan bir hastada atağın tetikleyicisi olarak stres hormonu dengelerindeki değişimin mi yoksa psikolojik bunalım halinin mi etkili olduğunu veya stresin etkisiyle yediği herhangi bir şeyin mi atağa sebep olduğunu ayırt etmek bazen güç olabilir.” dedi.

BEYİNDER Başkanı Prof. Dr. Uludüz, bazı hastaların sıcaklık ve neme karşı daha hassas olduğunu dile getirerek, şunları aktardı:

“Her migren hastası bu değişimlere aynı tepkiyi vermiyor. Kimi kapalı, karanlık ve soğuk havalardan hoşlanırken, bir başkası için bu hava durumu stres sebebi olabiliyor. Sıcak hava bazı migren hastaları için bir tetikleyici olurken bazı hastalara etki etmiyor ama havanın bir anda soğuması atak başlamasına sebep olabiliyor. Bu durum bize bazı hastaların diğerlerine oranla sıcaklık ve nem dengesine karşı daha hassas olduğunu gösteriyor.”

“Ağrı günlüğü tutun”

Uludüz, sıcaklığın değişmesi, yüksek nem oranı, rüzgarlı hava ve lodos, kuru hava, parlak ışıklı ve çok güneşli havaların ve basınç değişikliklerinin de migren şikayetlerini ortaya çıkaran etkenler arasında yer aldığına işaret etti.

Migren ataklarının çoğunlukla başlamadan önce kendini belli ettiğini dile getiren Uludüz, “Özellikle tetikleyiciniz olduğunu düşündüğünüz bir şeye maruz kaldıysanız atağın başlayacağını düşünmeden edemezsiniz. Bu gibi durumlarda ‘Kesin migrenim tutacak, ben şimdi ne yapacağım?’ diye panik olmak yerine durumu tersine çevirici yöntemler aramakta fayda var.” ifadelerini kullandı.

Hava durumuna bağlı gelişen migren ataklarının yönetilebileceği bilgisini paylaşan Uludüz, şu önerilerde bulundu:

“Hava değişiklikleri sizin için ağrınızı tetikleyici bir etken ise hava durumunu kontrol ederek hareket etmek kendinizi korumanızı sağlar. Günün belirli saatlerinde başınız ağrıyorsa bir ağrı günlüğü tutmak, dönüp baktığınızda ne yaptığınızda atak geçirdiğinizi anlamak, böylelikle tetikleyicilerinizi anlamanız için çok doğru bir yöntem olacaktır. Ağrınızı tetikleyen yiyeceklerden uzak durmak, iyi bir uyku uyumak gibi. Hava değişimi olan günlerde mümkün olduğunca dışarı çıkmamaya özen gösterin. Mutlaka çıkmak zorunda kalırsanız bir koruyucu şapka ve güneş gözlüğü takın. Bu dönemde bolca su içmeye de özen gösterin. Sıcak dönemlerde susuzluk, ağrı ataklarınızı artıracaktır.”

“Migreni olanlar, herkesten daha çok düzenli yaşam, beslenme koşullarına uymalıdır”

Türk Nöroloji Derneği Baş Ağrısı Çalışma Grubu Moderatörü Prof. Dr. Sabahattin Saip ise migrenin, dünya genelinde çoğunluğu kadın olmak üzere yaklaşık 1 milyar insanı etkilediğinin tahmin edildiğini söyledi.

Migreni “küresel çapta hastalık yükü ile engellilik oluşturan durumlar arasında ikinci sırada yer alan önemli bir nörolojik bozukluk” diye tanımlayan Saip, migrenin, genellikle genetik yatkın kişilerde farklı tetikleyici faktörlerin araya girmesiyle başlayan, 1-2 gün süren, başta ağrının olduğu, bulantı, ışık ve sesten rahatsızlık duygusunun eşlik ettiği semptomlar topluluğu ile karakterize ataklar halinde seyrettiğini anlattı.

En yaygın haliyle ayda bir veya iki gibi benzer atakların olduğunu ve kişinin yaşam performansını düşürdüğünü dile getiren Saip, konuşmasını şöyle tamamladı:

“Atakların ortaya çıkma sıklığı kişinin kendi, öz ve genel çevre değişkenlerine göre değişir. Stres, uykusuzluk, açlık, yorgunluk, menstürasyon gibi kişinin öz biyolojik davranışlarındaki durumlar ile farklı irrite edici yiyecek, içecekler, hava değişiklikleri, mevsim dönümleri gibi dış çevre, ortam değişiklikleri atakların ortaya çıkmasında ve sıklaşmasında önemli rol oynar. Bu genel bilgiler, hatalığın kontrolünde çok önemli avantaj sağlamaktadır. Yaşadığımız Kovid-19 salgınının da öğrettiği gibi asıl olan koruyucu hekimliktir. Migreni olan kişiler, herkesten daha çok düzenli yaşam, beslenme koşullarına uymalıdırlar. Düzenli ve yeterli uyku, öğün atlamamak, düzenli egzersiz, olabildiğince stresli ortamlardan uzak durmak, hava ve mevsim değişimlerine gerekli önlemleri alma tedavinin temelidir.”

Anadolu Ajansı. Referans bağlantısı here.