Türkiye, Meksika, Endonezya, Güney Kore ve Avustralya’dan oluşan MIKTA 8. Parlamento Başkanları Konferansı, İstanbul Sepetçiler Kasrı’nda gerçekleştirildi.
Konferansın ardından ortak deklarasyon yayımlandı.
Deklarasyonda, İstanbul’da “Çok Taraflılık, Küresel Karşılıklı Bağımlılık ve Parlamentolar” konferansında, ulusal parlamentoların 21’inci yüzyılda karşılaştığı zorluklar ve fırsatlar hakkında fikir alışverişinde bulunulduğu, çok taraflılığı teşvik etmenin ve küresel karşılıklı bağımlılığı ele almanın öneminin müzakere edildiği bildirildi.
Depremlerde hayatını kaybedenler için Türkiye’ye taziye dilekleri iletilen deklarasyonda, MIKTA ülkelerinin, depremlerin ardından derhal arama kurtarma ekipleri ile tıbbi ve insani yardım sevk ederek göstermiş oldukları güçlü dayanışmanın afetler karşısında uluslararası işbirliği açısından memnuniyet verici bir örnek teşkil ettiği kaydedildi.
Bölgesel ve küresel konularda işbirliği yolları arayışı için değerli bir forum görevi gören MIKTA Parlamento Başkanları Konferansı’nın önemi vurgulanan deklarasyonda, günümüz dünyasının eşi benzeri görülmemiş bir karşılıklı bağlantılılık düzeyine ulaştığı belirtilerek, ülkeler arasında işbirliği gerektiği ve hiçbir ülkenin bu sorunları kendi başına çözemeyeceğini vurgulandı.
Deklarasyonda, giderek karmaşıklaşan küresel zorluklar karşısında, parlamenter diplomasinin küresel diyalog ve işbirliğini inşa etmek için çok önemli bir araç haline geldiği aktarıldı.
Uluslararası sistem ve kurumların mevcut sorunları çözmek, şiddeti önlemek, barışı yeniden tesis etmek ve istikrarı sağlamak noktasında sorumluluklarını yerine getirmekte zorlandığının altı çizilen deklarasyonda, bu sınamalarla daha iyi mücadele edebilmek ve daha adil ve barışçıl bir dünya düzenini teşvik etmek için başta Birleşmiş Milletler olmak üzere çok taraflı sistemin ve kurumlarının güçlendirmeye ihtiyacı olduğu ve bunun uluslararası kurumların adalet, çoğulculuk ve kapsayıcılık prensipleri ışığında reforme edilmesi ile mümkün olacağı belirtilerek MIKTA üyesi ülkelerin hükümetleri uluslararası sistemin reforme edilmesi çabalarında aktif rol almaya davet edildi.
Yapay zeka ve diğer yeni teknolojilerin beşeri ve ekonomik kalkınmayı destekleme, yaşam kalitesini artırma ve küresel sorunları çözmede önemli bir potansiyel barındırmasının yanı sıra ayrımcılık, mahremiyet ihlalleri, siber güvenlik tehditleri ve işgücü piyasalarının bozulması gibi risklerinin de olduğunun kayıt altına alındığı kaydedilen deklarasyonda, bu teknolojilerin tasarımı, geliştirilmesi ve kullanılması süreçleri için uluslararası standartlar ve kılavuzlar oluşturulmasının önemini vurgulandı.
Deklarasyonda, her geçen yıl daha fazla artma eğiliminde olan savaş, terörizm, çevre felaketleri, doğal afetler, yoksulluk ve gıdaya erişim kısıtlarının düzensiz göçü artıran unsurlar olduğu, düzensiz göçün kaynak ülkelere, transit ülkelere ve hedef ülkelere olumlu veya olumsuz etkileri çerçevesinde geleceğe dair politikaların belirlenmesinin ve özellikle düzensiz göç bağlamında insan hakları boyutunun gözden kaçırılmaması gerekliliğinin altı çizildi.
Dünyada en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan ülke olan Türkiye’nin insani yaklaşımının takdirle not edildiği aktarılan deklarasyonda uluslararası topluma, bölgesel ve küresel sınamaları şiddetlendirme potansiyelini azaltmak ve külfeti paylaşmak için elverişli bir ortam yaratmak amacıyla güvenli, uygun ve yeterli bir yönetim gerektiren mülteci hareketliliği konusunda işbirliği çağrısı yapıldı.
Deklarasyonda, son yıllarda tüm dünyada artışa geçen ve ana akım siyasi hareketler tarafından dahi kullanılmaya başlanan yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslamofobi dahil olmak üzere her türlü ayrımcılıkla mücadele edilmesi çağrısı yapılırken, son dönemde yaşanan salgın hastalıklar , doğal afetler ve savaşlar gibi krizlerin sadece bölgesel olarak kalmayıp yerkürenin her noktasını etkileyebildiğini, bu krizlerin iklim değişikliğiyle paralel olarak gıda güvenliği ve tedarik zincirlerini tehdit ederek ekonomik açıdan zorda olan korunmasız grupları daha da yoksullaştırdığı belirtilerek parlamentoların özellikle gıda güvenliğinin sağlanması, tedarik zincirlerinin korunması ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin bertaraf edilmesi konusundaki rolünü güçlendirmenin halkları da güçlendireceği ifade edildi.
Ukrayna tahılının Karadeniz üzerinden sevkiyatının gıda güvenliği bağlamındaki öneminin altı çizilen deklarasyonda, Türkiye ve BM, Tahıl Koridoru anlaşmasının imzalanması için yaptıkları girişimler ve arabuluculuk nedeniyle takdir edildi.