Avrupa Kadınlar Artistik Cimnastik Şampiyonası büyükler kategorisinde Türkiye’ye ilk madalyayı kazandıran Göksu Üçtaş Şanlı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 2012 Londra Olimpiyatları’nda cimnastik branşında olimpiyatlarda Türkiye’yi temsil eden ilk sporcu unvanını elde ettikten sonra geçirdiği rahatsızlığın ve anne olduktan sonra verdiği aranın ardından elde ettiği gümüş madalyanın, kendisi için çok güzel bir motivasyon olduğunu söyledi.
Kızının doğumu ile verdiği aradan sonra spor kariyerine dönen Göksu, performansını yakalamak için çok çalıştığını belirterek, şöyle konuştu.
“2012 Olimpiyat Oyunları’ndan sonra spora uzun bir ara verdim. Bu bir zirve bırakışı değildi. Hem fiziksel, hem psikolojik yorgunluktan diyelim. Daha sonra 2013 yılında evlendim ve 2015 yılında kızım Lina doğdu. Ardından tekrar cimnastiğe dönme kararıyla, kendimi toparlamak için çok çalıştım, emek verdim ve aile olarak çok fedakarlık yaptık. Cimnastikte küçücük bir farkla madalyayı ya alırsın ya da kaybedersin. O podyuma çıktığım zaman, serimi çok temiz bir şekilde yapmak istiyordum. Finalde güçlü rakiplerimde vardı, hata yapanlar da oldu. Serimi temiz bir şekilde yaparak madalyanın sahibi oldum. Avrupa Şampiyonası’nda kürsüye çıkmak muazzam bir duyguydu. Ülkeme bu branşta ilk madalyayı getirdiğim için çok mutluyum. Kariyerimde almak istediğim madalyalardan bir tanesiydi. Bir anne olarak madalya almak harika bir duygu, bir kadınının gücünün, bir annenin dik duruşunun en güzel ifadesi.”
Yarışma ve kamplara gittiğinde kızından ayrı kaldığı için zorlandığını ve onu çok özlediğini söyleyen Göksu, şöyle devam etti:
“Kızım henüz 5,5 yaşında benimle birlikte büyük sorumluluk alıyor. Çünkü yarışmalara gittiğim zaman ve kamplarda epey ayrı kalıyoruz. Bu durum onu oldukça üzüyor. Ben müsabakadayken kızıma eşim, babaannesi ve dedesi bakıyor. Çok ilgili bir dedemiz var. Onlarla olduğu için de gözüm arkada kalmıyor aslında. Anne olmak demek, mesleğinden, hayallerinden, hedeflerinden vazgeçmek değil ama hepsini bir arada yürütmek çok zor. Ben aile yönünden şanslı olanlardanım. Beni destekleyen önüme set çekmeyen bir ailem, eşim var. Başlı başına çok sabırlı olmak, hayatın her alanına bölünmek, her şeye zaman ayırmak lazım. Bazen yetişemediğim oluyor ama elimden geldiğince hem evi, hem antrenmanlarımı denge de tutmaya çalışıyorum.”
“Dünya’nın en güçlü, en güzel yemek yapan annesi”
Kızının, kendisini “Dünya’nın en güçlü, en güzel yemek yapan annesi” olarak tanımladığını dile getiren Göksu,”Kızıma, nezaketi, dürüstlüğü, yardımseverliği, erdemli, ahlaklı, güler yüzlü olmayı, sevginin hayatta en önemli şeylerin başında geldiğini öğretmeye çalışıyorum. Anne olmak başlı başına çok büyük bir sorumluluk. Anne olmak, görmeden önce bir ruhu sevmek ve bilmektir. Hayatta kalmak için tamamen size bağlı bir yaşam sürdüren bir canlıyı içiniz de büyütmektir. Her an acaba ona bir şey oldu mu, iyi mi, kötü mü, bütün olasılıkları düşünüyorsunuz. Evladına karşı iyi bir anne olmak ona iyiyi, en doğruyu göstermek, ona güzel örnek olabilmek çok önemli. Annelik yaşadığım en güzel, en saf duygu bu dünyada. Size tarifsiz bir şekilde muhtaç küçücük bir bebek, parçanız, canınız, masumiyetin en güzeli, kokusu cennetten gelen sağlıklı bir evlat. Çok şükür, bin şükür ben de anneliği tattım.” değerlendirmesinde bulundu.
Göksu Üçtaş Şanlı, salgın sürecinin yıpratıcı geçmemesi için evde imkanlar oluşturmaya çalıştığını vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Ev de kızımla birlikte kek pişiriyoruz, oyunlar oynuyoruz, dans ediyoruz, şarkı söylüyoruz, boyamalar yapıyoruz. Onunla birlikte olmak kendimi daha iyi hissetmemi sağlıyor. Kızım 2,5 yaşından beri cimnastiğin içinde ama salgın döneminde spora biraz ara vermek zorunda kaldık. Eve geldiğim zaman anne diyerek koşarak boynuma atlaması inanın her şeye değiyor. Normal zamanlarda da hem antrenman hem evdeki işlerle ilgilendiğim için salgın süreci beni, ev hayatı anlamında çok fazla yıpratmadı. İçinde bulunduğumuz salgın sürecinde çocuk çocuğa hasret kaldı. Oyunları, arkadaşlıkları yarım kaldı. Onların bizlerden daha çok özenli ve sabırlı davrandıklarını düşünüyorum. Salgın bitince en çok istediğim şey ise sevdiklerime korkusuzca sarılabilmek.”
Salgın döneminin en büyük zorluğunun sevdiklerinden ayrı kalmak olduğunu aktaran milli sporcu, “Sarılmalardan, tokalaşmalardan, sevdiklerimizden hep uzak kaldık. Bu dönemde yarışmalarımız, yapılacak organizasyonlar iptal edildi. Bizler de bir dönem evde internet üzerinden antrenman yaptık. Tekrar salona döndüğümde salondaki arkadaşlarımı görünce inanın ağlayacaktım. Hepsine sarılıp, kucaklamak istedim ama yapamadım, yapamadık. Bu süreçten sonra antrenmanları arttırarak, motivasyonumu yüksek tutarak toparladım kendimi. Avrupa Şampiyonası’ndan önce Bolu’da 2 haftalık kamp sürecimiz oldu. Takım arkadaşlarım ve antrenörlerimizle iyi bir kamp süreci geçirdik ve şampiyonaya hazırlandık.” ifadelerini kullandı.
Türk cimnastiğinde büyük bir gelişme olduğunu, 2021’e ertelenen Tokyo Olimpiyatları’na katılacak arkadaşlarından da madalya geleceğine inandığını belirten Göksu, sözlerini şöyle tamamladı:
“Çok genç ve azimli bir gençlik var arkadan gelen. Takıma girmek ve onları geçebilmek için çok çalışmalıyım. İki yıllık hedeflerimde şampiyonalarda milli takımın içinde yer almak, final ve madalya kovalamak var. Türk Cimnastiğinde çok büyük bir tırmanış var. Bunun sistemli, planlı, özverili ve disiplinli bir takım çalışmasına borçluyuz. Uzun yıllardır ekilen tohumların meyvesini topluyoruz diyebiliriz. Sporcular da artık kendilerine inanıyorlar. Olimpiyata gitmek hayal iken şimdilerde herkesin dilinde Olimpiyat madalyası almak var. Bu çok büyük bir ilerleme Türk Cimnastiği için.Türk Cimnastiğini bu seviyelere birlikte taşıdığımız takım arkadaşlarımla gurur duyuyorum. Ne kadar emek verdiklerini, sevinçlerini, üzüntüleri, yenilgilerini, galibiyetlerini, azimlerini birinci elden bilen birisi olarak diyebilirim ki Tokyo’da olimpiyat madalyasını alacaklar. Ülkemizi en iyi şekilde temsil edeceklerinden şüphem yok.”