Anadolu Ajansı (AA) Spor Sohbetleri’ne konuk olan Taha Akgül, önemli başarılar kazandığı ve dünya evine girdiği 2022 yılının kendisi için dolu dolu geçtiğini söyledi.
Bu yıla Uluslararası Yaşar Doğu Turnuvası’nda kazandığı altın madalyayla başladığını, ardından 9. kez Avrupa şampiyonu olarak serbest stilde kendisine ait rekoru geliştirdiğini belirten Taha, “Eylül ayında Sırbistan’da yapılan Dünya Şampiyonası’nda altın madalya kazandım. Üçünü kez dünya şampiyonu oldum. Daha sonra da dünya evine girdim. Allah’a hamdolsun, alnımızın akıyla bu yılı bitiriyoruz.” diye konuştu.
Başarılı sporcu, çalışmasının karşılığını 2022’de aldığını vurgulayarak, “Avrupa ve dünya şampiyonu olarak sezonu yenilgisiz bir şekilde tamamladım. 7 senin ardından sezonu hem Avrupa hem de dünya şampiyonu olarak kapattım. Takıma ilk girdiğim 2012’den bu yana pandemi yılı hariç her sene mutlaka büyük bir şampiyonluk kazandım. İnşallah 2023’ü de boş geçmem, yine altın madalyalarla seneyi tamamlarım.” ifadelerini kullandı.
Dünya Güreş Birliği tarafından 2022’nin serbest stilde en iyi güreşçisi seçilen Taha, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Serbest stilde dünyada yılın en iyi güreşçisi seçilmek gerçekten çok büyük bir gurur. Çünkü serbest stilde çok büyük starlar var. Bu isimleri geçip yılın güreşçisi seçilmem gerçekten çok gurur verici. Nasıl futbolda her sene Ballon d’Or ödülü yapılıyor ve yılın futbolcusu seçiliyorsa güreşinki de bu. Dünyanın en iyi güreşçisinin Türkiye’den olması ülkemiz için de çok büyük gurur. Çok mutlu oldum, gurur duydum, ekstra motive oldum.”
“İkinci olimpiyat altını Allah’ın izniyle gelecek”
2016 Rio Olimpiyatları’nda altın madalya kazanarak önemli bir başarı elde eden Taha, 2024 Paris Olimpiyatları’nda da kürsünün zirvesinde yer almayı amaçladığını dile getirdi.
Serbest stil 125 kiloda son dünya şampiyonu olduğuna işaret eden milli güreşçi, “3,5 ay önce dünya şampiyonu oldum. Demek ki halen dünyanın zirvesine çıkabilecek güçteyim. Bu rakiplerimin hemen hemen aynısı 2024 Paris Olimpiyatları’nda da olacak. Bunu olimpiyatlardan 1,5 yıl önce başarabildiysem, olimpiyatlarda da başarabilirim. Sadece olimpiyat psikolojisi biraz ağır oluyor. Bunu kaldırabilecek güçteyim, rakiplerime göre daha tecrübeliyim. Oraya olimpiyat şampiyonu olarak gideceğim. İkinci olimpiyat altın madalyasına yakın olduğumu düşünüyorum. Son 1,5 yıl canımı dişime takıp çalışacağım, daha çok fedakarlık yapacağım. İkinci kez olimpiyat altın madalyasına ulaşacağıma gerçekten çok inanıyorum. Başaracağımı hissediyorum, inşallah o altın madalya Allah’ın izniyle gelecek.” değerlendirmesinde bulundu.
Taha Akgül, Paris 2024’te altın madalya alıp kariyerini zirvede bırakmak istediğini tekrarlayarak şunları kaydetti:
“Zirvede bırakmak istediğimi hep söylüyorum. ‘Dünya şampiyonu oldun. 32 yaşındasın, artık spor yaşı uzadı neden bırakacaksın?’ diyorlar. Biz şampiyonluğa, altın madalyaya alışmış sporcularız. Yenilgi bu yüzden zor geliyor. O yüzden diyoruz ki bu işi zirvede bırakmalıyız. Bu kariyere yakışan da bence bu olur. Zirvede bırakmak gerekiyor, efsanevi bir bırakış olması gerekiyor. 2024 Paris Olimpiyatları’nda altın madalya olursa güzel bir final olur. Bu kariyeri inşallah altın madalyayla tamamlamak nasip olur. Genç kardeşlerimizle de sürekli antrenman yapıyoruz. Kendi kilomda antrenman yaptığım çıraklarım var, onları da yetiştirmeye çalışıyorum. Türk toplumunun mayasında güreş var. Özellikle ağır sıklette tarih boyunca büyük şampiyonlar çıkarmışız. Benden sonra da çıkacağını düşünüyorum. İnşallah genç kardeşlerimiz bizden sonra bayrağı devralıp, tekrardan en yükseğe çekeceklerdir.”
Güreş camiasına birlik beraberlik çağrısı
Mevcut jenerasyonun çok başarılı olduğunu belirten Taha, bu başarının devam etmesi için alttan gelecek sporculara kulüplerin ve özel sektörün daha fazla destek vermesi gerektiğini vurguladı.
Taha, belediyelerin güreşe desteğinin azaldığını ifade ederek, “Rıza (Kayaalp) ve ben, maddi ve manevi anlamda bir seviyeye geldik ama genç kardeşlerimizin desteğe ihtiyacı var. Şu an güreşte birkaç sağlam büyük kulüp kaldı. Güreş branşı çok başarılı olmasına rağmen destek yeterli seviyede değil. Bu ülkede sadece futbol, basketbol ve voleybol yok. Bu ülkede ata sporu güreş de var. Kendim için değil, alttan gelen kardeşlerimiz için söylüyorum. Çünkü bizi örnek alıp güreşe başlayan çok kişi var. Biz onları düşünüyoruz. Böyle giderse maddi açıdan çok sıkıntı yaşayacaklar. Biz bu kadar başarılıyken niye bunu yaşıyoruz ki.” şeklinde konuştu.
Güreş camiası için birlik beraberlik çağrısı yapan Taha Akgül, şunları ifade etti:
“Hep beraber birlik olalım. Dediğim gibi güreş de zor zamanlardan geçiyor. Tamam madalya kazanıyoruz, başarılar geliyor ama camia olarak gerçekten desteğe, birlik beraberliğe ihtiyacımız var. Eğer birlik olursak, bir araya gelirsek gerçekten halledemeyeceğimiz, üstesinden gelemeyeceğimiz problem olmaz. Bizde herkes maalesef bir tarafa çekiyor. Herkes ‘ben’ diyor. Ben demeden herkes bilinçli bir şekilde hareket ederse Türk güreşi inşallah çok iyi yere gelir. Kulüplerin, özel sektörün desteği artar, güreşi daha popüler yapmak için çalışmalar yapılır. Bunun için birlik olup projeler üretmek gerekiyor. Bugün gidiyoruz, Dünya Şampiyonası’nda madalya alıyoruz ama bu jenerasyon değiştiğinde yarın madalya sıkıntısına girebiliriz. Bunu yaşamama adına da alttan gelen güreşçileri desteklemek gerekiyor.”
Eşiyle nasıl tanıştığını anlattı
Eylül ayında Macar Bianka Cekusz ile dünya evine giren milli güreşçi, eşiyle nasıl tanıştıklarını da anlattı.
Eşinin Türkçeyi ve Türk yemeklerini yavaş yavaş öğrendiğini dile getiren Taha, evliliğiyle ilgili şu ifadeleri kullandı:
“Bianka ile tanışmamız tesadüf oldu. Kendisi Macaristan’da yaşıyordu, Almanya’da çalışan babasını görmeye gelmiş. Ben de bizim ağabeylerimiz var, onların yanına Almanya’ya futbol oynamaya gitmiştim. Ağabeylerimizin tanıdığı vasıtasıyla orada tanıştık. Hikayemiz böyle oldu. Ben Sivas, Bianka Macaristan doğumlu. Yaradan bizi o gün orada buluşturdu, böyle nasip oldu. Kendisi Türkçe öğreniyor. Hem dilimizi hem de dinimizi öğretiyoruz. Kültürümüzü yavaş yavaş sıkmadan, boğmadan, sevdire sevdire öğretmeye çalışıyoruz. Dil dersine de başladı. Yemekleri de yavaş yavaş öğreniyor. Şu an kendi kültürünün yemeklerini yapıyor, lezzetli de. Macarlar ile geleneğimiz birbirine çok yakın. Çok benzeyen kelimeler, yemekler var. Ama tabii ki Türk mutfağı dünyada bir numara, ben bunu kendisine de söylüyorum. Türkiye’ye alışmaya çalışıyor, beraber spora gidiyoruz.”