Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, savunma, strateji ve güvenlik konularının işlendiği RealClearDefense sitesi için “Ermeni sorunu ve Harbord Raporu” başlıklı bir makale kaleme aldı.
Akar, “Harbord’ın Ermenistan’a Yönelik Askeri Misyonu” başlığıyla doktor tezi hazırladığını anımsatarak konuya ilişkin yaptığı ayrıntılı araştırmalar nedeniyle 1915 olaylarının kendisi için özel anlam taşıdığını kaydetti.
Amerikalı General James Guthrie Harbord’ın önde gelen askerlerden biri olduğuna dikkati çeken Akar, Harbord’ın Filipinler’den Meksika Devrimi ve Birinci Dünya Savaşı’na kadar ABD’nin yüzyıl boyunca dahil olduğu tüm çatışmalarda önemli rol oynadığını, ülkesinin Orta Doğu ve Türkiye ile modern diplomatik ilişkilerinin oluşmasında da aktif görev aldığını belirtti.
Harbord raporunun, Ermeni meselesi üzerindeki sis perdesini kaldırdığını vurgulayan Akar, şöyle devam etti:
“ABD Başkanı Woodrow Wilson, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından, bazı grupların ve Ermeni lobisinin baskısıyla Türkiye’ye Harbord başkanlığında bir araştırma heyeti gönderdi. Kendisine, alanlarında uzman 2 general, 13 subay ve sivil memurlardan oluşan 50’den fazla memur eşlik etti. Bölgede 58 gün boyunca yapılan kapsamlı gözlem ve araştırmaların ardından Harbord’ın askeri araştırma heyeti uzun bir rapor hazırladı. 1603 sayfadan oluşan ve propaganda ile sis perdesini aralamayı başaran rapor, Osmanlı İmparatorluğu ile Ermeni tebaasının savaş zamanındaki ilişkilerine yaklaşımında entelektüel dürüstlüğün yanı sıra nesnelliğini de ortaya koydu. Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından yüzyılı aşkın süreyi kapsayan bu konu hala tartışılıyor. Birinci Dünya Savaşı’nın silahları aktif değil ancak bu çatışmanın siyasi yankıları bölgede varlığını hala hissettiriyor. O dönemde ABD’deki Ermeni yanlısı lobiler ve Türkiye’deki bazı gruplar Harbord’ın bu misyonuna karşı çıktı.”
“Amerikalı General raporunda Türk ve Ermenilerin uzun yıllar barış içerisinde yaşadığını teyit etti”
Akar, Amerikalı General’in raporunda Türk ve Ermenilerin uzun yıllar barış içinde yaşadığını teyit ettiğine dikkati çekerek rapordan “Resmi bir kışkırtma olmaksızın eylemler gerçekleştirilmediğinde, kendi hallerine bırakılan Türk ve Ermenilerin şimdiye kadar birlikte barış içinde yaşayabildiklerini gösterecek çok şey var. Beş yüzyıl boyunca aynı toprakta yan yana yaşamaları, karşılıklı dayanışma ve karşılıklı ilişkilerini açık şekilde gösteriyor.” ifadelerini alıntıladı.
“Resmi kışkırtma”nın bölgeye yönelik büyük güçlerin kışkırtması olduğunun altını çizen Akar, raporda, Osmanlı Ermenilerinin Türkiye’nin hiçbir yerinde çoğunlukta olmadığı gerçeği gibi başka bulguların da yer aldığını belirtti.
Akar, rapor ve eklerinin Ermenilerin, imparatorluğun diğer tebaalarına karşı işledikleri zulmün tespit edilmesine de yardımcı olduğunu kaydederek “Her şeyden önce General Harbord, ABD’nin gelecekte böyle bir ‘resmi kışkırtmada’ rol oynamayacağından emin olmak istiyordu ve Harbord’ın raporu, bozguna uğramış Osmanlı İmparatorluğu’ndan bir ABD mandası, hatta bir sömürge oluşturma fikrine son vermeye yardımcı oldu.” değerlendirmesinde bulundu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun, son döneminde hem sınırları içinde hem de komşu coğrafyalarda meydana gelen büyük insani krizleri göz ardı etmeyi amaçlamadığını vurgulayan Akar, “Nitekim tehcirin yaşandığı Birinci Dünya Savaşı’nın zorlu şartlarında Osmanlı Ermenileri yaşamını yitirdi. Diğer Osmanlı vatandaşları da salgın hastalıklar ve göçlerin yanı sıra devlet otoritesinin zayıflaması sonucu artan çeteler ve silahlı grupların öncülük ettiği isyan eylemleri nedeniyle hayatını kaybetti.” ifadesini kullandı.
“Düşmanlık ateşini körüklemek benim arzum değildir”
Akar, Harbord’ın tarihsel kayıtlara dayalı raporunun Türkler, Ermeniler ve tüm bölge hakları için daha barışçıl bir gelecek öngördüğüne işaret ederek raporun Washington DC’deki ABD Ulusal Arşivler ve Kayıtlar Ajansında (NARA) bulabileceğini belirtti.
Akademik açmazın siyasi çözümsüzlüğün fitilini ateşlediği değerlendirmesinde bulunan Akar, “Düşmanlık ateşini körüklemek arzusunda değilim ancak tarihten düşmanlık çıkarmak ve yeni karşıtlıklar yaratmak ortak bir gelecek inşa etmek için kabul edilmez ve faydasız.” ifadesine yer verdi.
Akar, Ermenistan’ın Türkiye’nin çağrılarına yanıt vermediğine değinerek şunları kaydetti:
“Dönemin Başbakanı Cumhurbaşkanı (Recep Tayyip) Erdoğan, 2005 yılında Ermenistan Cumhurbaşkanı’na bir mektup göndererek tarihçiler ve bilim adamlarından oluşan ortak bir komisyon kurulmasını önerdi. Öngörülen komisyon, araştırmasını Türkçe ve Ermenice olarak ve ilgili tüm üçüncü ülke arşivlerinde yürüterek bulgularını uluslararası toplumla da paylaşacaktı. Bu konuyu akademik anlamda bizzat araştırmış biri olarak, bu teklifin hala geçerli olduğunu söylemekten memnuniyet duyuyorum ancak Türkiye’nin bu teklife henüz bir yanıt alamadığını veya Ermenistan’ın kendi arşivlerini açmadığını görmek beni üzüyor.
Ermenistan ile Azerbaycan arasında geçen yıl açıklanan ateşkes, yeni bir sayfa açılabilmesi için önemli bir fırsat sunuyor. Ayrıca Türkiye, Şubat 2020’de Ermenistan’daki darbe girişimini reddeden ve kınayan ilk ülkelerden biriydi. Güvenlik, istikrar, barış ve refah fırsatı, sadece Ermenistan için değil aynı zamanda bir bütün olarak bölge için de gereken şeylerdir.
Belki Ermenistan’ın liderleri Türkiye’nin Ermenistan’a gönderdiği mesajlara kulak verip barışa yatırım yapmayı seçerlerse, siyasi ve ekonomik getiriler tüm bölge için üst seviyede olacaktır. Türkiye, ABD gibi müttefik ülkeler de dâhil olmak üzere üçüncü ülkelerden, bu yeni anlayışı sağlamaya yardımcı olmasını ya da tarihî bir tartışmayı siyasallaştırma çabalarına karşı dikkatli olmasını istiyor. Net bir şekilde tercihimiz ilk alternatiftir. Çünkü ancak o zaman General Harbord’ın 1919’da rapor ettiği, tarih boyunca dayanışma ve bir arada yaşama imkânı bir kez daha ortaya çıkabilir. Ancak o zaman Harbord’ın görevi gerçekten bitmiş olur.”