Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanı Muhammed Abdulati, Etiyopya’nın, Nil Nehri üzerinde inşa ettiği Hedasi Barajı konusundaki tek taraflı uygulamalarını kabul etmeyeceklerini belirtti.
Yerel medyada yer alan haberlere göre, Abdulati, 22 Mart Dünya Su Günü münasebetiyle yazılı bir açıklama yayımladı.
Etiyopya’nın tek taraflı uygulamaları çerçevesinde, Hedasi Barajı ve bunun Nil suları üzerindeki etkisinin, bugün Mısır’ın karşı karşıya bulunduğu en büyük zorluklardan biri olduğunu kaydeden Abdulati, “Mısır, Hedasi Barajı’nın doldurulması ve işletilmesi konusundaki tek taraflı uygulamaları ve bu uygulamalardan kaynaklanan büyük olumsuz yansımaları kabul etmeyecek.” ifadelerini kullandı.
Baraj krizi 10 yıldır sürüyor
Hedasi Barajı krizi, Etiyopya, Mısır ve Sudan arasında karşılıklı suçlamalar ve uzlaşı olmadan 10 yıldır sürüyor.
Baraj, Mavi Nil suları üzerine Sudan-Etiyopya sınırına yakın bir bölgede inşa ediliyor.
Elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 90’ını hidroelektrik santrallerinden sağlayan Etiyopya, Afrika’nın en büyüğü olacak Hedasi Barajı ile enerji açığını kapatmayı ve komşu ülkelere elektrik satmayı amaçlıyor.
Mısır ve Sudan ise su paylarının azalacağı ve barajın taşıdığı güvenlik riskleri nedeniyle tam uzlaşı olmadan barajın dolumu ve işletilmesine karşı çıkıyor.
Etiyopya, yeni ara bulucu talebini reddetti
Mısır ve Sudanlı liderler, Etiyopya’nın barajla ilgili tek taraflı herhangi bir adımını reddettiklerini belirterek, kapsamlı ve yasal olarak bağlayıcı bir anlaşmaya varılması için ikili, bölgesel ve uluslararası çabaları güçlendirme konusunda anlaşmıştı.
Mısır, Sudan’ın, krizin çözümü için Afrika Birliği, ABD, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler liderliğini içeren dörtlü ara buluculuk girişimi oluşturulması önerisine destek vermişti.
Etiyopya hükümeti ise 9 Mart’ta, Nil Nehri ile ilgili soruna uluslararası müdahaleye karşı olduklarını açıklamıştı.
Addis Ababa yönetimi, Mısır ve Sudan’la bir anlaşmaya varmamasına rağmen barajın doldurulmasında ısrar ederken, Kahire ve Hartum yönetimleri ise Nil suyunun paydaş ülke başına düşen yıllık paylarının etkilenmemesi için öncelikle üçlü bir anlaşmaya varılması gerektiğini vurguluyor.