Yunanistan’da güvenle yaşama imkanı kalmayınca mübadele kapsamında Türkiye’ye dönen yüz binlerce kişi Anadolu’nun dört bir yanına yerleştirildi.
Gemilerle günler süren zorlu yolculuklar yapan mübadiller, yüzyıllarca yaşadıkları topraklardan yanlarına sadece taşıyabilecekleri kadar eşya alarak ayrıldı.
Yaklaşık bir asır önce yaşanan göçle ana vatana dönen mübadillerin pek çoğu bugün hayatta olmasa da torunlarına aktardıkları anılarla o dönem yaşananlar unutulmuyor.
Lozan Mübadelesi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Arif Ümit İşler, AA muhabirine, babasının birinci kuşaktan mübadil olduğunu ve o dönemde Yunanistan’da ismi Kayalar olan bölgede doğduğunu söyledi.
Bir grup girişimci olarak vakfı 1999 yılında kurduklarını belirten İşler, o dönemde Selanik’te bir mübadil buluşması gerçekleştirerek çalışmalara başladıklarını dile getirdi.
İşler, yaptıkları buluşmalarda halklar arasında bir barış ihtiyacı doğduğunu fark ettiklerinin altını çizerek, “Bunun üzerine vakfı inşa etmeye çalıştık. Normal bir enstitü gibi çalışıyoruz. Yunanistan’a, ‘ata toprakları’ diye geziler yapıyoruz. Yunanistan’daki mübadil yerleşim yerlerinin hemen hepsinin isimlerini, eski isimlerini, yeni isimlerini haritaya yerleştirdik. Bir mübadil, eğer dedesinin köyünü biliyorsa arabasına atlayıp o köye kadar gidebilir.” diye konuştu.
“Üçüncü kuşak bizlere de bunun hikayesi kaldı”
1923 yılında Lozan Barış Antlaşması’na ek olarak yapılan sözleşme uyarınca Türkiye-Yunanistan arasında gerçekleşen ilk nüfus mübadelesinin Midilli-Ayvalık arasında yapıldığını anımsatan İşler, şöyle konuştu:
“1924 sonuna kadar hemen hemen 600 bine yakın insan Anadolu’ya getiriliyor. Anlaşmalı ve zorunlu olduğu için kimse ‘ben gitmiyorum’ diyemiyor. Anadolu’nun her yerine mübadil yerleştirilmiş. Aileler bölünmüş. Anadolu’da müthiş bir göç var. Yer değiştiriyorsunuz, mekan değiştiriyorsunuz. Dedem de buraya 26-27 yaşında gelmiş. Çok anlatılan bir gemi hikayesi var. Dedemin yeğeni vardı. O da 12-13 yaşlarındaymış gelirken. Benimle bir kayıt yapmıştı. O kayıtta, amcam Selanik’te yaşıyordu ve dedemi kastederek ‘Bize torpil yaptı. Geminin güvertesinde geldik’ diyor. Yani ambarda değil güvertede gelmeyi torpil olarak değerlendiriyor.”
Arif Ümit İşler, Yunanistan’dan mübadeleyle gelen birinci kuşağın 1924’te Anadolu’da yer bulmaya ve yaşamaya çalıştığını, bu sırada kayıplarının olduğunu anlattı.
Birinci kuşağın büyük mücadelelerinin olduğuna değinen İşler, şunları kaydetti:
“Çünkü düşünün ki nereden baksanız orada 300-400 yıldır yaşıyorlardı bu insanlar. Ondan sonra ikinci kuşaklar yani babam en azından okuyabiliyor, bir kentte bulunuyor, lise bitiriyor, sonra gidiyor, Gazi Eğitim Enstitüsünü bitiriyor, öğretmen oluyor. Onlar artık yepyeni bir hayat kuruyorlar. Onlar da bu işin çok fazla farkında. Şimdi o tarihte kimse kalkıp da ‘sözlü tarihi yapayım, bizim babamız neler yaşadı’ diye anlatmıyor. Birinci kuşak tutunmaya çalıştı. İkinci kuşak mücadele etti, yaşamı kurtardı. Üçüncü kuşak bizlere de bunun hikayesi kaldı.”
“Orada tutunmak için mücadele etmişler”
Bursa Lozan Mübadeleleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Ali Korkut da üçüncü kuşaktan mübadil torunu olduğunu ifade etti.
Söz konusu dönemde ailesinin zorlu gemi yolculuğu geçirdiğini anlatan Korkut, “Bir amcam vardı, birinci kuşaktan mübadil, iki yıl önce vefat etti. O Selanik’te limanda yaklaşık bir ay beklediklerini, orada tabii hastalıklar, salgınların olduğunu ve insanların öldüğü anlatırdı. O tarihteki eski gemilerle, yük gemileriyle yolculuklar yapmışlar. Gemi fırtınaya tutulunca dua edenler, salavat getirenler olmuş. Hepsi artık ölüyoruz diye korkmaya başlamışlar. Buraya geldiklerinde de Yunanlardan kalan, evlere yerleştirmişler. Orada tutunmak için mücadeleler etmişler.” ifadelerini kullandı.
Korkut, doğdukları toprakları ziyaret etmelerine izin verilmeyen birinci kuşak mübadillerin memleket hasretiyle dünyadan göçüp gittiğine değindi.
Mübadillerin torunlarının, atalarının vasiyeti olarak o toprakları ziyaret ettiğini aktaran Korkut, sözlerini şöyle tamamladı:
“Oradaki halklarla kaynaştık. Buradan göç edenler de aynı acıları yaşamışlar. Sadece bizimkiler değil. Dernek olarak işte bu çalışmalarımızı yapıyoruz. Güzel ilişkilerimiz var. Çok sıcak, samimi dostluklarımız var. Onlar bize geliyorlar. Biz gidiyoruz. Kültürel çalışmalar yapıyoruz. Dedelerimizden, ninelerimizden gelen kültürü burada yaşatmaya çalışıyoruz. Bulgaristan’da yaşananları gözümüzün önüne getirirsek Lozan Antlaşması’nın olmadığında neler olacağını buradan görebiliyoruz. Orada kalsalardı şu anda Avrupa’da yaşayan azınlıkların yaşadığı sıkıntıları onlar da çekeceklerdi. Belki onlar o tarihte göç ederek üzüldüler ama buraya gelmeleri bence çok daha doğru oldu. Mustafa Kemal Atatürk, Lozan Antlaşması’nı yaparak kendi neslini, ırkını, Müslümanları oradan buraya getirmekle çok doğru bir karar verdi diye düşünüyorum.”