Balkanlardan derlenen salavatların, devran zikri eşliğinde Mustafa Demirci ve Ubeydullah Sezikli tarafından okunduğu eserde, Saraybosna’da, özellikle Mevlid-i Şerif’ten önce okunan bir sela da seslendiriliyor.
Esere ilişkin AA muhabirine açıklamada bulunan Demirci, sanatçı ve akademisyen Sezikli’nin Balkan ilahilerine ilişkin araştırmalarından faydalandıklarının altını çizerek, “Bu salavatın ülkemize de kazandırılması adına böyle bir çalışma yapmayı planladık.” dedi.
Demirci, aranjör Volkan Yiğit ile çalıştıkları eseri ilk olarak 2 ay önce stüdyoda kaydettiklerini, zamanla farklı fikirlerin ortaya çıktığını ve işledikçe heyecanlandıran, zevk veren bir müzikal çalışma haline geldiğini aktardı.
Eserde, Bosna’da tekkelerde okunan güzel bir salavat formuna ait sözlere, aslını bozmadan, tekke musikisine uygun virt ve selanın eklendiğini dile getiren Demirci, şunları kaydetti:
“Tekkelerde yapılan zikirleri, abartmadan, zikir ortamında bu salavatın okunduğu hissini uyandıracak şekilde nefesler ve ismi celal zikirleriyle ‘Hay’, ‘Allah’ şeklinde eserin arasına bir zikir duygusu da eklemiş olduk. Çok fazla enstrüman kullanmadık, daha çok ritim üzerine kurulu. Tekke formuna yatkın bir eser olduğu için, otantik yapısını bozmak istemedik ve yine tekkelerimizin vazgeçilmez nefesli sazı olan ney var. Biraz da dolu olması için modern küçük ilavelerle yine o sentezi gerçekleştirmeye çalıştık. Sonuç itibarıyla biz yaptığımız çalışmadan çok keyif aldık, mutlu olduk.”
“Devran zikrinden görsel bölümler ekledik”
Mustafa Demirci, eserin klibine de değinerek, “Dijital mecralar başta olmak üzere, her yerde görsel temalı çalışmalar toplumun daha çok ilgisini çekiyor. Buna dönük nasıl bir çalışma yaparız, bunu istişare ettik. İçerisinde zikir formuna uygun eklemeleri olduğu için devran zikrinden görsel bölümler ekleyelim dedik.” ifadelerini kullandı.
Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Devlet Türk Müziği Araştırma ve Uygulama Topluluğu (İDTMAUT) Tasavvuf, İrfan ve Meydan Meşkleri Bölümü’nden Fatih Çıtlak ve ekibinin klipteki zikir sahnelerinde yer aldığı kaydeden Demirci, “Sonsuzluk görseli oluşturmak adına içerisinde sislerin ve beyaz fonların yer aldığı, zikir ortamından belli enstantanelerin oluşturduğu bir klip anlayışı benimsedik. Buna ilaveten Ubeydullah hocamla biz de şan bölümlerini seslendirdik. Sinematik bir çalışma oldu.” değerlendirmesinde bulundu.
Demirci hem Türkçe olduğu hem de eserin içeriğini daha iyi anlatması bakımından “Müjdeci”nin tercih edildiğinin altını çizerek, Hazreti Peygamber’in isimlerinin de yer aldığı eserin, ramazanın manevi atmosferinde bolca salavat getirilmesine vesile olmasını arzu ettiklerini ifade etti.
Bu alanda son dönemde çok fazla eser ortaya konulmadığına dikkati çeken Demirci, şöyle devam etti:
“Doğrusu Ramazan-ı Şerif’e münhasır bir çalışma da demek istemiyorum. Çünkü her dönem dinlenip, Efendimizin isimlerini bizzat ezberlemelerine, dinlerken bundan etkilenmelerine vesile olacak bir eser olsun; amacımız bu. Dini duygulara hitap eden her türlü sanatsal, kültürel ya da yazılı faaliyetler de sadece ramazanda değil, her dönemde olması gereken şeyler.”
“12 binin üzerinde sela metni var”
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi, sanatçı ve akademisyen Doç. Dr. Ubeydullah Sezikli ise bugüne kadar Balkanlardan bine yakın eser derlediklerini söyledi.
Sezikli, derlenen salavatların Türkiye’de de dinlenmesi gerektiği fikrinden yola çıktıklarını söyleyerek, “Sela ve salavatlar denildiğinde bir coğrafyayı komple düşünmek lazım. Özellikle ecdadın hakim olduğu coğrafyalarda nereye giderseniz gidin bunlarla karşılaşıyorsunuz. İnanılmaz güfteler ve üstüne yapılan besteler var. Anadolu’da da Balkanlarda da çok var. Eminim Türki Cumhuriyetler tarafında Orta Asya’da da çok vardır. Sadece bir rakam vereyim; 12 binin üzerinde sela metni var.” dedi.
Kur’an-ı Kerim’de, “Allah ve melekler peygambere salat ediyorlar. Ey iman edenler, siz de ona salat ve selam okuyun.” anlamındaki Ahzab Suresi 56. ayetini aktaran Sezikli, “Salat-u selam getirmek farz. Yani Allah’ın bize farz kıldığı bir şeyden bahsediyoruz. Sahabe Hazreti Peygambere ‘Bunu nasıl yapacağız?’ diye sorduğunda, ‘Salli’ ve ‘Barik’ dualarını okuyor. Şimdi biz her namazda Hazreti Peygamber’e, onun ehlibeytine salat-ü selam okuyan Müslümanlarız. Bunu dışarıda da devam ettirmek istediğimizde Hazreti Bilal’den öğrendiğimiz şekilde minarelere taşımış, sela okumaya başlamışız.” ifadelerini kullandı.
“Peygamber’e duyulan muhabbet bu işin temeli”
Hazreti Peygamber’e duyulan muhabbetin ve ona yakın olma arzusunun salavatların en büyük motivasyon kaynağı olduğunu belirten Sezikli, “Hazreti Peygamber’e duyulan muhabbet aslında bu işin temeli, ana arteri bu yani.” diye konuştu.
Ubeydullah Sezikli, salavatların yaygınlaşması amacıyla yola çıktıklarını, modernize ederek ney ve ritim gibi birkaç enstrümanla farklı bir ses yakalamaya çalıştıklarını kaydetti.
İnsan sesinin öne çıktığı eseri zikirlerle “tekke versiyonu” şeklinde hazırladıklarının altını çizen Sezikli, “İşin orijinaline yakın bir şey yaptığınızda, zaten kendi görseli ve kendi ses dünyası onun içerisinde var. Yeter ki o orijinale en yakın olan şeyi yapmaya çalışalım. Milletin kalbinde Hazreti Peygambere olan sevgiyi yeşertmesi açısından da çok faydalı olacağı kanaatindeyim. İnşallah bundan sonra selalarla ve salavatlarla ilgili güzel projelerimiz var. Derlemek birinci aşaması. Derlediğinizi albüm haline getirmek ikinci aşaması. Klip haline getirmek de son aşaması.” değerlendirmesini yaptı.
Sezikli, Balkanlarda Hazreti Peygamber için okunan Mevlid-i Şerif’in özel bir yere sahip olduğunu söyleyerek, eserde okunan salavatın da mevlit öncesinde okunduğu için Saraybosna’da çok yaygın olduğunu kaydetti.
Eserin sonunda irticalen okunan bir sela bulunduğunu belirten Sezikli, Bilal-i Habeşi’nin Hazreti Peygamber’e seslenmesiyle başlayan sela kültürünün Anadolu’da zirveye ulaştığını, doğumda, çocuğa isim koyarken, çocuk okula başladığında, düğünde, cenazede ve pek çok şeyi haber vermekte kullanıldığını ifade etti.
“Hazreti Bilal de Hazreti Peygamber’e bir şey söylemek için böyle sesleniyordu”
Sezikli, bir şeyi haber vermek için sela okunduğuna işaret ederek, “Ne yaptık 15 Temmuz’da? Dedik ki ‘Olağanüstü bir hal var, insanları uyarmamız lazım. Nasıl haber vereceğiz? Ezan okusak camiye gelirler.’ Ama sela oldu mu başka bir şey oluyor bir anda. Zaten Hazreti Bilal de Hazreti Peygamber’e bir şey söylemek için böyle sesleniyordu. O da kapıya geliyordu. Yeni çıkmış bir şeyden bahsetmiyoruz. Gelişmiş bir şeyden bahsediyoruz. Müzik ve söz olarak artan bir şeyden bahsediyoruz yani.” dedi.
Sela ve salavatlarla ilgili çalışmalarda öncelikli amacın Hazretin Peygamberin şefaatine erişmek olduğunu dile getiren Sezikli, “Bu dünyadan öteki aleme götürebileceğimiz yegane işlerden birisi olarak görüyorum. Çünkü dinleyen her insan bunu hissettiğinde size de bir sevap geleceği konusunda hiç şüphemiz yok.” ifadelerini kullandı.
İlahi formatında tekke musikisinden alıntıların da bulunduğu eserin aranjesini Volkan Yiğit üstlendi. Eserde neyde Başar Dikici, perküsyonda Cemal Özkızıltaş, koroda ise Muhammed Enes Kökdemir, Eren Köksal ve Talha Günaydın görev yaptı.
Yönetmenlliğini Enes Şener ve Buğra Karaçam’ın, görüntü yönetmenliğini Emin Şener’in yaptığı klipte, Fatih Çıtlak yönetimindeki Kültür ve Turizm Bakanlığı İDTMAUT Tasavvuf, İrfan ve Meydan Meşkleri Bölümü’nün devran zikri temsiline de yer verildi.