Kamuoyunda İsrail’in Gazze saldırılarını eleştiren yazar olarak bilinen Feldman, Alman Süddeutsche Zeitung’a verdiği röportajda, “Almanya’nın İsrail hükümetiyle koşulsuz dayanışmasını yeniden gözden geçirmesi gerektiğinden ve bu ülkedeki resmi kurumların bugüne kadar sadece tek bir Yahudi tipini desteklediğinden ve benim onlardan biri olmadığımdan bahsediyorum. Geri kalanlarımız ise itibarsızlaştırılarak susturulmak isteniyor.” dedi.
Alman hükümetinin, Gazze’nin yıkımını istemeyenlere ve barıştan yana olanlara karşı duyguları kışkırtmasını korkutucu bulduğunu ifade eden Feldman, “Bana öyle geliyor ki Almanya, Yahudilerini muhafaza ediyor ama sadece kendilerine biçilen rolü oynayanları…” diye konuştu.
Yahudi, Hıristiyan ya da Müslüman olsun herkesin Almanya’da aşırı sağcı terörün tehdidi altında bulunduğuna dikkati çeken Feldman, “Hanau’daki saldırı, Halle’deki sinagoga yapılan saldırı gibi aşırı sağcı bir kişi tarafından gerçekleştirildi. Bu ülkede Müslümanlar NSU (ırkçı terör örgütü) tarafından öldürüldü, Kassel Valisi Walter Lübcke bir aşırı sağcı tarafından öldürüldü. Spesifik tehditler çoğunlukla aşırı sağdan gelmektedir. Açık toplumlar her yerde, her taraftan radikallerin tehdidi altındadır.” ifadelerini kullandı.
Almanya’da Müslümanların antisemitist olduğuna ilişkin tartışmaları da değerlendiren Feldman, buna katılmadığını belirterek, “Bu tartışmalar aşırı sağın kendisini antisemitizmden aklamasına hizmet etmektedir. Siyasi sağ, nihayet kuma bir çizgi çekmek ve geçmişin sorumluluğundan kurtulmak için eşsiz bir fırsat görüyor. Alman hükümeti ise bu durum karşısında çaresiz.” şeklinde konuştu.
Almanya’daki göçü kısıtlama konusuna da değinen Feldman, şunları kaydetti:
“Yılbaşı gecesi otobüsler yakıldığında ya da Yahudi nefretinin en iğrenç sloganları atıldığında hep Neukölln’e (Berlin’in bir ilçesi) bakıyoruz. Ama bunu neden yaptıklarını sormuyoruz. Nasıl oluyor da Yahudiler ve Araplar birçok Avrupa ve İsrail şehrinde aynı masada oturabiliyor? Biz burada neyi yanlış yaptık? Alman vatandaşlığına sahip Müslümanlar bir anda yeniden göçmen, sığınmacı, yabancı bulvar basını için kanun kaçağı oldu. Aşırı sağcılar bu durumu Müslümanlardan kurtulmak için kullanıyor. Sırada kim var, biz Yahudiler mi?”
Feldman, “Önce Müslümanlar için sonra da Yahudiler için bir tehlike mi görüyorsunuz?” sorusunun sorulması üzerine de “Tabii ki öyle. 1939’da Gestapo tarafından tutuklanıp Polonya sınırına götürülen, karısını ve çocuklarını almak için yürüyerek dönen ve hemen kaçan bir dedenin torunu olarak bu beni varoluşsal olarak korkutuyor.” dedi.
Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un İsrail’in askeri harekatının uluslararası hukuk sınırlarını aşmadığını söylemesine de itiraz eden Feldman, “İsrail’de bu şiddetin aşırı ve orantısız olduğunu düşünen çok sayıda ses var. Sudan mahrum bırakma, uluslararası hukuka aykırıdır. Sınır dışı etme, uluslararası hukuka aykırıdır. Sivil kayıpları kabul etmek, uluslararası hukuka aykırıdır. Olaf Scholz’un hangi uluslararası hukuk uzmanlarına danıştığını bilmiyorum.” diye konuştu.