Astrofizikçi Umut Yıldız, AA muhabirine, üniversiteyi Türkiye’de okuduktan sonra yurt dışına yüksek lisans için gittiğini, daha sonra NASA’da çalışmaya başladığını anlattı.
Yıldızlara, gök cisimlerine duyduğu ilgi sebebiyle bu alanda bir çalışma yapmak istediğini belirten Yıldız, şöyle devam etti:
“Yaklaşık 8 yıl bir uzay teleskobunda çalıştım. Bu teleskop uzayda yaklaşık 4 yıl civarında kaldı. James Web teleskobundan önce dünyanın en büyük teleskobu buydu. Sonra derin uzay iletişimi adı verilen bir bölüme girdim. Dünyadan 2 milyon kilometre uzaklığa gönderdiğimiz bütün uzay araçlarına biz derin uzay araçları diyoruz. Bunlar radyo gibi frekanslara göre çalışır. Yurt dışına gidişimin sebebi Türkiye’de çalışmak istediğim alanın olmamasından kaynaklandı. Ben radyo teleskopları üzerine çalışmak istiyordum çünkü küçükken ‘Mesaj’ isimli bir film izlemiştim ve orada Jodie Foster böyle bir teleskop kullanıyordu, düğmeye bastığında teleskop dönüyordu. Ben de o düğmeye basmak istiyordum. Sonrasında dünyada birçok teleskopta bunu yaptım. Kendi hayalimi gerçekleştirdim.”
NASA’daki süresiz kontratını iptal etti
Yıldız, NASA’da çalışırken de Türkiye ile sürekli bir bağlantı içerisinde olduğunu, konferanslara katıldığını, ilk ve orta öğretim seviyesindeki öğrencilere de uzay konusunda farkındalık aşılamaya çalıştığını anlattı.
NASA’daki süresiz kontratını iptal ederek Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışmaya başladığı Plan-S şirketi sayesinde son 2 yıldır Türkiye’ye geliş gidişlerinin sıklaştığını aktaran Yıldız, şunları kaydetti:
“Türkiye ile alakalı duygularım depreşti. Burada yapılacak çok şey olduğunu gördüm. Türkiye özellikle uzay teknolojileri alanında çok bakir. Türkiye’nin en ihtiyacı olan şey, uzay ekosisteminin kurulması ve geliştirilmesiydi. Benim Türkiye’de görmek istediğim şey daha çok bilim ve uzay alanında araştırma merkezlerinin kurulması ve bunun yanında daha fazla özel uzay şirketlerinin kurulması. İnsanlar daha çok bu bölümleri okumak isteyecek ve geleceğin mesleklerinin sayısı artacak. Türkiye’de insanlar uzay alanında gelişim gördükten sonra çocukları da bu bölümlere yönelmeye başlayacak. Ben bu ekosistemin Türkiye’de geliştirilmesi için elimden geleni yapmak için geldim.”
Yıldız, uzay teknolojilerinin aslında şimdi bile insan hayatının vazgeçilmez bir parçası olduğuna işaret ederek, artık uzayda internet sağlanmaya başlandığını anlattı.
Henüz 2,5 yıllık bir şirket olan Plan-S’in son 2 yılda uzaya 5 uydu gönderdiğini, bundan sonra da birkaç 100 uyduyu gelecek senelerde göndereceğini belirten Yıldız, “Ben bu potansiyeli Türkiye’de gördüm. Bizim şirketimizde oluyorsa diğer şirketlerde de olacak diye düşünüyorum. Bu ekosistemin daha büyümesi ve gelişmesi gerekiyor.” diye konuştu.
Yıldız, Türkiye’nin nesnelerin internetinin uzaydan sağlanması konusunda neredeyse dünyayı yakaladığına işaret ederek, bu alanda var olan teknolojilerin daha ucuza satılmasını ve herkesin bu teknolojilere ulaşmasını istediklerini söyledi.
“Ben de gitmeyi çok isterdim”
Türkiye’nin ilk astronotunu uzaya gönderdiğini ve bunun yıllardır hayalini kurdukları bir olay olduğunu vurgulayan Yıldız, “Ben de gitmeyi çok isterdim. Belki 1000’inci belki 10 bininci giderim ama uzaya gideceğim. Bundan sonra Alper Gezeravcı’nın uzaya gittiğini gören bugünün gençleri ‘ben de gidebilirim, ben de bu işleri yapabilirim’ diyecek. Eminim ki onların zamanında uzayla ilgili çok fazla iş çıkmış olacak.” ifadelerini kullandı.
Yıldız, Türkiye’nin Ay Programı’nın içerisinde kendi mühendislerinin yaptığı araçla Ay’ın çevresini dolanması ve diğer ülkeler gibi araştırma yapmak üzere Ay’a inmesinin planlandığını anlattı.
“Astronot daha geniş bir program haline gelsin”
Bundan daha ileri gidilmesi gerektiğinin altını çizen Yıldız, sözlerini şöyle tamamladı:
“İnanıyorum ki Türkiye Uzay Ajansımız Mars’a gitmeyi de hedeflesin. Astronot daha geniş bir program haline gelsin. Uzaya sürekli gidilebilsin. Böylelikle kendi insanlarımız geleceğimizin uzayda olduğunu bilerek ona uygun şekilde hareket etsin. Ben Türkiye’ye gelip gittiğim sürede burada gerçekten bir şeyler yapılabilecek potansiyeli olduğunu gördüm. Belki de yurt dışındaki insanlarımıza tek seferde ‘geri gel’ demek yerine gidip gelebilecekleri programlar yaparak Türkiye’ye alışma süreçleri geliştirilirse, ben pek çok araştırmacının ülkesine geri döneceğine inanıyorum. Milli Uzay Programı maddelerinin teker teker gerçekleştiğini görmek beni mutlu ediyor. Türkiye’de bunların gerçekleşmesi, bu iradenin devam edeceğine inancımı pekiştiriyor.”