NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, görevi devretmesine günler kala ABD’yi kendini Avrupa ile ortaklıktan izole etmeme konusunda uyarırken, Avrupa’yı da güvenliği için güneyde Türkiye’den kuzeyde Norveç’e NATO şemsiyesine ihtiyaç duyduğunu kabul etmeye çağırdı.
Görevi 1 Ekim’de eski Hollanda Başbakanı Mark Rutte’ye devredecek olan Stoltenberg, Alman Marshall Fonu adlı düşünce kuruluşunun düzenlediği etkinlikte veda konuşması yaptı.
Stoltenberg, 10 sene önce NATO Genel Sekreterliği teklifini aldığında Norveç’te savunma ve dışişleri bakanlığı yapmış babasına fikrini sorduğunu ve babasından “NATO’da pek bir şey olmaz.” yanıtını aldığını anlattı.
Ancak kendisinin liderlik ettiği son 10 yılda NATO’nun çevresindeki dünyanın kökten değiştiğini ifade eden Stoltenberg, 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhakı, terör örgütü DEAŞ’ın yükselişi, Kovid-19 salgını, Rusya-Ukrayna Savaşı, Çin ile artan rekabet, siber saldırılar, iklim değişikliğinin güvenlik üzerindeki artan etkileri gibi birçok gelişme yaşandığını dile getirdi.
Stoltenberg, NATO’nun, varlığının sorgulandığı bir noktadan, en büyük dönüşümlerini yaşadığı bir döneme girdiğine işaret ederek, İttifak’ın doğu kanadında sıfırdan savaşa hazır on binlerce asker ve yüksek hazırlık seviyesinde 500 bin asker elde edildiğine, müttefiklerden üçte ikisinin Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’nın (GSYH) en az yüzde 2’sini savunmaya ayırır hale geldiğine dikkati çekti.
Karadağ, Kuzey Makedonya, Finlandiya ve İsveç’in İttifak’a katıldığını, Ukrayna’nın NATO üyeliği hedefine yaklaştığını, bu ülkeye verilen desteğin NATO’nun Almanya’daki yeni komutanlığı aracılığıyla koordine edildiğini anımsatan Stoltenberg, İttifak’ın ayrıca Asya-Pasifik’teki ülkelerle ortaklığını genişlettiğini, Avrupa Birliği (AB) ile işbirliğini güçlendirdiğini vurguladı.
Stoltenberg, 10 yıllık görev süresinde 5 büyük ders aldığını, bunların NATO’nun gelecekteki başarısının anahtarı olduğunu söyledi.
“Öncelikle, barış için bedel ödemeye istekli olmalıyız. Ne kadar çok para olursa, savunmamız o kadar güçlü olur, caydırıcılığımız o kadar etkili olur, güvenliğimiz o kadar sağlam olur.” diyen Stoltenberg, GSYH’nin en az yüzde 2’sinin savunmaya ayrılması hedefi yerine getirilmiş olsa da artık bunun yeterli olmadığını dile getirdi.
Stoltenberg, müttefiklerin gelecek yıllarda GSYH’nin yüzde 2’sinden çok daha fazlasını savunmaya harcamak zorunda kalacaklarına işaret etti.
Aldığı ikinci dersin “özgürlüğün serbest ticaretten daha önemli olması” olduğunu ifade eden Stoltenberg, Rusya’ya enerji bağımlılığı geliştirilmesine benzer bir hatanın Çin ile yapılmaması gerektiğini şu sözlerle anlattı:
“Elbette Çin ile ilişkimizi sürdüreceğiz ancak kısa vadeli ekonomik çıkarları uzun vadeli güvenlik ihtiyaçlarıyla takas etmemeliyiz.”
Stoltenberg, müttefikler arasında ise ticari kısıtlamaların güvenliği zayıflatacağı uyarısında bulunarak, “Müttefiklere karşı korumacılık, güvenliğimizi korumaz.” ifadesini kullandı.
Görevi boyunca aldığı üçüncü dersin “askeri gücün diyalog için ön koşul olması” olduğunu dile getiren Stoltenberg, Ukrayna’daki savaşla ilgili şunları söyledi:
“Hepimiz bu savaşın bitmesini istiyoruz. Savaşı bitirmenin en hızlı yolu onu kaybetmektir. Ancak bu barış getirmeyecektir. Rus işgalini getirecektir. Bugün Başkan (Vladimir) Putin savaş alanında hedeflerine ulaşabileceğine inanıyor. Bu yüzden acımasız savaşını sürdürüyor. Putin’in fikrini değiştirebileceğimize inanmıyorum ancak hesaplamalarını değiştirebileceğimize inanıyorum. Ukrayna’ya daha fazla silah vererek Putin’e istediğini zorla elde edemeyeceğini fark ettirebiliriz.”
Stoltenberg, Rusya’nın gelecekteki barış görüşmelerinin bir parçası olmak zorunda olduğunu belirterek, “Gelecekteki herhangi bir anlaşma, Ukrayna’ya güçlü askeri destek ve kalıcı barışı garanti altına almak için güvenilir güvenlik garantileriyle desteklenmelidir. Avrupa’da istikrarlı bir Ukrayna olmadan sürdürülebilir bir güvenlik olamaz. NATO üyeliği olmadan Ukrayna için kalıcı bir güvenlik olamaz. NATO’nun kapısı açık. Ukrayna katılacak.” değerlendirmesinde bulundu.
Dördündü olarak “askeri gücün sınırları olduğunu” öğrendiğini ifade eden Stoltenberg, “Bunu Afganistan’da açıkça gördük.” dedi.
11 Eylül saldırılarının ardından Afganistan’a girmek doğru karar olsa da bu görevin çok uzun sürdüğünü dile getiren Stoltenberg, şöyle devam etti:
“Herkes için eşit haklara sahip demokratik ve birleşik bir Afganistan değerli bir hedefti ancak çok iddialıydı. Görevin maliyetinin arttığını gördük. 20 yıl sonra bile savaşı kazanamıyorduk. Taliban güç kazanıyordu. Ayrıldığımızda sorumluluk alabilecek birleşik bir Afgan otoritesi yoktu.
Afgan hükümetinin ve güvenlik güçlerinin bu kadar çabuk çökmesi, ayrılmanın neden doğru olduğunu gösterdi. İstikrarlı ve güçlü bir devlet yapısı olması gereken şey, kağıttan bir evdi. 20 yıl daha kalmanın farklı bir sonuç sağlayacağına inanmak için hiçbir neden yoktu. Bu yüzden öğrenilen ders, NATO toprakları dışında herhangi bir gelecekteki askeri operasyonun amacının açıkça tanımlanması, neyi başarabileceğimiz ve neyi başaramayacağımız konusunda dürüst olmamız gerektiğidir.”
Stoltenberg, aldığı son dersin en önemlisi olduğunu dile getirerek, Atlantik’in iki yakası arasındaki bağın asla hafife alınmaması gerektiğini söyledi. Stoltenberg, şunları kaydetti:
“Atlantik’in her iki yakasından da Amerika ve Avrupa’nın yollarını ayırması çağrısı yapan sesler duyduk. Uzun vadeli işbirliği yerine dar görüşlü ulusal çıkarlara odaklanmak bize iyi hizmet etmeyecektir. İzolasyonizm kimseyi güvende tutmayacaktır. Birbirine bağlı bir dünyada yaşıyoruz. Güvenlik zorlukları çok büyük ve rekabet çok şiddetli, herhangi bir ülke tek başına hareket edemez. Transatlantik ilişkiye yatırım yapmak, ileriye doğru tek kazançlı yoldur. Avrupalılar, NATO olmadan kıtada güvenlik olmadığını anlamalıdır.”
Stoltenberg, bunun sadece kaynaklarla ilgili değil, coğrafyayla da ilgili olduğunu belirterek, “Güney’de Türkiye, Kuzey’de Norveç ve Batı’da ABD, Kanada ve İngiltere olmadan Avrupa kıtasının güvenliğini öngörmek imkansızdır.” dedi.
Genel Sekreter, “Avrupalıların bedavacı olduğu kesinlikle doğru değil. Başka hiçbir büyük gücün ABD kadar çok dostu ve müttefiki yoktur. Bunu baltalamaya çalışan herhangi bir politika Amerika’nın en büyük varlıklarından birini israf etmektir.” değerlendirmesinde bulundu.