Rusya’nın Avrupa’da güvenlik garantileriyle ilgili talepleri ve Ukrayna’ya saldırısı sonrasında NATO’nun Avrupa güvenliğindeki yeri ve önemi hakkında tartışmalar arttı.
Rusya’nın Ukrayna’nın NATO üyeliği perspektifine karşı çıkması ve ittifaka dahil edilmemesi talebi, Batı ülkelerinin tepkisine neden oldu.
Ukrayna sınırına yapılan Rus askeri yığınağı üzerine aylar süren Rusya-Batı gerginliği ve sonuçta Rusya Devlet Başkanı Vlamidir Putin’in Ukrayna’ya saldırı kararı NATO’nun varlığıyla ilgili tartışmaları yeniden canlandırdı. Bu tartışmalar Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 2019’da yaptığı “NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğine” yönelik açıklamasının da yeniden hatırlanmasına yol açtı.
AA muhabirinin konuştuğu uzmanlar, NATO’nun Avrupa güvenliğine etkisi hakkında farklı görüşler dile getirdi.
Brüksel Özgür Üniversitesi (VUB) araştırmacısı Koert Debeuf, NATO’nun “beyin ölümünden sonra yeniden hayata döndüğü” değerlendirmesini yaptı.
Debeuf, “NATO 1991’den beri ‘biz niye varız’ gibi bir vizyon arıyor. Macron’un sözlerini anlıyorum. Belki de gerçekten beyin ölümü gerçekleşmişti ama şimdi canlandı ve yeniden çalışıyor. NATO üyesi olan her ülke şu anda ‘iyi ki NATO’nun parçasıyız’ diye dua ediyordur. NATO artık tamamen geri dönmüştür diyebiliriz.” dedi.
Balkanlar uyarısı, Türkiye’nin önemine vurgu
Avrupa’nın kendi güvenliğini güçlendirmek için öncelikle askeri kapasitesine daha fazla yatırım yapması gerektiğini vurgulayan Debeuf, Avrupa’daki istikrar konusunda özellikle Balkanlar’a dikkati çekerek burada Türkiye’nin de önemine işaret etti. Debeuf, şunları aktardı:
“Acilen Balkanlar’a bakmalıyız. Rusya olsun veya olmasın Balkanlar, Avrupa’daki istikrarsızlık ve belki de savaş söz konusu olduğunda bir bakıma sıradaki adım. Bu konuda Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var. AB ve Türkiye, Balkanlar’da yanlış giden şeylere çözüm bulmak için birlikte çalışmalı. Bosna Hersek, Kosova, Kuzey Makedonya ve diğerleri. Savaş her zaman başka yerlerde daha fazla istikrarsızlık getirir. Bizim için Balkanlar’da da istikrarsızlığın başlaması ihtimal dahilinde.”
Debeuf, Rusya’nın Ukrayna’daki askeri operasyonunu da değerlendirirken, Rus ordusunun Kiev, Odessa’yı istediğini, Belarus sınırından Transdinyester sınırına bir hat oluşturarak Lviv’i ve eski Avusturya-Macaristan’ın parçası olan bölgeyi dışarıda bırakabileceğini söyledi.
Ukrayna’nın kapsamlı bir operasyona sahne olduğunu belirten Debeuf, “Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının arkasında yatanlar geçmişe dayanıyor. Putin’in bu işgali yapmasını iki tarihi travma tanımlıyor. Birincisi Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ve ‘kardeş’ ülkeleri kaybetmenin yarattığı travma. İkincisi ise Ukrayna ve Gürcistan gibi eski Sovyet ülkelerinin renkli devrimleri yapması. Rusya bu devrimlerin Batı tarafından desteklendiğini düşünüyor.” diye konuştu.
“NATO’da birlik yok”
Düşünce kuruluşu Avrupa Komşuluk Konseyi Direktörü Samuel Doveri Vesterbye de NATO içindeki farklı görüşlerin sürdüğü, Macron’un 2019’da atıf yaptığı durumun bugün de sürdüğü görüşünde.
“NATO içinde birlik yok. Bu durum son yıllarda iyice ortaya çıktı. Macron’un 2019’da beyin ölümü gerçekleşti dediği NATO için maalesef bugün de durum aynı.” diyen Vesterbye, Rusya’ya özellikle enerji gibi konularda bağımlılığı bulunan NATO üyesi ülkelere dikkati çekti. Vesterbye, şöyle devam etti:
“Enerjide Rusya’ya bağımlı Almanya düşük fiyatlı enerji ithalatını sürdürmek için Kuzey Akım 2 gibi boru hatları yapmaya devam ediyor. İtalya’nın Rusya ile güçlü ticaret ve ikili ilişkileri bulunuyor. İtalya, Moskova’ya karşı alınan ilk yaptırımlarda AB içinde ikna edilmesi en zor üye olmuştu. Türkiye de benzer pozisyonda. Türk Akımı ve Mavi Akım hatlarıyla Rusya’ya enerji bağımlılığı bulunuyor. Ayrıca özellikle tarım, inşaat ve Akkuyu Nükleer Santrali’ne teknoloji transferi gibi sektörlerde Moskova’ya ihtiyacı var. NATO’nun Baltıklar’daki üyeleri ve Polonya’nın Rusya hakkında ciddi endişeleri var ve Türkiye, İtalya, Almanya’ya kıyasla Rusya’ya karşı daha güçlü pozisyon alınmasını istiyor. Bunlar NATO müttefikleri arasındaki günümüzün kaçınılmaz farklılıklarıdır.”
Vesterbye, ABD ve İngiltere’nin Baltık ülkeleri ve Polonya’yı desteklediğini, Fransa’nın hem NATO’nun değerini vurgulayarak hem de enerji ve ticaret gibi konuları göz önünde bulundurarak orta yolu bulmaya çalıştığını anlattı.
Vesterbye, “Ukrayna’daki mevcut kriz, NATO’nun Macron’un beyin ölümüyle ilgili açıklamasını yaptığı 2019’a göre daha fazla birlik içinde hareket etme isteği içinde olduğunu gösteriyor. Ancak hala erken bir safhadayız. Gelecek haftalar ve aylarda yeniden yaklaşımlarda, yaptırımların seviyesinde farklılıkları göreceğiz.” ifadelerini kullandı.
“ABD artık Avrupa’da eskisi kadar varlık göstermeyecek”
Avrupa’nın kendi güvenliğini güçlendirmesi için yapması gerekenleri değerlendiren Vesterbye, Almanya ve Fransa’nın güvenlik endişelerini ciddiye alır bir görüntü çizdiğini belirtti.
Vesterbye, ABD’nin eskiden olduğu kadar Avrupa’da varlık göstermeyebileceğini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Mevcut asker konuşlandırmaları geçici ve daha önce gördüğümüz gibi Amerikan yönetimleri sıkça fikir değiştirerek asker sayısını azaltıyor, harcamaları kesiyor veya politika değişikliği yapıyor. ABD artık asker ve kaynaklarını daha fazla Asya’ya yönlendiriyor. Bunun da Avrupa güvenliğini etkilemesi kaçınılmaz. Avrupa’nın savunmaya daha fazla para harcaması gerekiyor. AB’nin Stratejik Pusula belgesi ve stratejik özerklik doktrini, Washington’un da aslında daha fazla doğuya odaklanmasına yardımcı olabilir.”