Nekbe’nin tanığı Ebu Avad: Filistin halkı 2024’te daha kötü bir felaketi yaşıyor

Filistinliler, İsrail’in 14 Mayıs 1948’de, işgal altında tuttuğu Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmesi ve Filistinlileri zorunlu göçe tabi tutması nedeniyle 15 Mayıs’ı “Nekbe” (Büyük Felaket) olarak anıyor.-

İsrail güçleri “Nekbe” sırasında yaklaşık 1 milyon Filistinliyi zorla topraklarından çıkararak sürgün etti. Filistinlilere ait 675 köy ve kasaba yok edildi, binlerce Filistinli ise öldürüldü.

“Nekbe” nedeniyle halihazırda Filistinlilerin yüzde 80’i dünyanın farklı yerlerinde mülteci olarak yaşıyor.

“Mülteci durumuna düştük ve İsrail bugüne kadar hâlâ peşimizi bırakmadı”

Bundan tam 76 yıl önce Hayfa yakınlarındaki Sabbarin köyünden Siyonist çeteler tarafından öldürülme korkusuyla ailesiyle birlikte göçe zorlanan 88 yaşındaki Filistinli Ebu Avad, halihazırda hayatına işgal altındaki Batı Şeria’nın Tulkerim kentinde yer alan Nur Şems Mülteci Kampı’nda mülteci olarak devam ediyor.

Filistinli Ebu Avad, 1948’de “Nekbe” sırasında yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.

“Sabbarin köyündeki günlerimiz çok güzeldi, sonrasında mülteci durumuna düştük ve İsrail bugüne kadar hâlâ peşimizi bırakmadı.” diyen Ebu Avad, köy halkı için acıların “uğursuz gün” olarak nitelendirdiği 12 Mayıs 1948’de başladığını söyledi.

“Birkaç gün veya hafta sonra geri döneceğimizi düşünüyorduk”

Köylülerin söz konusu tarihte evlerini boşaltarak göçe mecbur bırakıldıklarını belirten Ebu Avad, o günleri şöyle anlattı:

“O zaman henüz 12 yaşındaydım, o günlerde Siyonist çetelerin yaptığı katliamlardan kaçmak üzere Sabbarin köyünü terk ettik. Yanımıza çok az şey alabildik, çünkü birkaç gün veya hafta sonra geri döneceğimizi düşünüyorduk ancak günler çok uzun zamanlara döndü.”

“Siyonist çeteler köydeki 18 genci öldürdü”

O dönem köyden kaçtıktan sonra Siyonist çetelerin kendilerini yakalayabileceği korkusuyla uzaklara gittiklerini aktaran Ebu Avad, “Göçten bir ay sonra köyümüze geri dönmeye karar verdik ancak silahlı gruplar tarafından kuşatma altında olduğunu gördük. O kuşatma sırasında köylülerden 18 genci öldürdüler. Bu nedenle öldürülmemek için yeniden kaçmak zorunda kaldık.” dedi.

O zaman, ailesinin, uluslararası bir insani yardım kuruluşu tarafından Batı Şeria’nın kuzeyindeki Cenin bölgesinde kurulan çadıra yerleştirildiğini söyleyen Ebu Avad, “1951’de şiddetli yağışlar sonucu çadırlar su ve çamur altında kaldı. Bunun üzerine oradaki insanlar iki bölgeye bölündü, Cenin ve Nur Şems mülteci kampları ki halihazırda da burada oturuyoruz.” şeklinde konuştu.

“İngiltere, elindeki tüm silah ve cephanelikleri Siyonist çetelere verdi”

Nur Şems Mülteci Kampı’nda oturduğu eski taş evin “Nekbe” öncesinde İngiliz ordusunun kendilerine eşlik eden İngiliz aileler için ev veya bir hapishane olarak kullandığını aktaran Ebu Avad, şunları söyledi:

“İngiltere, ABD ile anlaşmalı olarak 1948 yılında Filistin topraklarını terk ettiği sırada elindeki tüm silah ve cephanelikleri Siyonist çetelere verdi. Biz Filistinliler ise savunmasız kaldık. Bizler çiftçi bir halk olarak silah ve savaş bilmiyorduk. Bu nedenle de Siyonist çeteler, (Filistin) halkı öldürerek ve göçe zorlayarak topraklarını ele geçirdi. Bizler, mülteci durumuna düşeceğimizi hiç düşünmemiştik.”

“Ailemin geniş bir evi ve zeytin ağaçlarının bulunduğu arazileri vardı”

Hayatının ilk yıllarını yaşadığı Sabbarin köyündeki çocukluk günlerini özlemle anan Ebu Avad, “Ailemin geniş bir evi ve zeytin ağaçlarının bulunduğu arazileri vardı. Ailemin buğday harmanları vardı, ekinlerin ve tahılların nakliyesinde kullandıkları 4 devesi vardı. Sabbarin köyünde 4 tane pınar bulunuyordu. Orada barış ve güven içinde mutlu bir hayat yaşıyorduk.” şeklinde konuştu.

Filistin’in eski köy hayatına işaret eden Ebu Avad, “Hayat çok basit idi. Sonrasında bir anda hayatımız allak bullak oldu.” dedi.

Ebu Avad, üzerinden 76 yıl geçmesine rağmen “Nekbe” sırasında yaşadıklarının zihninde ilk günkü gibi canlı olduğunu ve hayata gözlerini doğduğu köyde Sabbarin’de yummak ve oraya gömülmek istediğini dile getirdi.

“Filistin halkı 2024 yılında daha kötü yeni bir felaketi yaşıyor”

İşgal altındaki Batı Şeria’nın Tulkerim kentindeki Nur Şem Mülteci Kampı’nda yaşayan Filistinli mültecilerin bugün yaşadığı hayata dikkati çeken Ebu Avad, “Kamp hayatı berbat. İsrail, günlük olarak düzenlediği baskın ve öldürme operasyonlarıyla hayatımızı kabusa dönüştürüyor.” dedi.

İsrail ordusunun Gazze Şeridi’ne saldırı başlattığı 7 Ekim 2023’ten sonra Nur Şems Mülteci Kampı’na düzenlediği baskınlarda kullandığı patlayıcılar nedeniyle evinin zarar gördüğünü aktaran Ebu Avad, şöyle konuştu:

“Bugün yaşananlar, Nekbe sırasında işlenen suçlardan daha korkunç. İsrail, mülteci kamplarına düzenlediği baskınlarla her şeyi yerle bir ediyor, insanları öldürüyor, gözaltına alıyor. Gazze Şeridi’nde yaşananlar ise tam bir soykırım. Filistin halkı 2024 yılında daha kötü yeni bir felaketi yaşıyor.”

“Geri dönüş hakkının gerçekleşmesi kaçınılmaz”

Arazi ve hayvan sahibi olan ailesinin Nekbe’den sonra mülteci durumuna düştüğünü ve günlük işlerde çalışmak zorunda kaldığını dile getiren Ebu Avad, “Ağabeyim vefat edince okulu bırakmak zorunda kaldım. Daha küçük yaşta iken ailemin geçimini sağlamak için sorumluluk aldım.” dedi.

Göçe zorlandıkları topraklara geri dönüş hakkından vazgeçmediklerini vurgulayan Ebu Avad, “76 yıl geçti ve bizler Allah’ın izniyle ‘kurtuluş yolu yakındır’ diyoruz. Geri dönüş hakkının gerçekleşmesi kaçınılmaz.” diye konuştu.

Köyüne dönebilmeyi ve oraya gömülmeyi istiyor

Ebu Avad, Osmanlı ve İngiliz manda döneminden kalma ailesine ait mülkleri belgeleyen kağıtları göstererek, “Bu belgeleri ve evin anahtarını koruyoruz ki sahip olduğumuz topraklarımıza ve evimize bir gün geri döneceğimizi dünyaya ispatlıyoruz.” dedi.

Filistinli her mültecinin, çocuklarına ve torunlarına evlerini ve topraklarını unutmamasını telkin ettiğini aktaran Ebu Avad, çocuklarını topraklarına bir gün geri dönecekleri bilinciyle yetiştirdiklerini vurguladı.

Köyüne 1970’li yıllarda bir kere gidebildiğini ve evini çocuklarına uzaktan gösterebildiğini anlatan Ebu Avad, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bugün hâlâ oradaki hayatı hayal ediyorum. Benim tek temennim var o da köyüme dönmek ve orada ölüp kendi köyümde toprağa verilmek.”

Anadolu Ajansı. Referans bağlantısı here.