İsrail’de Binyamin Netanyahu liderliğindeki “ülke tarihinin en sağcı” hükümetinin programı ve koalisyon ortaklarıyla imzalanan anlaşmalarda “işgal altındaki Batı Şeria’da yasa dışı Yahudi yerleşimlerin artırılması, Filistinlilere yaptırımlar, Ultra Ortodoks cemaatine geniş bütçe ayrılması, yasama üzerindeki yargı denetiminin azaltılması” gibi tartışmalı politikalar öne çıkıyor.
Likud Partisi lideri Netanyahu’nun 6. kez başbakanlık koltuğuna oturacağı ülkenin 37’nci hükümeti dün İsrail Meclisinden güvenoyu aldı. Netanyahu’nun 5’i kadın 30 bakandan oluşan kabinesi, aşırı sağcı ve Ultra Ortodoks partilerin ortaklığıyla ülke tarihinin “en sağcı” hükümeti olarak gösteriliyor.
Netanyahu’nun partisi Likud, koalisyon ortakları aşırı sağcı Dini Siyonizm, Yahudi Gücü ve Moaz’ın yanı sıra Ultra Ortodoks Partiler Şas ve Birleşik Tevrat Yahudilik ile koalisyon anlaşmaları imzaladı. Bu anlaşmaların yasal olarak bağlayıcılığı yok ancak koalisyon ortaklarının programı ve hükümetten talepleri olarak görülüyor.
Filistinlilere karşı “ayrımcı ve şahin” tavrıyla bilinen aşırı sağcı Itamar Ben-Gvir, polis ve orduya bağlı kolluk gücü üzerindeki yetkileri genişletilerek Ulusal Güvenlik Bakanlığına getirildi.
İsrail siyasetinde ırkçı ve ayrımcı söylemleri, yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerine yönelik desteğiyle tanınan Dini Siyonizm Partisi lideri Bezalel Smotrich, Netanyahu ile yaptığı koalisyon görüşmelerinde Maliye Bakanlığı koltuğu için anlaştı.
Smotrich’in İsrail ordusuna bağlı “Sivil İşleri İdaresi” ile “Filistin Topraklarındaki Hükümet Aktivitelerini Koordinasyon Birimi”nde (COGAT) söz sahibi olma talebi de karşılandı. Kamuoyunda “Smotrich yasası” olarak da bilinen COGAT ve Sivil İşler İdaresinde Smotrich’e önemli yetkiler tanıyacak tasarı 28 Aralık Çarşamba günü İsrail Meclisinden geçerek yasalaştı.
Netanyahu’nun sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı hükümet programının başında “Yahudilerin İsrail’in tüm topraklarında ayrıcalıklı ve sorgulanamaz yaşama hakkı olduğu” ifadesi yer aldı. Ardından hükümetin işgal altındaki Batı Şeria ve Golan Tepeleri dahil Necef Çölü ve Celile bölgesinde Yahudi yerleşim yerleri kuracağı ve genişleteceği aktarıldı.
Askerlerin maaşlarının yüzde 20 artırılması, zorunlu askerliğini tamamlamış kişilere üniversitede avantaj sağlanması, belediye vergileri, elektrik, su bedellerinin 2023 boyunca sabit kalması hükümet programında yer aldı.
Yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerine ek bütçe
İsrail’in işgali altındaki Batı Şeria’da 2011’den önce inşa edilen İsrail nezdinde de ruhsatsız ve yasa dışı kabul edilen “gecekondu” yerleşim yerleri hakkında “düzenli altyapı, su, elektrik ve kamu tesisleri” göz önüne alınarak 60 gün içinde bir adım atılması kararlaştırıldı.
Bunun yanı sıra hükümetin 6 ay içinde yasa dışı Yahudi yerleşim yerleri içindeki kaçak yapılarla ilgili karar alması planlanıyor.
Yasa dışı Yahudi yerleşim yerlerinin inşaatına ilişkin Savunma Bakanlığının yürüttüğü sürecin değiştirilmesi de hükümet programına girdi.
Askeri ve idari kontrolün İsrail ordusunun elinde bulunduğu Batı Şeria’daki bölgelerde Filistinlilere ait yapılaşmanın engellenmesi adına “yasa dışı toprak gaspının önlenmesi için çalışılması” ifadesi de koalisyon anlaşmalarında geçti.
Ulaştırma Bakanlığına işgal altındaki Batı Şeria’da yolların plan ve inşaatı için yaklaşık 450 milyon dolar bütçe ayrılması öngörüldü.
Koalisyon sözleşmelerinde, Batı Şeria’daki yasa dışı Yahudi yerleşim yerlerinde yaşayan İsraillilerin aldığı hizmetlerin bakanlıklara bağlanması, inşa ve mülk edinmede bürokratik engellerin kaldırılması, buradaki kuruluşlara ek bütçeler ayrılması gibi maddeler dikkati çekti.
Filistinlilere ek yaptırımlar
Likud ve Dini Siyonizm partileri arasındaki koalisyon anlaşması, “Filistinli bir kişinin vatandaşlığının veya ikamet izninin geri alınmasına, İsrail’den sınır dışı edilmesine izin veren yasa taslağının onaylanmasını” içeriyor.
Söz konusu yasa taslağı, “İsrail vatandaşı olan veya Doğu Kudüs’te ikamet eden bir Filistinlinin, düşmanca bir faaliyette bulunması veya hapis cezasına çarptırıldığında Filistin yönetiminden mali kazanç elde etmesi halinde Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ndeki Filistin yönetimi bölgelerine sınır dışı edilmesini” öngörüyor.
Aynı anlaşmada “yabancı hükümetlerden İsrail sivil toplum kuruluşlarına aktarılan bağışların vergilendirilmesi için 180 gün içinde bir kanun çıkarılması” şeklinde bir madde de yer aldı. Smotrich, İsrail’deki sivil toplum kuruluşlarını “İsrail için varoluşsal bir tehdit” diye tanımlamıştı.
Aşırı sağcı Yahudi Gücü ile imzalanan koalisyon anlaşmalarında ise “tarımla ilgili suçlara en az 3 yıl hapis cezası” getirilmesi maddesi yer aldı.
Yahudi Gücü Partisi, koalisyon görüşmelerinde İsrail askerleri ve güvenlik güçleri için dokunulmazlık talep ederken Filistin bayrağının eğitim kurumları ve yerel idarelerde yasaklanmasının kanunlaşması için de anlaştı.
Terör suçları için “idam cezasının getirilmesini” talep eden Yahudi Gücü, “ırkçı, tahrik edici söylemde bulunanların milletvekili adaylığının engellenmesine” ilişkin maddenin değiştirilmesini koalisyon anlaşmalarına aldı.
Ultra Ortodoks partilerin talepleri karşılandı
İsrail’de Maliye Bakanlığı ve Merkez İstatistik Enstitüsünün raporları, seküler İsraillilerin Ultra Ortodoks Yahudilere göre 6 kat fazla vergi ödediğini ortaya koydu.
İsrailli ekonomi haber sitesi Catalyst’in, Maliye Bakanlığı ve Merkez İstatistik Enstitüsünün raporlarından derlediği habere göre, ülkedeki toplam vergilerin yüzde 90’ı seküler Yahudiler tarafından ödeniyor.
İsrail’deki vergi mükelleflerinin yüzde 7’sini oluşturan Ultra Ortodoks Yahudiler, İbranice ismiyle Harediler ise toplam gelir vergisinin sadece yüzde 2’sini üstlendi. Buna göre, seküler Yahudiler, Haredilere oranla 9 kat fazla gelir vergisi ödedi.
Tüm vergiler dikkate alındığında ise Ultra Ortodokslara kıyasla seküler Yahudilerin cebinden 6 kat fazla para çıktı.
Dolayısıyla, Netanyahu’nun koalisyon anlaşmalarında ortaklık yaptığı Ultra Ortodoks partilerin taleplerinin geniş bütçelerle karşılanacağına ilişkin maddeler basında yoğun biçimde eleştirildi.
Koalisyonun 11 milletvekiliyle büyük Ultra Ortodoks ortağı Şas Partisi lideri Arya Deri, Sağlık Bakanlığını almasının yanı sıra sağlık sisteminin geliştirilmesi için yaklaşık 1,65 milyar dolarlık bir bütçeyi koalisyon anlaşmasında imza altına aldı.
Hakkında vergi usulsüzlüğü nedeniyle verilmiş hüküm bulunan ve bu nedenle bakan olabilmesi için Mecliste yasa değişikliği yapılan Ultra Ortodoks siyasetçi Deri’nin başına geçtiği İçişleri Bakanlığının da ihtiyaç sahibi ailelere gıda yardımı için yaklaşık 280 milyon dolarlık bir bütçe alması konusunda anlaşma sağlandı.
Haaretz gazetesinden Or Kashti, konuyu ele aldığı makalesinde, “Eşi benzeri olmayan koalisyon anlaşmaları milyarlarca İsrail şekelinin dindar ve Ultra Ortodoks cemaatinin tecridine, İsrail toplumunun kalanına hakimiyetini güçlendirmeye harcanıyor.” ifadelerini kullandı.
Makalede, Ultra Ortodoksların taleplerinden birinin “dini eğitimin Yahudi halkı mirası için temel değer” olarak görülmesi ve “Tevrat öğreniminin temel hak olarak yasalaşması” olduğuna işaret edildi. Kashti, bu sayede hem Tevrat okulları Yeşivalara fon aktarımı hem de Haredi erkeklerinin İsrail’de 3 yıl olan zorunlu askerlik hizmetinden muaf tutulması konusunun yasayla temellendirileceğini belirtti.
Kashti, koalisyon anlaşmalarına göre Yeşiva öğrencilerinin harçlıklarının iki katına çıkacağını, dini kültürel faaliyetlere devlet bütçesinin katkı sağlayacağını belirterek İsrail’deki dini mahkemelerin artık sadece “medeni değil ticari davalara da bakacağını” ifade etti.
Yargıya müdahale tartışmaları
Anayasanın bulunmadığı ülkede, İsrail Yüksek Mahkemesi, bir tür “Anayasa Mahkemesi” görevi yapıyor. Yüksek Mahkeme, Meclisten geçen yasaları “temel haklara aykırı olduğu” gerekçesiyle iptal yetkisine sahip.
Netanyahu hükümetinin programında, “İsrail Yüksek Mahkemesinin, Meclisin çıkardığı yasaları iptal yetkisine son verilmesi” ve “yasamaya öncelik verilmesi” planı dikkati çekti.
İsrail Başsavcısı Gali Baharav-Miara da yeni hükümetin Meclisten geçirdiği yasaların “iktidar üzerindeki tüm denetimi kaldırmayı amaçladığını” söyleyerek, bunun çoğunluğun azınlık üzerinde hüküm sağlayacağı “totaliter bir rejim doğuracağı” uyarısında bulundu.
Baharav-Miara, “Yasal denetim, bağımsız yasal istişare olmaksızın İsrail sadece çoğunluğun hükmettiği bir düzenle baş başa kalacak. Esasta değil sadece sözde bir demokrasi.” ifadesini kullandı.