Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Şirin Güven, yaptığı açıklamada, insan vücudunda yaşayan bakteriler, virüsler ve mantarlar gibi mikroorganizmaların mikrobiyota olarak adlandırıldığına değinerek, mikrobiyotanın parmak izi gibi benzersiz olduğunu, genetik özelliklerin yanı sıra doğum şekli, beslenme şekli, erken yaşamda çevresel faktörler ve antibiyotik kullanımının, mikrobiyota gelişiminde öneme sahip olduğunu anlattı.
İnsan vücudunda yaşayan 100 trilyona yakın dost bakterinin sağlıklı kalmakta önem taşıdığını kaydeden Güven, şöyle devam etti:
“Modern yaşam tarzı, aşırı hijyen, Batı tarzı beslenme alışkanlıkları, artan sezaryen doğum, anne sütü yerine formula ile beslenme, antibiyotikler, bağırsak mikrobiyotamızı olumsuz yönde etkileyerek dost/zararlı bakteri oranını değiştirebilir. Bu faktörler dost bakterilerin sayısı ve çeşitliliğini azaltırken, zararlı bakterilerin sayısını da artırabilir. Sonuç olarak sindirim sistemi, bağışıklık sistemi, hormonlardan düşünce ve duygularınıza kadar tüm vücudunuzu etkileyen problemler ortaya çıkarabilir. Daha ciddi sağlık sorunlarının oluşmasını önlemek için bağırsak mikrobiyotamızın dengesini tekrar sağlamanız gerekebilir. Özellikle ilk 3 yaşta mikrobiyota dengesizliği ileri yaşamda astım, alerji, obezite ve diyabet riskini artırmakta.”
Güven, dost bakteriler yani probiyotiklerin yeterli miktarda alındığında insan sağlığına yararlı etkileri olan canlı mikroorganizmalar olduğunu, faydalı mikroorganizmaları besleyen, çoğalmalarını sağlayan sindirilemeyen bileşiklere de prebiyotik denildiğini aktararak, probiyotiklerin olumlu etkilerinin “bağırsak duvarının bütünlüğünün korunması”, “sızdıran bağırsak sendromunun önlenmesi”, “gıdaların sindirimi ve emilimi”, “zararlı bakteri sayılarının azaltılması”, “bazı vitaminlerin üretimi”, “bağışıklık sisteminin gelişimi ve desteklenmesi”, “duygu ve davranışların düzenlenmesi”nde görüldüğüne işaret etti.
“Birçok dost bakteri içeren anne sütü mucizevi bir probiyotik”
Prof. Dr. Şirin Güven, insan vücudunda çok bilinen iki cins bakteriyi “lactobasiller” ve “bifidobakteriler” şeklinde açıklarken, şu bilgileri paylaştı:
“Bebekler büyük oranda bu yararlı mikroorganizmaları, normal doğum sırasında anneden almaktadır. Sezaryenle doğan bebekler doğum kanalından geçmediği için maalesef bu yararlı/dost bakterileri alamazlar ve bu bebeklerde astım, alerji, obezite gibi kronik hastalıklara yakalanma riski artar. Bebeğin sağlıklı mikrobiyota gelişimi için en az normal doğum kadar önemli olan diğer bir etmen ise bebeğin anne sütü almasıdır. Yaşama sağlıklı başlaması için tüm bebeklerin doğumdan hemen sonra emzirmeye başlatılması, ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesi ve 6’ncı aydan sonra uygun besinlerle beraber emzirmenin 2 yaş ve ötesine kadar devam ettirilmesi önerilmektedir. Birçok dost bakteri içeren anne sütü mucizevi bir probiyotiktir. Aynı zamanda bakterileri besleyen prebiyotikleri de içermektedir. İlerleyen dönemde ise bebeği kanser ve kronik hastalıklardan korur. Tıbbı gereklilik durumunda sezaryen kaçınılmazsa ve bebek anne sütü alamıyorsa, bebekler dost bakterilerin yüzde 90-95’ini oluşturan bifidobakterileri alamazlar. Bu bebeklere hekime danışarak probiyotik takviyesi verilebilir.”