AA muhabirinin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumundan (IAEA) derlediği bilgilere göre, küçük modüler reaktörler, kısaca SMR’ler, geleneksel nükleer güç reaktörlerinin üretim kapasitesinin yaklaşık üçte biri olan ünite başına 300 megavata kadar güç kapasitesine sahip gelişmiş nükleer reaktörler olarak sınıflandırılıyor.
Sistem ve bileşenlerin fabrikada monte edilerek bir ünite halinde kurulum için başka yere taşınmasını mümkün kılan bir tasarıma ve geleneksel reaktörlere göre daha küçük yapıya sahip, düşük karbon salımı yaparak elektrik üretebilen santraller olarak biliniyor.
SMR’ler geleneksel nükleer santraller için uygun olmayan yerlerde, yeterli iletim hatlarının ve şebeke kapasitesinin bulunmadığı alanlara kurulabiliyor.
Özellikle 10 megavata kadar elektrik üretmek üzere tasarlanmış SMR’lerin bir alt kümesi olan “mikroreaktörlerin” acil durumlarda yedek güç kaynağı olarak hizmet verebileceği, enerjiye erişilemeyen bölgelerde hizmet sağlayabileceği belirtiliyor.
Dünya genelinde birçok ülke ve şirket söz konusu yeni nesil santrallerin hayata geçirilmesi için çalışmalarına devam ediyor.
Rusya’nın Mayıs 2020’de ticari faaliyetine başlayan ve dünyanın ilk yüzer nükleer santrali ünvanına sahip “Akademik Lomonosov” yüzer santrali, 35 megavatlık iki SMR’den oluşuyor. Rusya’nın yanı sıra Arjantin, Kanada, Çin, Güney Kore ve ABD’de de yapım veya lisanslama aşamasında SMR’ler bulunuyor.
IAEA’ya göre, henüz lisanslanmamış yenilikçi reaktörler ve nükleer endüstri için yeni olan modüler üretim yöntemleri dahil olmak üzere 18 ülkede 70’den fazla SMR tasarımı geliştiriliyor.
Geleneksel nükleer santraller gibi 7 gün 24 saat, iklim ve mevsim koşullarından bağımsız bir şekilde kesintisiz ve temiz enerji üretebilen SMR’lerin enerji dönüşümünde kilit rol oynayacağı ve ülkelerin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlayacağı değerlendiriliyor.
“Seri üretim konsepti, finansal ve düzenleyici bakış açısından ana avantaj”
Copenhagen Atomics Üst Yöneticisi (CEO) Thomas Steenberg, AA muhabirine, “küçük” ve “modüler” olmalarıyla bilinen SMR kavramının geniş bir terim olduğunu, “reaktörler” söz konusu olduğunda kullanılan teknoloji nedeniyle birbirlerinden farklılaşabildiğini ifade etti.
Steenberg, “Daha az şebeke altyapısına ihtiyaç duyması nedeniyle dünyanın birçok yerinde tercih edilen SMR’lerin ana avantajı, daha hızlı uygulanabilir ve daha küçük bir enerji santrali olması. Genel olarak, otomobil üretiminden bildiğimiz gibi bir seri üretim konsepti, finansal ve düzenleyici bakış açısından ana avantaj olarak görülüyor.” dedi.
SMR’lerin birçok ülkenin odağında yer aldığına dikkati çeken Steenberg, “SMR alanında, 2030’un sonuna kadar bir dizi uygulamanın hayata geçirilmesi planlanıyor. İlk projeler Avrupa’da olabilir.” değerlendirmesinde bulundu.