Tufts Üniversitesi araştırıcıları tarafından Kasım 2020’ye kadar ABD’de Kovid-19 nedeniyle hastaneye yatan 900 binin üzerinde hastanın verisini değerlendiren bir çalışma yapıldı.
Çalışmanın sonuçlarını AA muhabirine değerlendiren Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Öğretim Üyesi ve 2021 Amerikan Endokrin Kongresi Başkanı Prof. Dr. Okan Bülent Yıldız, çalışma ile çok önemli veriler elde edildiğini söyledi.
Özellikle Kovid-19’un seyri ve obezite ilişkisine yönelik çarpıcı sonuçlara ulaşıldığını dile getiren Yıldız, “Çalışma, hastane yatışlarının yüzde 30’unda obezite, yüzde 26’sında hipertansiyon, yüzde 21’inde diyabet ve yüzde 12’sinde kalp yetmezliği bulunduğunu gösterdi.” dedi.
Prof. Dr. Yıldız, şu bilgileri verdi:
“Toplamda her 3 hastadan 2’sinde bu önlenebilir nedenlere bağlı hastane yatışı olduğunu saptayan çalışmanın sonuçları, Journal of the American Heart Association dergisinde 25 Şubat’ta yayımlandı. Kovid-19 salgını döneminde obezite başta olmak üzere kronik hastalıkların tedavi ve izlemlerinde aksaklıklar yaşandı. Bu çalışma sonuçlarına göre obezite, hipertansiyon ve kalp yetmezliğinde yüzde 10’luk bir azalma sağlandığında dahi hastaneye yatış gerektiren ağır Kovid-19 vakalarında yüzde 11’lik azalma sağlamak mümkün.”
“Yardımcı solunum cihazı ihtiyacını yüzde 30-80 artırıyor”
Kendi çalışmalarının da obezitenin Kovid-19’un klinik seyri açısından çok önemli olduğunu gösterdiğine işaret eden Yıldız, “Frontiers in Endocrinology Dergisi’nde Şubat 2021’de yayımladığımız ve dünyanın değişik bölgelerinde yapılmış 19 klinik çalışmayı birlikte değerlendirdiğimiz meta-analiz, obezitenin Kovid-19 hastaneye yatış, yoğun bakım yatışı ve yardımcı solunum cihazı ihtiyacını yüzde 30-80 arasında artırdığını gösteriyor.” diye konuştu.
Yıldız, vücutta yağ artışı ve obezitenin, Kovid-19 hastalığını ağırlaştırmasında akciğer, kalp, metabolizma, bağışıklık ve pıhtılaşma sistemleri üzerindeki olumsuz etkilerin rol oynadığını vurguladı.
“Damar yolu ile ilgili güçlükler olabiliyor”
İleri evre obezite durumunda hastalığın yönetiminde de güçlükler yaşandığına dikkati çeken Yıldız, şunları kaydetti:
“Ağır obezitede hastalarımızın transferi ya da damar yolu ile ilgili güçlükler olabiliyor. Birçok hastanede bariyatrik yatak imkanları kısıtlı. Görüntülemede zorluklar olabiliyor. Tanı ve izlemde tomografi önemli ancak morbid obezitesi olan bir hastanın hastanedeki cihaza sığmadığı durumlar var. Hastalarda yardımcı solunum ihtiyacı geliştiğinde havayolu yönetimi ve yoğun bakımda pozisyon verme güçlükleri olabiliyor.”
Yıldız, obezitenin Kovid-19 üzerindeki etkisi kadar salgınla ilgili yaşam tedbirlerinin, izolasyon ve toplumsal hareketlilik kısıtlamalarının da kilo yönetimi üzerinde olumsuz etkisi olduğunu belirterek, “Bu tedbirlerle birlikte kaygı ve stres artarak sağlıksız yaşamı tetikliyor. Hareket azalıyor, yeme içme davranışları bozuluyor, sosyoekonomik güçlükler ve psikososyal durum bozuklukları ortaya çıkıyor. Tüm bunların enerji metabolizmasına yansıması kilo artışına meyil olarak karşımıza çıkıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
“Yüksek streste vücut fazladan yağ tutuyor”
Salgın döneminde kilo fazlalığı ve obeziteye karşı alınması gereken basit önlemler olduğunu anlatan Yıldız, şöyle devam etti:
“Ben bunları ‘BUSE’ kelimesinin 4 harfi ile tanımlıyorum. ‘B’ harfi beslenme. Bunun için mutlaka sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenmek gerekli. ‘U’ harfi uykuyu temsil ediyor. Gece 6-8 saat kesintisiz gece uykusuna dikkat edilmeli. Daha azı da daha fazlası da sağlık riski taşıyor. ‘S’ harfi stresi temsil ediyor. Stresi kontrol altına almadan vücut ağırlığını kontrol altına alabilmek mümkün değil. Yüksek stres durumunda vücut, özellikle iç organlar ve karın çevresinde fazladan yağ tutuyor ve sağlık riskimiz artıyor. Son harf ‘E’ ise egzersiz. Hareket etmeden kalıcı kilo kontrolü sağlanamıyor. Bu nedenle salgın döneminde de fiziksel mesafe kurallarına uyarak yeterli düzeyde egzersiz yapılmalı. BUSE formülü ile hem kilo kontrolünü sağlamak hem de bağışıklık sistemini güçlü tutmak mümkün.”