Doç. Dr. Çelilbaş, AA muhabirine, 2012’den bu yana sanat terapisi alanında çalışma yaptığını söyledi.
Avrupa ülkeleriyle de çalışmalar yürüttüğünü aktaran Çelikbaş, sanat terapisi kavramının 1942’de literatüre girdiğini ifade etti.
Çelikbaş, sanat terapisi kavramının özellikle Avrupa ve ABD’de yayıldığını anlatarak “Geleceğin en büyük iki olumsuz durumu var. Biri stres, diğeri obezite. Avrupa bununla ilgili ciddi çalışmalar yapıyor çünkü hazır tüketim çok fazla. Bizde yine organik tüketim daha iyi. Biz her şeyi hazır almıyoruz ama onlar her şeyi hazır aldığı ve refah seviyesi de çok yüksek olduğu için stres ve obeziteden ciddi anlamda etkilenecek Avrupa ve Amerika. Sanat terapisi, ilerleyen yıllarda stres bağlamında çokça faydalanacağımız bir alan.” diye konuştu.
Fotoğraf: Orhan Kuzu/AA
Obezite ve stresin olumsuz etkilerine değinen Çelikbaş şunları kaydetti:
“İnsanlar bazı şeyleri daha hızlı yaşamak istiyor. Teknoloji çok hızlı. Bunlarla ilgili sadece sanat terapisi en muhteşem ya da kesinlikle ortadan kaldıracak çözüm tabii ki değil ama disiplinler üstü bağlamda birlikte çalışmamız gerekiyor. Mesela obezite bağlamında beslenme ve diyetetik alanından arkadaşlarımızla bizlerin birlik olup müfredat hazırlamamız gerekiyor. Bir kere uğraş terapilerinin liseden itibaren müfredata eklenmesi gerekiyor, sanat terapileri de aynı şekilde. Üniversitelerde yetişkin eğitimi ya da hayat boyu öğrenme bölümlerine ağırlık verilmesi gerekiyor.”
“Stres kaygı yaratıyor, kaygının akabinde de anksiyete oluyor”
Çelikbaş, insanların ne yapması gerektiğini ve gelecekte hangi tehditlerle karşı karşıya kalacaklarını bilmediğine işaret ederek”Öz şefkat dediğimiz; kendi öz bakımları ve kendileriyle baş başa kalma halleri de oldukça yetersiz. Öz şefkati unuttuğumuz anlarda ne yapacağımızı da bilmediğimiz için bu, zaman zaman kendimizle de çatışmamıza sebep oluyor” dedi.
Genel olarak stresin kaygı oluşturduğunu, kaygının akabinde de anksiyete yaşandığını dile getiren Çelikbaş şöyle devam etti:
“Ne yapacağını bilmeme durumu da insanları çaresizliğe sürükleyebiliyor. Bu da duygusal yeme alışkanlığını destekliyor ve obeziteye gidiyor. Mutsuzluk, duygu durumunda değişiklik de doğal olarak stres yaratmış oluyor. Aslında her şey evrensel boyutta birbiriyle bağlantılı. Doğuda da olsa batıda da olsa aslında hepimizin yaşadığı sıkıntılar da bir noktada ortak. O yüzden müfredatlarda sanat terapisine ciddi anlamda yer verilmesi, desteklenmesi gerekiyor. Türkiye’de bu alanda yapılması gerekenler öncelikle lisans, yüksek lisans, doktora eğitiminin açılması.”
Çelikbaş, sanat terapisi alanında dernek faaliyetlerinin yürütülmesi, uluslararası bağlamda Avrupa ve ABD’deki federasyon ve derneklerle bağlantıya geçilmesi gerektiğini kaydetti.
Üniversitelerde sanat terapisi birimlerinin de kurulması gerektiğini anlatan Çelikbaş, medikososyal ve psikososyal merkezlerin de yaygınlaştırılması gerektiğini sözlerine ekledi.