Marmara Denizi’nde birçok noktada görülen deniz salyası (müsilaj) oluşumunu araştırmak üzere seyrüfeser halindeki ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsünün araştırma gemisi Bilim-2 ile toplanan bilimsel veriler, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 4 Haziran Cuma günü düzenleyeceği çalıştayda sunulacak.
Marmara Denizi’nin birçok noktasında, şubat ayından bu yana, canlı organizmaların en basit şekilde artık yaşamayan organik atığı olan salya oluşumlarının görülmeye başlanmasının ardından gözler, bilim dünyasının bu konudaki çalışmalarına çevrildi.
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsünün seyrüseferdeki Bilim-2 araştırma gemisi de Marmara’yı komaya sokan deniz salyası oluşumunu yerinde takibe aldı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü koordinasyonunda, 2017’den bu yana yürüttüğü Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) Projesi’nde görev alan ve salya oluşumları ile ilgili Bilim-2 Gemisi’nden gelen verileri analiz eden Enstitü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Yücel, AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Bakanlığın, büyük bir özveri ve deneyimli uzmanları ile MARMOD Projesi’ni destekleyip, dikkatle takip ettiğini dile getiren Yücel, Marmara seferinin ayrıca DEKOSİM Ulusal Deniz Araştırmaları Altyapı Merkezi Projesi ve TÜBİTAK BİDEB Öncü Araştırmacılar Programı tarafından desteklendiğini kaydetti. Doç. Dr. Mustafa Yücel, böylece, son teknoloji oşinografik ölçüm platformları ve sensörler ile Marmara’nın en derin noktalarından veri toplanmasının mümkün olacağını ifade etti.
Yücel, ana hedefinde, “Marmara’yı kurtarmak için deniz-bilim ve veriye dayanan çözüm önerileri sunmak” olan MARMOD Projesi’nin, Marmara Denizi için ortak bir veri tabanı oluşturulması, oksijen seviyesinin belirlenmesi gibi öncelikli hedeflerinin bulunduğunu anlattı.
Ancak acil bir durum oluşturan salyanın da artması üzerine ODTÜ Bilim-2 Gemisi’nin rotasını, olağanüstü durumu incelemek üzere bu bölgeye çevirdiğini ve ek örnekleme ve analizler planladığını bildiren Mustafa Yücel, bilim insanlarının seyrüseferlerinde, Marmara Denizi’nin sağlığını 70’e yakın istasyonda ve 1200 metrelik en derin noktaya kadar pek çok açıdan ele aldığını belirtti.
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Yücel, toplanan verilerin enstitüye aktarılarak, bilim insanlarınca mercek altına alındığını söyledi.
“Marmara’da aşırı alg üretimi, yüzde 70 oranında karasal kaynaklı”
Taşıma kapasitesinin üstünde aşırı besin elementi girdisi nedeniyle Marmara Denizi’nde alg ve plankton artışı yaşandığını ifade eden Yücel, sözlerine şöyle devam etti:
“MARMOD Projesi’ndeki ölçümler gösteriyor ki Marmara’da aşırı alg üretimi, yüzde 70 oranında karasal kaynaklı, az arıtılmış ya da yeterli kapasitede arıtılmamış atıkların denizle buluşmasından kaynaklanıyor. Evsel atık, su arıtma tesislerinin hayata geçirilmemesi, atık suların arıtılmadan denize verilmesi ve oksijen miktarının azalması bu durumun nedenleri arasında sayılabilir.
Tüm dünya denizlerinin ortalama sıcaklığı 0,8-1 derece arasında ısınmış durumda iken Marmara Denizi’nin çeşitli nedenlerle 2-2,5 derece arasında ısındığı belirtiliyor. Küresel ısınma da bir etken gibi görünüyor. Marmara Denizi’ndeki salya oluşumu, denizin içindeki fazla organik malzemeyi dışarı attığı şeklinde yorumlanabilir.”
MARMOD araştırma seferinin verileri çalıştayda paylaşılacak
ODTÜ olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığının cuma günü düzenleyeceği Marmara Denizi’nde Müsilaj Sorunu ve Çözüm Önerileri Çalıştayı’na katılarak, Bilim-2 Gemisi’nden elde ettikleri veri analizlerini paylaşacaklarını ve çeşitli çözüm önerilerini sunacaklarını bildiren Doç. Dr. Yücel, şöyle konuştu:
“Marmara Denizi’nde son haftalarda görülen yoğun salya oluşumu, aslında buz dağının görünür hali. ODTÜ Bilim-2 Gemimizden anlık olarak ulaşan bilgiler, müsilajın sadece yüzeyde değil denizin içinin de jel gibi olduğu ve denizdeki oksijenin de çok azaldığı yönünde. Denizden örnek alıp incelemek için kullandığımız filtreler ve pompalar organik parçacık yoğunluğundan güçlükle çalışıyor şu an. Türkiye denizlerinde daha önce görülmemiş büyük bir felaketle karşı karşıyayız.
Marmara’da görüntülenen yoğun salya aslında gözle görünen kısım, asıl su kolonu boyunca yayılmış durumda ve deniz tabanını kaplamaya başladı. Dalgıç hocalarımız veriler aktarıyor. Üstteki 30 metredeki organik yoğunluğu, Marmara Denizi tarihinde daha önce hiç ölçmedik. Bu olayı hangi sebep bu noktaya getirmiş, bunun cevabını vermek kolay değil. Topladığımız veriler, Karadeniz’de canlı yaşamı için gerekli olan oksijen seviyesi stabil seviyedeyken Marmara Denizi’nde bu seviyenin yıllar geçtikçe azaldığını gösteriyor. Genel olarak, Marmara’nın doğusunda su canlıları, 80 metreye kadar oksijen alabilirken son yıllarda bu 20 metreye kadar düştü. Yani deniz yüzeyinin ilk 20 metresinde oksijen var, altında yeterli oksijen yok. “
Bazı bilim insanlarının, denizdeki salyalanmaya, “çok ani bir deşarjın neden olduğu” ihtimali üzerinde durduklarını aktaran Yücel, “Bazı hocalarımız, ani deşarjın Marmara genelini tetiklediği yönünde görüş bildiriyor. Tetiklenince toplu bir reaksiyon olduğu senaryolar arasında. ” dedi.
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Yücel, “Marmara’nın sağlıklı kalması, Karadeniz havzasının sağlığını da doğrudan etkiliyor. Aslında bu durum, uluslararası sonuçlar da doğurabilir. Yaptığımız modellemelere göre, karasal atıkların en az yüzde 50 oranında azaltılması, Marmara Denizi’ni 5-6 yıl içinde komadan çıkarabilir. Bu durumda balıkların 80-100 metre derinliklere kadar dağılım gösterdiği dönemlere geri dönebiliriz. Uzun vadede ise atık miktarının daha da aşağılara çekilmesi gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
3 önemli çözüm önerisi
Çalıştay için MARMOD projesi sonuçlarından bir dizi çözüm önerisi de derlediklerini belirten ve bunları, “ileri arıtma”, “yeşil tampon bölgeler”, “arıtma bölgelerinin denetimi” olarak özetleyen Doç. Dr. Mustafa Yücel, şunları kaydetti:
“Marmara Denizi’ni komadan çıkarmak için önerilerimiz arasında, İstanbul Boğazı alt tabakasına deşarj edilen kentsel atık sulara ilişkin yatırım planının yapılması bulunuyor. Susurluk, Marmara ve Ergene havzalarından Marmara’ya deşarj edilen yüklerin azaltılması, kentsel kaynaklı atık su deşarjları için alıcı ortamın taşıma kapasitesini dikkate alan limitlerin belirlenmesi, Kadıköy, Yenikapı, Üsküdar ve Baltalimanı ve Paşabahçe Önarıtma tesislerinde iyileştirme planlarının yapılması da önerilerimiz arasında. Bunun yanında İstanbul Eylem Planı için öngörülen kapasite ve yatırımlarla ilgili 2023 yılı hedefinin öne çekilmesinin de gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Ayrıca Susurluk Havzası’ndan Marmara Denizi’ne gelen baskıların azaltılması için Susurluk Havzası Kirlilik Önleme Eylemi Planı’nın acilen oluşturulması ve nehir boyunca yapılacak yeşil tampon bölgelerin oluşturulması da gerekiyor. Çevre mevzuatı açısından denetimlerin artırılması ve iyi tarım uygulamalarının oluşturulması da önem taşıyor. İzmit Körfezi havzasında noktasal kaynakların da kontrolünün sağlanması gerekiyor. Tüm bu önerilerin hayata geçmesi için belediyelerin birlikte çözüm yollarını geliştirmesi gerekiyor. Çözümün getireceği maliyetlere ülke olarak katlanılması lazım.”
Marmara’yı ileride bekleyen başka tehlikenin bulunup bulunmadığına ilişkin bir soru üzerine Yücel, “Bence en büyük yaklaşan tehlike oksijensizleşmenin artarak devam etmesi. Oksijensizleşme sürdükçe bu tehlike daha da büyüyecek. Bu durum Marmara Denizi’nde yakında balıkların ve pek çok deniz canlısının kitlesel ölümüne neden olabilir. Bu çok uzak değil.” dedi.
Mustafa Yücel, MARMOD Projesi’nin ikinci fazına geçtiklerini ve Marmara Denizi’ne ilişkin modellemeleri daha da ileri götüreceklerini vurguladı. Yücel, bu model ile denizdeki herhangi bir değişimin sonuçlarının ya da çeşitli yönetim planlarının etkilerinin ne olacağının, karar vericiler tarafından bir arayüz ile test edilip önceden kestirilebileceğini sözlerine ekledi.