Güreşte tarihi başarılarla aktif spor hayatını noktaladıktan sonra iki dönem Türkiye Güreş Federasyonu Başkanlığı’yla birçok ilke imza atan, Türkiye’nin yaşayan çınarlarından Ayık, uluslararası alandaki ilk önemli derecesi olan Adriyatik Kupası ikinciliğini kazandığı Sırbistan’ın başkenti Belgrad’a, 61 yıl sonra Dünya Güreş Birliği (UWW) Başkanı Nenad Lalovic’in daveti üzerine ödül almak için gidecek olmanın heyecanını yaşıyor.
Olimpiyat şampiyonluğunun yanında 1964 Tokyo Yaz Olimpiyatları’nda gümüş madalya kazanan, 1965 ve 1967 yıllarında iki kez dünya, 1967 ve 1970 yıllarında iki kez Avrupa şampiyonlukları bulunan eski milli güreşçi, Antalya’nın Kemer ilçesinde kurucusu olduğu Champion Tatil Köyü’nde AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Eski adı “Uluslararası Güreş Federasyonları Birliği (FILA)” olan Dünya Güreş Birliğinde bir süre yönetim kurulu üyeliği ile asbaşkanlık görevlerinde bulunan ve şu an halen birliğin onursal asbaşkanı olan Ayık, güreşe başlama hikayesini, spor hayatındaki başarılarını, anılarını ve Türk güreşinin geleceğiyle ilgili düşüncelerini paylaştı.
Kurucusu olduğu Türk Güreş Vakfında genel başkanlık görevini sürdüren Ayık, güreşe doğduğu Sivas Eskiköy’de karakucakla başladığını, Kayseri Tayyare Fabrikası Hava İkmal Merkezi Hava Gücü Kulübünde lisanslı sporcu olmasında, motosikletle yanlarına gelen Hava Binbaşı Ahmet Elbirlik ile antrenör İbrahim Önder’in, babası Ömer Ayık’a “Ülkenin gurur kaynağı olacak, İstiklal Marşı’nı tüm dünyaya dinletecek.” demesinin etkili olduğunu anlattı.
Adriyatik Kupası’nda 1962 yılında elde ettiği ikinciliğin, uluslararası alandaki ilk önemli derecesi olduğunu anımsatan Ayık, Belgrad’a bu organizasyondan 61 yıl sonra gelecek haftaki Dünya Şampiyonası seremonisine ödül almak için davet edilmesinin kendisini mutlu ettiğini söyledi.
Ahmet Ayık, ilk dünya şampiyonluğunu 1965 yılında İngiltere’nin Manchester kentinde, o zamana kadar 2 dünya ve 1 olimpiyat şampiyonluğu kazanmış Rus rakibi Aleksandr Medved’i finalde yenerek elde ettiğini hatırlattı.
ABD’nin Toledo şehrinde düzenlenen 1966 Dünya Güreş Şampiyonası’nda o dönemde uygulanan beraberlik ve ceza puanı nedeniyle hiç yenilmeden gümüş madalya kazanmasının kendisine çok dokunduğu dile getiren Ayık, 1968 Olimpiyatları’nda kürsünün en üstünde yer alıp, İstiklal Marşı’nı okutma başarısını gösterdiğini vurguladı.
Olimpiyatlarda unutamadığı bir anısını da paylaşan Ayık, ABD’li rakibi Jess Lewis ile berabere kaldığı mücadelede 1-0 yenik durumdayken, kendisi gibi olimpiyat şampiyonu arkadaşı Mahmut Atalay’ın sesiyle kendine geldiğini belirterek, “Rahmetli Mahmut Atalay, ben minder kenarındayken ‘Nasıl güreşiyorsun. Ahmet Ayık yenildi diyeceklerine, öldü desinler’ diye bağırdı. Maçın bitmesine de az bir zaman kalmıştı. Mindere çıktım, rakibime karşı puan aldım ve gong çaldı, maç bitti. Yoksa şampiyonluk gidiyordu. Finaldeki diğer rakiplerime üstünlük sağlayıp şampiyon olmuştum.” diye konuştu.
“Minderin dışında dostluk, kardeşlik başlar”
Ayık, iki dönem güreşe ara verdiğini, 1970 yılında spor kariyerini noktalayıp ticarete atıldığını söyledi.
Minderdeki rakipleriyle aralarında dostluklar da oluştuğunu belirten Ayık, “Bütün rakiplerim sevdiğim, saydığım insanlar. Sporda mindere çıkarsın hodri meydan. Herkes kurallar dahilinde kıyasıya mücadele eder. Minderin dışında dostluk, kardeşlik başlar. Medved’le senelerdir dostuz, arkadaşız. Buraya gelir, ben onun turnuvasına giderim. Unutulmayacak bir rakip. Rakip olarak da dost olarak da unutamam.” ifadelerini kullandı.
Olimpiyat sürecinde birlik beraberliğin önemine değinen Ahmet Ayık, şunları kaydetti:
“Önümüzdeki yıl Paris’te yapılacak olimpiyatlara çok iyi çalışıp, başarılı olmak zorundayız. En azından madalya beklediğimiz 2-3 arkadaşımız var. İkisi de ağır sıklette, Taha’mız ve Rıza’mız. Gençlerde birkaç arkadaşımız daha var. Onlardan da madalya bekliyoruz. O madalyalarla beraber inşallah gençlerimiz bize, Roma 1960’ı yaşatır. Bunu dileriz, isteriz, ümitliyim. Türk güreşinde tarih yazılabilecek başarı, 7 altın madalyanın kazanıldığı Roma Olimpiyatları’dır. O zaman Türkiye, takım sıralamasında dünyada altıncı sıradaydı. Şimdi 40-41. sıradayız.”
“Türk kadını neden sporun her dalında olmasın?”
Ayık, Kadın Güreş Milli Takımı’nın da kurulmasına öncülük ettiğini ifade ederek, “Türk kadını hangi dalda olursa olsun, her zaman başarılı olur. Kurtuluş Savaşı’nda Hatice Ana, Fatma Ana top mermisini omuzunda, kağnı arabası üstünde taşırken, Mehmetçik ile omuz omuza savaş verirken, onlara malzeme götürürken, Türk kadını neden sporun her dalında olmasın? Hepimiz Voleybol Mili Takımı’mızın Avrupa şampiyonu olmasıyla gururlandık. Emeği geçen herkese teşekkür ederim. Gönül arzu eder ki bütün spor dallarımızda benzer başarılar olsun. Neden güreş de öyle olmasın?” değerlendirmesinde bulundu.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından 1997 yılında “Devlet Üstün Hizmet Madalyası”na, 2008 senesinde ise “TBMM Üstün Hizmet Ödülü”ne layık görülen Ayık, 1988 yılında ünlü güreşçi Kurtdereli Mehmet Pehlivan’ı canlandırdığı filmde başrol oynadığını ve telif hakkını kurucusu olduğu vakfa bağışladığını kaydetti.
Ayık, güreş dallarıyla ilgili ayrı ayrı federasyonlar yerine tek çatı altında toplanılmasının daha faydalı olacağını savunarak, Türkiye Güreş Federasyonu Başkanı Şeref Eroğlu’nun başarılı çalışmalara imza atacağına inandığını belirtti.
Ahmet Ayık, merhum siyasi parti liderleri Bülent Ecevit, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ve Deniz Baykal’ın siyasete girmesi için kendisine zaman zaman tekliflerde bulunduğunu, kabul etmediğini, Erbakan’ın “Milli güreşçi demek, milli görüşçü demektir.” sözünün kendisini gülümsettiğini sözlerine ekledi.