ABD ve İngiltere öncülüğündeki koalisyonun 21 yıl önce Irak’ta Saddam Hüseyin’in kitle imha silahları ürettiği iddiasıyla başlattığı işgal, ülkeye sözü verilen “demokrasi” yerine bedelini sivillerin ödeyeceği büyük bir kaos getirdi.
Irak Sağlık Bakanlığının verileri üzerinde çalışma yapan bağımsız “Iraqcountybody” organizasyonuna göre, Irak’ta 2003-2011 yılları arasında çatışmalardan kaynaklı yaklaşık 120 bin sivil hayatını kaybetti.
Irak’ı işgal eden ABD, askerlerinin büyük bölümünü 18 Aralık 2011’de geri çekti.
Hadise katliamı fotoğrafları
ABD’li askerlerin 2005’te Irak’ın Enbar vilayetine bağlı Hadisa ilçesine aralarında kadın ve çocukların da olduğu 24 sivili öldürdüğü katliama ilişkin ABD ordusunun bugüne kadar sakladığı fotoğraflar ortaya çıktı.
Amerikan New Yorker dergisinin fotoğraflarla ilgili ABD ordusuna açtığı dava sonucunda fotoğraflar, ilk kez dergi tarafından kamuoyunun erişimine açıldı.
Fotoğraflarda en küçüğü 3, en büyüğü 76 yaşında olan kurbanların öldürüldükten sonra çekilen kanlar içindeki görüntüleri yer alıyor.
Derginin haberinde, 19 Kasım 2005 tarihinde Hadisa kentinde Amerikan askerlerini taşıyan bir aracın saldırıya uğramasının ardından ABD askerlerinin o bölgede bulunan evlere girerek 24 sivili katlettiği güne ilişkin detaylar aktarıldı.
ABD askerlerinin Ebu Gureyb Cezaevi işkenceleri
AA ekibi, Amerikan işgali boyunca Irak’ta işlenen katliam ve ihlalleri açık kaynaklardan derledi.
Irak’ta 2004 yılının başlarında Ebu Gureyb Cezaevi’nde bulunan mahkumlara yönelik ABD askerlerinin yaptığı işkence ve tecavüz, psikolojik ve cinsel istismar fotoğrafları skandalı patlak vermişti. Söz konusu fotoğraflarda kafalarına çuval geçirilerek üst üste yığılmış Iraklıların görüntüleri basına yansımıştı.
ABD askerlerinin yaptığı işkencelerin mahkumların hayatında derin izler bıraktığı Ebu Gureyb Cezaevi olayları, ABD askerlerinin Irak’taki sivil halka karşı işlenen suçların sembolü haline geldi.
Ebu Gureyb mağduru Iraklı “intiharı” bile düşünüyor
Ebu Gureyb Cezaevi mahkumlarından Iraklı Talib, bir basın kuruluşuna yaptığı açıklamada, hakkını aramaya devam ettiğini belirterek, vücudundaki işkence izlerini gizlemek için kavurucu sıcaklarda bile uzun kollu gömlek giymek zorunda kaldığı ifade etti. Ebu Gureyb mağduru Talib, cezaevinde uğradığı işkence ve kötü muameleyi hatırladıkça bazen “intihar” etmeyi bile düşündüğünü dile getirdi.
Ebu Gureyb mahkumları, uğradıkları insan hakları ihlallerine karşı yıllardır adalet aramayı sürdürüyor.
Ebu Gureyb’deki işkencelerin tanıklarından 51 yaşındaki Hasan Abdussettar Meşhedani, Irak’ta ilk olarak 2005’te tutuklanarak Ebu Gureyb’e gönderilmiş ve aynı yıl serbest bırakılmıştı. Bir sonraki cezaevi tecrübesi ise 4 yıldan daha uzundu.
Meşhedani, Ebu Gureyb’de gördüğü ve yaşadığı acıları AA muhabirine anlatmıştı.
ABD güçlerinin 2005’te ağır silahlarla evlerine baskın düzenlediğini söyleyen Meşhedani, “Baskın esnasında evde babam ve kardeşimle birlikteydik. Birdenbire patlayıcı yerleştirdikleri kapılar havaya uçtu. Şaşırdık, ilk anda bombardıman olduğunu düşündük. Patlamadan dakikalar sonra ABD askerleri eve girdi. Her odaya yaklaşık 30 asker girmişti. Ardından benimle birlikte babam ve kardeşimi tutukladılar. Bizi suçlayacak somut bir şey yoktu. Gözaltı ve ilk ön soruşturmadan sonra ‘kitle imha silahı üreticisi’ suçlaması kararıyla tutuklandım. Bu şaşırtıcı ama benim okuduklarım bunlardı. Cezaevinde yapılan soruşturma ve işkenceden sonra da hiçbir şey kanıtlanamadı.” diye konuşmuştu.
Felluce saldırıları
ABD’nin Irak’ı 2003’te işgal etmesinden sonra en kanlı çatışmalar Enbar vilayetine bağlı Felluce’de yaşanmıştı.
ABD askerlerinin 2004 yılında Irak’ta düzenlediği en büyük saldırılardan birisine sahne olan Felluce’de Amerikan askerlerinin sivillere yönelik tartışmalı kimyasal maddeler kullandığı da iddia edilmişti.
Birinci Felluce saldırısı, Nisan 2004’te dört ABD’li paralı askeri öldüren direnişçileri yakalamak veya öldürmek üzere düzenlenmişti.
ABD, saldırı büyük ölçüde başarısız olup, askerleri kayıplar verdikten sonra 7 Kasım’da kanlı katliamlara sahne olan Felluce kuşatmasını başlatmıştı.
“Phantom Fury Operasyonu” adı verilen kuşatmada binlerce Iraklı sivil hayatını kaybetmişti.
Mayıs 2004’te de ABD askerlerin Irak-Suriye sınırına yakın bir köyde yapılan bir düğün salonuna düzenlediği hava saldırısında 40’ın üzerinde sivili katletmişti.
ABD askerlerinin Irak’ta sivillere yönelik işlediği diğer suçlar
Iraklı Ala Ebu Hüseyin, 2006 yılında üniversiteden mezun olduğu gün ABD askerlerinin kurşunuyla öldürülen oğlu için yıllardır adalet arayışını sürdürüyor.
Başkent Bağdat’ta yaşayan emekli Albay Ebu Hüseyin’in oğlu Hüsam, 2006 yılında mezuniyet heyecanı ve mutluluğunu kutlamak için arkadaşlarıyla Dicle Nehri kenarında yemek yerken ABD askerlerinin kaldığı Saddam Hüseyin’in sarayından çıkan kurşunla hayatını kaybetti.
Oğlunun hasretini 18 yıldır gönlünde taşıyan baba Ebu Hüseyin, 18 Mart 2023 tarihinde AA muhabirine adalet arayışında geçirdiği süreçlere dair açıklamada bulunmuştu.
Baba Ebu Hüseyin, oğlunun mezun olduğu gün arkadaşlarına sandviç ısmarlama sözü verdiğini ifade ederek, olay gününe dair şunları anlatmıştı:
“O gün arkadaşlarıyla nehir kenarına gidip yemek yemeğe başlamışlar. Arkadaşlarıyla oturdukları yerin karşısında ABD askerlerinin bulunduğu Azamiye Başkanlık Sarayı vardı. Amerikan askerleri, arkadaşlarıyla yemek yerken oğluma kurşun sıkmış. Kurşunun omuriliğine isabet etmesi sonucu direkt yoğun bakıma alındı, 6 gün sonra hayatını kaybetti.”
Ebu Hüseyin, oğlunun ölümü sonrası ateşin açıldığı sarayın kapısına giderek oğlunun neden öldürüldüğünü sormaya çalıştığını anlatarak, “Bana ‘Bir daha buraya gelirsen seni öldürür Dicle Nehri’ne atarız’ dediler. Eve döner dönmez yakınımız olan bir generale telefon açıp durumu anlattım. General bir daha oraya gitmememi istedi ve nehir kıyısında gezenlerin kurşunla öldürülme ihtimalinin olduğunu söyledi.” demişti.
“Mahmudiye Katliamı”
Yine 2006 yılında alkollü oldukları öne sürülen ABD askerleri Bağdat’ın güneyindeki Mahmudiye ilçesinde bir eve girerek, 14 yaşındaki Abir Kasım Cenabi isimli genç kıza tecavüz ettikten sonra tüm aile fertlerini de öldürmüştü.
Bu olay “Mahmudiye Katliamı” diye biliniyor. Aynı yıl içerisinde Amerikan askerleri Salahaddin vilayetine bağlı Beled bölgesinde de bir evi basarak, 4 kadın ve 5 çocuğu kurşuna dizerek öldürmüştü.
Salahaddin’e bağlı İshaki beldesinde de 15 Mart 2006 tarihinde gene ABD askerlerince siviller kurşuna dizilerek öldürülmüştü.
Bağdat’taki “Nisur Meydanı katliamı” olarak bilinen ABD kökenli silahlı özel güvenlik şirketi Blackwater mensuplarının saldırısında da 14 kişi hayatını kaybetmiş, en az 18 kişi yaralanmıştı.
Mezhep çatışmalarının körüklenmesi
ABD’nin Irak’ta özellikle sivillere yönelik katliamları, Irak halkı arasında Amerikan askerlerine öfke ve güvensizliğin artmasına neden oldu ve ABD’nin Irak’taki askeri varlığına karşı direnişin artmasına yol açtı.
ABD’nin Irak’taki varlığı ayrıca ülkede mezhep çatışmalarını ve istikrarsızlığı da körükledi.