Otomotiv Satış Sonrası Ürün ve Hizmetleri Derneği (OSS) Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Özalp, “Tedarik zincirindeki küresel kırılma, ülkemiz yedek parça üreticileri için de ayrı bir fırsat doğurmuş olup, birçok yedek parça üretiminin de ülkemize kaydığını, başta ihracat pazarları olmak üzere, Türkiye’nin yedek parça üretiminde önemli bir üs olduğunu gösterdi.” ifadesini kullandı.
Özalp, yazılı açıklamasında, otomotiv satış sonrası ürün ve hizmetleri sektörünün 2022 yılı performansına ve 2023 beklentilerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Otomotiv sektörünün krizlere çok alışık bir sektör olduğunu dile getiren Özalp, “Son 10 seneye baktığımızda birçok farklı etken otomotiv endüstrisini etkilemiştir. Öngörülen ve öngörülemeyen bütün bu etkenlerin otomotiv sektörünü daha dayanıklı ve güçlü kıldığını görmekteyiz.” açıklamasında bulundu.
2021 yılında yaşanan tedarik zincirindeki kırılmanın, 2022’ye girerken sektör için öngörülen bir sorun olduğunu, sadece çip değil diğer araç üretiminde kullanılan ham maddeler ile ilgili temin sıkıntısı yaşanacağını ve Rusya-Ukrayna savaşının otomotiv satışlarını doğrudan etkileyeceğini öngördüklerini dile getiren Özalp, “Bizler otomotiv satış sonrası pazarı olarak, araç satışlarında yaşanan bu daralmanın otomotiv satış sonrası pazarını daha etkin kılacağını tahmin ederek, uzun vadede araçların yaş aldıkça daha fazla bakım onarım ve yedek parça ihtiyacı olduğunu tecrübe etmiştik.” değerlendirmesini yaptı.
Özalp, tedarik zincirindeki kırılmanın Türkiye için bir fırsat oluşturduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Tedarik zincirindeki küresel kırılma, ülkemiz yedek parça üreticileri için de ayrı bir fırsat doğurmuş olup, birçok yedek parça üretiminin de ülkemize kaydığını, başta ihracat pazarları olmak üzere, Türkiye’nin yedek parça üretiminde önemli bir üs olduğunu gösterdi. Sadece üreticilerimiz değil, birçok dağıtıcı firmamız da ihracat pazarlarını büyütmeye başladılar ve artık sadece Türkiye pazarında değil, ihracat yaptıkları ülkelerde de dağıtım organizasyonu kurmaya başladılar. Sektörümüz döviz bazlı baktığımızda 2022 yılını 2021 yılına göre yüzde 10’un üzerinde bir büyüme ile kapatacak. Sonuç olarak otomotiv satış sonrası pazarı olarak üretim adetlerimizde, ihracat, iç piyasa ve istihdam rakamlarımızda çok ciddi bir artış olduğunu söyleyebiliriz.”
“2023’te de 2022’ye benzer paralel bir büyüme bekliyoruz”
OSS Yönetim Kurulu Başkanı Özalp, 2023’e girerken, otomotiv endüstrisinin her ne kadar araçlardaki yapısal değişimi daha fazla konuşsa da içten yanmalı motorlu ve hibrid araçların adetsel ve yüzdesel oranda çok fazla ön planda olduğunu dile getirdi.
Otomobildeki bu değişimi 2030 yılına kadar yakinen takip edeceklerini ifade eden Özalp, “2023’ün, otomotiv satış sonrası pazarı için yine büyümeye yönelik çalışmaların yapılacağı, sektör oyuncularının enflasyonist bir büyümenin yanı sıra adetsel olarak da büyümeyi de hedeflendiği bir yıl olacağını düşünmekteyiz. 2023’te de 2022’ye benzer paralel bir büyüme bekliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye’nin, global satış sonrası için ciddi bir pazar haline geldiğini söyleyebiliriz”
Yeni yılda Türkiye ve küresel pazarlarda öne çıkacak riskler ve fırsatlara da değinen Özalp, şunları kaydetti:
“2022 yılında, özellikle Uzak Doğu’da devam eden pandemi sürecinin yarattığı üretim aksamaları, ham madde ve deniz taşımacılığındaki fiyat artışları sebebi ile Türkiye’nin, global satış sonrası için ciddi bir pazar haline geldiğini söyleyebiliriz. Başta Avrupalı olmak üzere birçok dağıtıcı firma, son dönemde fason üretimlerini satış sonrası pazarındaki Türk ve global üreticilerimize kaydırdılar. Yerli dağıtıcılarımız ise artan maliyetlere rağmen başta insan kaynakları ve lojistik merkezi yatırımlarına devam etmekteler. Bu gelişmeler, 2023 yılında da satış sonrası pazarının otomotiv endüstrisi içinde her zaman olduğu gibi istikrarlı büyümesini devam ettireceği beklentisini güçlendiriyor.
Buna karşılık sektörümüz için 2023’te de en büyük riskin başta ekonomik belirsizlik olduğunu söyleyebiliriz. Son yıllarda hem üreticilerimizin hem dağıtıcılarımızın işletme giderleri bütçe tahminlerinin çok ama çok üstünde devam etmekte. Her ne kadar durağan bir seviyeye gelse de hala yüksek olan emtia fiyatları, rekabet gücünü azaltan enerji maliyetleri ve finansmana ulaşmadaki zorlukların, ülkemiz adına en başta gelen riskler olduğunu söyleyebiliriz. 2022 yılında yakalamış olduğumuz ihracat pazar paylarındaki artışın kalıcı olması için rekabetçi olmamız gerektiğini, bunun için de başta ekonomi olmak üzere, Türk markalarının artık tamamen kabul edildiği ülkeler ile olan ilişkilere kadar tüm politikaların tutarlı olmasının önemli olduğunu düşünüyoruz.”