Otomotiv Satış Sonrası Ürün ve Hizmetleri Derneği (OSS) Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Özalp, düzenlediği basın toplantısında, sektördeki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Otomotivdeki dönüşümle birlikte bazı parçalarda elektrikli araçların bu dönüşümde olmasıyla beraber azalma olacakken, bazı parçalarda da artışın söz konusu olduğunu belirten Özalp, elektrikli araçların üretim maliyetinin mevcut konvansiyonel araçlara göre iki katı civarında bulunduğunu, bu nedenle pazarın 2035’e kadar büyük bir değişim içerisinde olmadığını söyledi.
Türkiye’de geçen yıl 7 binin biraz üzerinde araç satıldığını anımsatan Özalp, bunun hala istenen seviyede olmadığını ifade etti.
Pazarın büyüme içerisinde olduğunu belirten Özalp, şunları kaydetti:
“2021’e paralel olarak 2022’de tekrar yaklaşık yüzde 18’lik bir büyüme artışı olduğunu söyleyebiliriz. Biz sadece bunu döviz bazında yaptık. Çünkü baktığımız zaman biraz enflasyondan arındırılmış şekilde gerçek büyümeyi söylemeliydik ama biz kendi içimizde adetsel anlamda da bakıyoruz rakamlara, acaba adetsel anlamda büyüyebildik mi diye… Yaşanan tedarik zincirindeki bütün olumsuzluklara rağmen yine en azından 2 haneli rakamlar civarında adetsel anlamda büyümenin olduğunu söyleyebiliriz. Üye yapımızın bir kısmı üretici, bir kısmı dağıtıcı… Ağırlıklı olarak dağıtıcı üyelerimizde daha fazla büyüme görüyoruz. Bizim için istihdamı artırmak da çok önemli.”
“Sektörde 3 sorun ağırlıklı olarak ön plana çıkıyor”
Ziya Özalp, sektördeki sorunlara ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
Özellikle temel anlamda 7-8 sorun olsa da 3 sorunun ağırlıklı olarak ön plana çıktığını vurgulayan Özalp, “Bunun başında, tedarik problemleri geliyor. Döviz kurlarındaki hareketlilik ve kargo maliyetleri… Çip krizi büyük anlamda kısmi olarak çözüldü ama tam anlamıyla çözülemedi. Çünkü sadece üretimin olmamasıyla değil, günden güne araçlardaki çip sayısı, yedek parçadaki çip sayısı da artıyor. Bunun için ihtiyaç hep artan grafikte devam ederken, geriden gelen talebi karşılayabilmek amacıyla bütün krizi bir anda çözebilmek mümkün değil. Bir çip olmadığı zaman arabanın bile teslim edilemediğini gördük. Araçların bazıları tek anahtarla teslim edildi. Diğer anahtarı ise bir sene sonra teslim edeceklerdi. Çünkü ‘çip yok’ denildi ya da ‘bazı aksesuarları silmek zorundayız’ denildi. Bakıldığında, tedarik zinciri, uçtan uça otomotiv sektörü için çok önemli bir nokta.” şeklinde konuştu.
“Türkiye tedarik sanayi olarak 50 milyar dolarlık ihracat mümkün”
Türkiye tedarik sanayi olarak 50 milyar dolarlık bir ihracat yapabilmenin mümkün olduğunu aktaran Özalp, şunları kaydetti:
“Bu, sadece dünyaya yedek parça satarak mümkün. Bunun için de açıkça söylemek gerekirse herhangi bir kamusal destek, herhangi bir destekten daha çok sadece sektörün genel anlamdaki biraz konsolidasyonu, biraz bir araya gelmesi lazım. Burada STK’lerin çok önemli bir rolü var. Otomotiv sektöründe sadece tedarik sanayinin 12 milyar dolardan 50 milyar dolara gelmesiyle ilgili formülleri tüm kamu kuruluşlarına, tüm STK’lere sunumlarımızla aktarmak için hazırız. Özellikle bu noktada yatırım yapacak hem ulusal firmalarımız hem de uluslararası firmalarımızla da görüşmeler halindeyiz.”
“Yabancıların yatırımı konusunda görüşmeler var”
OSS Başkanı Ziya Özalp, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Yabancı yatırımcıların Türkiye’de üretim ve yatırım isteklerine ilişkin soru üzerine Özalp, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yabancılar, özellikle başta Avrupa Birliği’ndeki ülkeler olmak üzere Türkiye pazarını yakından takip ediyorlardı. Zaten tedarik noktalarında birçok üreticiden mal alıyorlardı. Biz maalesef üretim noktasında hala kendi markasını oluşturmuş durumda değiliz ve Türk markaları, başta Avrupa kutularının içerisine girerek dünyada tanınır hale geldi. İnsanlar Mısır’da da açsa kutuyu, Fas’ta da açsa Türk markalarını daha fazla tanır hale geldi ve bu noktada artık direkt üreticilerimizden de bu ülkedeki firmalar ve insanlar mal almaya başladı. Avrupa’da daralan bir pazarı gördüğümüz zaman Türkiye olmazsa olmaz bir nokta. Zaten açıkça söylemek gerekirse sınırlarımıza kadar gelmişlerdi. Yani şu anda Bulgaristan ve Yunanistan’a kadar birçok önemli kuruluş, Amerikalı firmalar olsun, Avrupa’nın birçok firmaları, konsolidasyon başlattı ve büyümelerini genişlettiler. Özellikle Orta Doğu’ya bağlantı için de Türkiye, aslında bir merkez bu noktada. Birçok yabancı firma, zaten Türkiye’de üretici firma. Uluslararası markaların hepsi Orta Doğu merkezlerini Türkiye’den yönetiyor. Yatırım konusunda görüşmeler var, sadece Avrupalı firmalardan değil, son dönemde Orta Doğulu firmalar da bu noktada belli görüşmelere başladı. Üretim yapma anlamında da var. Zaten bu noktada Orta Doğulu firmaların Türkiye’ye üretimlerini kaydırabilme gibi durumu da var. Türkiye’nin kabiliyetinden dolayı ama burada firma satın alma, bununla beraber bu pazarı Türkiye pazarında büyütebilme veya o Avrupa pazarıyla birleştirebilmek gibi planları var.”
EYT’nin sektöre etkisi
Ziya Özalp, EYT’nin sektöre muhtemel etiklerini de değerlendirdi.
EYT’nin otomotiv sektörü için büyük bir sorun oluşturabileceğine işaret eden Özalp, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bazı sektörler bunu anlamadı bile, EYT nedir bilmiyor bile… Ama bizim için gerçekten büyük bir sorun. Çünkü otomotiv sektöründeki tecrübe, otomotiv sektöründe bulunan kişi sayılarının verimliliği belli bir yaş sonrasında oluyor. Bugün bir boyacı bulmak, kaportacı bulmak, bir bakımcı bulmak çok zor. Onun için EYT öncesinde de normal anlamda emekli olmuş tüm çalışanlarımızı elimizde tutmak için çok ciddi çaba sarf ediyoruz. Şimdi bu noktada biraz daha fazla çaba sarf edilmesi lazım. Firmalarımız zaten çalışanlarının memnuniyetini artırmak için sektörde çok ciddi şekilde hem özlük hakları hem yan haklar olarak bunu geliştirmeye çalışıyordu. Bu bizim için önemli ve kritik bir konu. Kesinlikle ve kesinlikle bu insanları kaybetmememiz lazım. Zaten ülkenin en büyük sorunu, bu noktadaki ustalık ve el işleriyle ilgili olabilecek sorunların tamamındaki profilin yok olması, meslek liselerinin eskisi kadar cazibe merkezi olmaması ve insanların artık dijital dünyayla beraber dijital çözümler, masa başı dediğimiz işlere daha fazla adapte olması. Otomotiv sektörü, tam anlamıyla bunun için hazır değil. Henüz her şeyiyle dijital değil.
Gelecekle ilgili bir telefon güncellemesi gibi arabaların güncellemesinden bahsediliyor ama 20 milyonluk da bir geçmiş satılmış araç var. Bunların bakımı, onarımı, satış politikaları çok çok önemli. Bu anlamda EYT’ye karşı bizim bakış açımız, açıkça söylemek gerekirse, zaten başından beri çok pozitif değildi. Yani ülkenin çok da fazla faydasına olacak bir durum da değildi. Çalışanların mağduriyeti açısından söylemiyoruz, onları mağdur etmeden, onları sektör ya da iş dünyası içinde tutarak çözümler üretilmesi cazip olurdu. Gerçekten bu iş kaybını yaşarsak, insanlar gerçekten de çok genç yaşlarda emekliliğine girerse bu nokta, gerçekten birçok sektörü zorda bırakır ki bunun başında otomotiv gelir.”