Paris’in, sömürge döneminde Cezayir topraklarındaki Sahra Çölü’nde yaptığı nükleer denemelerin radyoaktif kalıntılarının kum fırtınasıyla Fransa semalarına ulaşması Cezayirli araştırmacılar tarafından, “yılan terbiyecisinin yılan tarafından ısırılmasına” benzetildi.
Havadaki kum tanelerinin, ülkenin güneyi, doğusu ve orta bölgelerinde, gökyüzünde, sarı ve turuncu renge yol açtığı paylaşıldı.
France Plus’a konuşan Cannes Üniversitesi Araştırmacısı Pierre Barbie, “Fransa’ya son dönemde ulaşan rüzgarlar beraberinde radyoaktif kalıntılı kumlar taşıdı. Fransa semaları, çöl kumları nedeniyle turuncuyla kaplandı.” dedi.
Kum tanelerinin Fransa’nın Sahra Çölü’nde yaptığı nükleer denemelere ait radyoaktif “Cesium-137” maddesi taşıdığını söyleyen Barbie, söz konusu bulgunun Chapelle-Dubois bölgesinde alınan örneklere dayandığını anlattı.
Fransız akademisyen, radyoaktif Sezyum-137 maddesinin 30 yıl ömrü olduğunu bu sürenin ardından radyoaktivitesinin yarısını yitirdiğini ekledi.
Felaket denemeler
Fransa’nın Cezayir topraklarındaki Sahra Çölü üzerinde yaptığı “Mavi Çölsıçanı” isimli 13 Şubat 1961 tarihli nükleer denemelerin birincisinin 61. yıl dönümü yakın zamanda geride kaldı.
Cezayir Dışişleri Bakanı Sabri Bukadum, bu dönemde sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımda, “Fransa’nın nükleer denemesi 70 kiloton gücündeydi. Bu Hiroshima’ya atılan nükleer bombanın üç-dört katı büyüklüğünde. Bu patlamanın felaket radyolojik etkileri oldu.” ifadelerine yer verdi.
Fransa, Cezayir’deki kanlı sömürge döneminde 1960-1966 yılları arasında 17 ayrı nükleer deneme yaptı. Cezayir, Paris’ten bağımsızlığını 1962 yılında kazanmasına rağmen Fransa bu nükleer denemelerine devam etti.
Cezayir, halen daha resmi olarak Fransa’dan nükleer denemelerinin yerini paylaşmasını ve olayın mağdurlarına tazminat ödenmesini talep ediyor. Paris ise aradan geçen yarım yüzyıla rağmen Cezayir’in bu taleplerini karşılıksız bıraktı.
“Üç kıtayı etkileyebilir”
Cezayirli tarihçi Emir Rahile, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Fransa’nın II. Dünya Savaşı’nın ardından “nükleer ülkeler kulübüne” katıldığını, bu dönemde “bilimsel araştırmalar adı altında nükleer denemelere giriştiğini” aktardı.
Fransa’nın önce İngiltere ile iş birliğiyle ardından 1950’lerde İsrail’in desteğinin getirdiği Amerikan katkısıyla 13 Şubat 1960’da ilk nükleer bomba denemesini yaptığına işaret eden Rahile, Fransa’nın denemelerini 1966 yılına kadar devam ettirdiğini, Cezayirli bazı mahkumların da patlamaların etkisinin uzaklığını ölçmek için “deney faresi” olarak kullanıldığını anlattı.
Rahile, Fransa’nın radyoaktif madde taşıyan kum fırtınasına tutulmasını “yılan terbiyecisinin yılan tarafından sokulmasına” benzeterek, şunları kaydetti:
“Bu, direk tesiri ve aradan geçen yıllara rağmen devem eden etkileriyle, korkunç bir suç. Yüzlerce yeni doğan kötürüm doğdu. Sağlıklı insanlar kronik hastalıklara yatkın hale geldi. Bozulan bitki, yeryüzü ve yeraltı suları da bu işin cabası. Akademik çalışmalar gösteriyor ki Fransa’nın Cezayir’deki nükleer denemelerinin sonuçları Cezayir ile sınırlı kalmayacak ve yüzyıllara yayılarak Avrupa, Asya ve Afrika’da etkileri görülecek.”
“Cezayir, yeterince baskı uygulayamıyor”
Cezayirli senarist ve tarih araştırmacısı Rabih Zarif de Fransa’nın “insanlık tarihinde bir leke olarak kalacak” bu suçlarından kaçınmakta ısrarcı olduğunun altını çizdi.
ABD’nin II. Dünya Savaşı sonunda Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki kentlerine attığı atom bombalarından daha yüksek olduğunu anımsatarak, “Uluslararası toplumun sessizliği ve Cezayirli makamların uluslararası baskıyı arttırmaktaki yetersizliği hayret verici. Bu Fransa’nın Cezayir’deki sömürge suçları karşısında uluslararası camianın onaylayıcı bir eylemsizliğini ortaya koyuyor. Cezayir makamları bu suçlara karşı uluslararası baskıyı arttırmalı. Sömürgeci Fransa’nın gururunu kıracak adımlar olmadan açıklamalar tek başına yetmez.” ifadelerini kullandı.
Fransa’nın özür dilemeden sömürgeyle yüzleşme çabası
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Fransız tarihçi Benjamin Stora’yı Temmuz 2020’de “sömürge tarihi ve Cezayir Savaşı” konusunu araştırarak “iki halk arasında uzlaşıyı” sağlamak üzere görevlendirdi.
Elysee Sarayı, Macron’un 20 Ocak 2021’de raporu teslim aldığını, bu konudaki çalışmaları sürdürmek istediğini ve bu raporun ışığında bazı inisiyatifler alacağını açıkladı.
Rapor sonucunda iki ülke arasındaki geçmişin daha geniş biçimde aydınlatılması için bir “hakikat komisyonu” kurulması tavsiye edildi. Stora’nın çalışmasında Fransa’daki eğitim müfredatının değiştirilmesi, sömürge tarihine ilişkin arşivlerin bilim adamlarına açılması gibi tavsiyeler yer aldı.
Macron, Cezayir sömürge geçmişi konusunda kendisinden önceki altı cumhurbaşkanından daha ileri gitmesine rağmen rapor Cezayir’in öncelikli talebi olan Fransa’nın sömürge dönemine ilişkin resmi bir özür dilemesinin aksine tavsiyede bulundu. Bunun üzerine, Macron’un makamından sömürge konusunda özür dilemeyeceğinin resmi olarak belirtilmesi, Kuzey Afrika ülkesinde yoğun tepkiyle karşılandı.
Cezayir, Fransız sömürge idaresinin ülkeden ayrılırken Cezayir’in Osmanlı dönemine de ait yüz binlerce evrakı kaçırdığını ve bunların iadesini istiyor. Cezayir basını, raporda tarih arşivlerinin açılmasından bahsedilirken bunların iadesi konusunda sessiz kalınması dikkati çekti.
Stora’nın raporunda ayrıca ülkesinin Cezayir’de 17 nükleer deneme gerçekleştirdiği bilgisi yer aldı.
Fransa’nın Afrika kıtasındaki sömürgeci tarihinin en güncel ve en kanlı örneğini teşkil eden Cezayir, 1954’te bağımsızlık mücadelesine başladı.
Cezayir, 8 yıl süren bağımsızlık mücadelesiyle bu uğurda en ağır bedel ödeyen ülkelerden biri kabul edilirken, yaşanan büyük acılar Fransa’nın Afrika’dan çekilirken bıraktığı “kara leke” olarak tarihe yazıldı.
Ülkede yıllar süren insanlık dışı savaşta yaklaşık 1,5 milyon Cezayirli hayatını kaybetti, milyonlarca insan yerinden oldu.