Büyükelçi Önen, South China Morning Post gazetesinde Türk Konseyinin yeniden adlandırılmasını, Türkiye’nin Orta Asya ile ilişkileri ve dış politika öncelikleri bağlamında değerlendiren bir makale yayımladı.
TDT’nin, her ne kadar ortak dil ve kültürel mirastan güç alan bir oluşum olsa da ne üyeleri arasında ne de üçüncü taraflara karşı etnik temelli siyaset izlemediğinin altını çizen Önen, yenilenen örgütün Türkiye’nin bölgeyle iş birliğini derinleştirmeyi amaçlayan “Yeniden Asya Girişimi” ile uyumlu olduğunu vurguladı.
Kısaca “Türk Konseyi” olarak bilinen, Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin (TDİK), 12 Kasım 2021’de İstanbul’da düzenlenen 8’inci zirvesinde adını Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) olarak değiştirdiğini hatırlatan Büyükelçi Önen, yeniden adlandırmanın uluslararası kamuoyunun ilgisini uyandırdığını, bu yüzden örgütün ne olduğu ve Türkiye’nin dış politika öncelikleriyle bağlantısını açıklığa kavuşturmayı istediğini belirtti.
Önen Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkiye’nin üye, Macaristan ve Türkmenistan’ın gözlemci olduğu örgütün, Türk Konseyini kuran 2009 tarihli Nahçıvan Anlaşması’na dayandığını ve Türk devletlerinin Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’na ve egemen eşitlik, toprak bütünlüğü, devletlerin uluslararası kabul görmüş sınırlarının ihlal edilmezliği gibi uluslararası hukuk normlarına bağlılığını teyit ettiğini vurguladı.
Örgütün 2009’dan bu yana bağlantılılık, gençlik, KOBİ’ler ve en son yeşil teknolojiler ve akıllı şehirler gibi farklı temalara odaklanan sekiz zirve düzenlediğine işaret eden Önen, “Adı değişse de örgütün temel görevi değişmemiştir. Bu görev, üyeleri arasında, diğer bölge ülkeleri aleyhine olmadan, karşılıklı güveni ve iyi komşuluğu geliştirmektir.” ifadelerini kullandı.
Büyükelçi Önen, TDT’nin NATO üyesi Türkiye’yi, Avrupa Birliği üyesi Macaristan’ı, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütünden Kazakistan ve Kırgızistan’ı ve daimi tarafsızlık politikası izleyen Türkmenistan’ı, üyeleri arasında veya uluslararası sistem ile ihtilafa yol açmadan aynı şemsiye altında toplaması bakımından bölgesel örgütler arasında benzersiz olduğuna dikkati çekti.
Binlerce yıla yayılan dil ve kültür mirası
TDT üyelerini bir araya getiren şeyin, ekonomik çıkar ve güvenlik endişesinin ötesinde dil olduğunu, uygarlığın en derin yönü dilin, diyaloğu ve karşılıklı anlayışı kolaylaştırdığını ve mümkün kıldığını vurgulayan Önen, “Her ne kadar zirve biçimindeki resmi temasların geçmişi, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından çok sayıda Türk cumhuriyetinin bağımsızlığını kazandığı 1992’ye kadar gitse de üyeleri ve gözlemciler arasında binlerce yıla yayılan derin tarihi bağlar, dil ve kültür mirası mevcut.” değerlendirmesinde bulundu.
Önen, TDT’nin İstanbul Zirvesi’nde aldığı kararla gözlemci statüsü şartını, “Türk dilleri ailesine mensup bir dili ulusal düzeyde resmi dil olarak kabul etmek” olarak belirlediğine işaret etti.
Diğer ülkeler ve uluslararası örgütlerle olumlu ilişki kurmanın örgütün açık taahhüdü olduğunu, “2040 Vizyon Belgesi”nde yer aldığını hatırlatan Önen, TDT’nin bu amaç doğrultusunda, 2021 sonu itibarıyla Afrika ülkelerine 600 bin doz Kovid-19 aşısı bağışladığı bilgisini paylaştı.
Önen, bir diğer önemli öncelik konusunun “sürdürülebilir çok biçimli bağlantılılık” olduğunu vurgulayarak bu nedenle TDT’nin Uluslararası Trans-Hazar Doğu-Batı Koridoru’nu Avrasya’nın en kısa ve en güvenli ulaştırma güzergahı haline getirmeyi ve buna bağlı olarak Zangezur Koridoru’nu Güney Kafkasya ile Avrupa ve Orta Asya bağlantısını güçlendirmek üzere teşvik etmeyi amaçladığını ifade etti.
Türkiye’nin “Yeniden Asya Girişimi” ile uyumlu
Üçüncü taraflarla verimli iş birliğine örnek olarak, Türkiye ile Çin’in Orta Koridor projesinin Pekin’in Kuşak ve Yol Girişimi kapsamındaki diğer bağlantı projelerini tamamlayıcı yönlerinin geliştirilebileceğine dikkati çeken Önen, “TDT, Türkiye’nin Yeniden Asya Girişimi ile de mükemmel uyum içinde. Bu girişim, yakında zamanda toplam küresel üretimin yarısını gerçekleştirmesi beklenen Asya’nın yükselişinin 21. yüzyılı belirleyecek bir gelişme olacağı gözlemine dayanıyor.” ifadelerini kullandı.
Önen, Türkiye’nin bu doğrultuda Asya’daki ortaklarıyla bağlarını güçlendirmeyi istediğini; TDT’yi kıtanın geniş siyasi, ekonomik ve kültürel çeşitliliğini göz önüne alarak bölgesel iş birliğine yönelik önemli bir araç olarak desteklediğine dikkati çekti.
Ermenistan ile normalleşme TDT vizyonunun parçası
Üye ülkeler ve komşular arasında dostane ilişkiler kurmanın TDT’nin amacı olduğu kadar Türk dış politikasının Asya bağlamındaki ana unsuru da olduğunu belirten Önen, bu bağlamda 10 Aralık 2021’de Ermenistan, Azerbaycan, İran, Rusya ve Türkiye arasında dışişleri bakan yardımcısı düzeyinde 3+3 bölgesel danışma mekanizmasının ilk toplantısının yapıldığını ve 14 Ocak’ta Türkiye ile Ermenistan arasında normalleşme sürecini başlatan özel temsilciler arasındaki ilk buluşmanın Moskova’da yapıldığını hatırlattı.
Önen, bu girişimlerin Türkiye’nin bölgesel barışa bağlılığını ortaya koyduğunu vurgulayarak “TDT, yetkisini üyelerinin kadim Türk dillerini konuşma geleneğinden alıyor fakat onu asıl güçlü kılan, dünya ile iş birliği dilini konuşma taahhüdüne bağlılığı.” değerlendirmesinde bulundu.
Büyükelçi Önen, Türkiye’nin TDT’yi, temsile daha açık ve etkin bir uluslararası sisteme ulaşma hedefi doğrultusunda bir barış ve refah platformu olarak gördüğünü aktardı.