Çavuşoğlu, TBMM Genel Kurulunda, bakanlığının 2023 yılı bütçesi üzerindeki konuşmasına Antalya’daki sel felaketi nedeniyle vatandaşlara “geçmiş olsun” dileğinde bulunarak başladı.
Bütçe görüşmelerinin dış politika hakkında Meclisle fikir alışverişi için önemli bir fırsat sunduğuna işaret eden Çavuşoğlu, bölgesel ve küresel fay hatlarının kırıldığı dönemlerde nice zorlu virajları birlikte aldıklarını; yıllar içinde zorlukların, tehditlerin, sınamaların, bölgesel ve küresel sorunların bitmediğini, tersine daha da şiddetlendiğini gördüklerini söyledi.
Bugün uluslararası ilişkilerdeki manzaraya baktıkları zaman birbirini besleyen çoklu bir kriz ortamını gördüklerini dile getiren Çavuşoğlu, “Büyük güç rekabeti yeniden tarih sahnesinde. Ancak bu kez mücadele çok kutuplu. Ukrayna Savaşı, Avrupa güvenlik mimarisini ve küresel düzeni derinden sarstı. Enerji krizi sadece bölgemizi değil, tüm dünyayı etkiliyor. Gıda krizi tehdidi ilk kez bu kadar ciddi bir küresel sorun halini aldı. İstanbul Tahıl Anlaşması’yla gıda krizi şimdilik kontrol altında. Ama risk devam ediyor. Dünyada çatışmalar artıyor ve karmaşık hale geliyor. Bunların yüzde 60’ı yakın çevremizde. Terör, iklim değişikliği, göç, yabancı düşmanlığı, İslam karşıtlığı gibi küresel tehditler birbirini tetikliyor. Dondurulmuş ihtilaflardan sadece Karabağ meselesi çözüme kavuştu ama kırılganlığı devam ediyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin bu belirsizlik ortamında küresel sisteme istikrar katan bir güç olduğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, “Yurtta barış, dünyada barış” hedefi ve Türkiye Yüzyılı vizyonuyla uyumlu şekilde krizleri çözmek için çalıştıklarını belirtti.
Yıllardır yürüttükleri dürüst ve ilkeli dış politika sayesinde hemen her coğrafyada güven sermayesi biriktirdiklerini vurgulayan Çavuşoğlu, “Bu nedenle bugün tüm dünyada arabuluculuk dendiğinde ilk akla gelen ülkelerden biri Türkiye. Bunun son somut örneği Rusya-Ukrayna savaşında yaşandı. Bunu sadece biz değil bütün dünya görüyor.” diye konuştu.
Savaş öncesinde ve savaş patlak verdikten sonra diplomasi ve diyalog kanallarını işlettiklerini dile getiren Çavuşoğlu, Montrö Sözleşmesi’ni titizlikle uygulayarak Karadeniz’de tırmanmayı engellediklerini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ve BM’yle birlikte İstanbul Tahıl Anlaşması’nı hayata geçirdiklerini söyledi.
“13,5 milyon tondan fazla tahılı dünya piyasalarına ulaştırdık”
Bugüne kadar 13,5 milyon tondan fazla tahılı dünya piyasalarına ulaştırdıklarını aktaran Çavuşoğlu, şöyle konuştu:
“Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü lider diplomasisi sayesinde esir takasını mümkün kıldık. Rusya’nın Tahıl Anlaşması’na geri dönmesini sağladık. Zaporijya Nükleer Santrali’ne dair endişelerin giderilmesi için Rosatom ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nı İstanbul’da bir araya getirmeye devam ediyoruz. Bunlara ilaveten çok sayıda açık-kapalı diplomasi faaliyetlerimiz oluyor. Bugün, tüm dünyanın ülkemizin ilk günden itibaren izlediği makul çizgiye gelmeye başladığını görüyoruz. Aslında ‘Küresel Güney’ denilen Batı dışındaki geniş dünya, savaşın başından bu yana bizimle aynı görüşteydi. Artık, Paris’ten Berlin’e önemli Batı başkentlerinde de Rusya’yla diyalog, müzakerelere dönüş ve yeni bir düzen çağrıları artıyor. Geçen yıl da Afganistan krizinde bazıları dudak bükse de sergilediğimiz politikalar, daha sonra tüm dünya tarafından kabul görmüştü.”
Çavuşoğlu, küresel sistemin yeniden inşa sürecine girdiğini, bu süreçte düzen kurucu bir aktör olarak, aktif, yenilikçi ve insani diplomasiyle gelişmelere yön verdiklerini, bunun temel nedenlerinden birinin öngörülerinde isabet olduğunu kaydetti.
Mevlüt Çavuşoğlu, “Gıda krizi gündemde yokken, bunu 7 yıl önce G20 gündemine sokmamız, pandemi öncesi dijitalleşmenin önemini görmemiz, enerji krizinin bir gün mutlaka kapıya geleceğini bilerek, stratejik adımlar atmamız, ulaştırmanın ve tedarik zincirlerinin taşıdığı kritik önemin bilincinde olmamız, arabuluculuğa yatırım yapmamız, basiretli ve öngörülü yaklaşımımızın farklı yansımaları oldu. Bu öngörülü tutum sayesinde barış zamanında krizlere, bolluk zamanında darlığa hazırlık yaptık. Böylece hem zorluklara karşı daha dirençli olduk hem karşımıza çıkan fırsatlardan daha iyi istifade edebildik.” ifadelerini kullandı.
“Azerbaycan’ın sulh zamanı yaptığı hazırlıklar, Karabağ zaferini getirdi”
Zorluklar karşısında düşmediklerini, ne olursa olsun yollarına devam ettiklerine işaret eden Çavuşoğlu, enerji alanında attığıkları tarihi adımlar ve izledikleri aklıselim politikaların Türkiye’yi bu zor günlerde merkezi aktörlerden biri yaptığını vurguladı.
Çavuşoğlu, dış politikadaki başarılarını şöyle anlattı:
“Ulaştırma alanında tarihi İpek Yolu’nu canlandıracak altyapı yatırımlarımız ve diplomatik çabalarımız, Türkiye’yi ve Türk dünyasını Doğu-Batı aksının merkezine yerleştirdi. Azerbaycan’la birlikte, Özbekistan, Kazakistan ve Türkmenistan’la ayrı ayrı üçlü formatlarımız somut sonuçlar vermeye devam ediyor. Kısmetse yarın sabah, Azerbaycan ve Türkmenistan’la gerçekleştireceğimiz Üçlü Zirve’nin hazırlıkları için Enerji ve Ulaştırma Bakanlarımızla birlikte Avaza’da olacağız. Savunma sanayi alanındaki başarılarımız, caydırıcı gücümüzü artırırken diplomaside bizlere yeni alanlar açtı.
Azerbaycan’ın sulh zamanı yaptığı hazırlıklar, Karabağ zaferini getirdi. Zaferin ardından hemen barış ve yeniden imar çabalarına destek verdik. Havaalanları, otoyollar, tarım projeleri gibi somut sonuçları yıl boyunca gördük ve Azerbaycanlı kardeşlerimizle gururlandık. Yine öngörülü bir yaklaşımla, Türk Devletleri Teşkilatı’na yıllardır harcadığımız emekler meyvelerini veriyor. Geçen ayki Semerkant Zirvesi, tarihi adımlara tanıklık etti. Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurumsal hukuki altyapısı tamamlandı. 5 yıllık Strateji Belgesi kabul edildi. Basitleştirilmiş gümrük hattı, kombine yük taşımacılığı ve ticaretin kolaylaştırılmasına dair belgeler kabul edildi. TÜRKPA, Türksoy, Türk Akademisi, Türk Kültür ve Miras Vakfı’nın Teşkilat çatısı altında toplanması kararlaştırıldı. Türk Yatırım Fonu Başkanı atandı. Tarihi bir kararla KKTC, teşkilatımıza anayasal adıyla ‘Gözlemci Üye’ oldu. Milli davamızdaki bu kazanım iki devletli çözüm çabalarımıza güç katacak.”
Çavuşoğlu, Libya’da 2019’da izlemeye başladıkları aktif politikanın sonuçlarını almaya devam ettiklerini, Trablus’ta imzaladıkları Hidrokarbon Mutabakat Muhtırası’nın, Yunanistan’ı ne hale getirdiğini herkesin gördüğünü kaydetti.
Geçen hafta Yunanistan’ın Girit’in güneyinde hidrokarbon faaliyetleri yapma kararı karşısında Libya’nın Türkiye ile imzaladığı Deniz Yetki Alanları Anlaşması’na sahip çıkan adımlar attığını bildiren Çavuşoğlu, “Geçen hafta Yunanistan, Libya ile ekim ayında imzaladığımız Hidrokarbon Anlaşması’nı BM’ye şikayet etti. Biz de hemen arkasından Libya ile birlikte bu mektuba ortak yanıtımızı BM’ye ilettik. Ama aradaki fark, Yunanistan mektubunda demagoji yaptı bizim mektubumuz ise hukuki argümanlar içeriyor. Bu kazanım, nesiller boyu Doğu Akdeniz’de dengeleri belirleyecek.” şeklinde konuştu.
Çavuşoğlu, Fransa’dan BAE’ye, ABD’den Japonya’ya kadar birçok ülkenin Türkiye ile Afrika konusunda işbirliği ve istişareler yapmak istediğini, arabuluculuk rolüyle Latin Amerika’nın istikrarına katkı sağladıklarını bildirdi.
“Bu coğrafyada, istikrarsızlık, çatışma ve terör hiç bitmedi”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bu yıl “Türkiye Avrupa’dır” sloganıyla AB’nin karşı karşıya kaldığı sınamaların aşılmasında gerekli katkıyı sunmaya devam edeceklerini dile getirdi.
“AB, stratejik bir aktör olacaksa Rum-Yunan ikilisinin oyuncağı olmayı bırakır ve Türkiye’yle ilişkilerinde gerekli adımları atar.” diyen Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Bu coğrafyada, istikrarsızlık, çatışma ve terör hiç bitmedi. Hasımlarımız, Türkiye’nin sadece terörle, çatışmayla uğraşmasını, tüm enerjisini buna harcamasını istedi. Biz, bu oyuna gelmedik. Sadece terörle mücadelede değil, birçok küresel konuda uluslararası topluma liderlik ettik. O yüzden ‘açılım’, ‘arabuluculuk’, ‘Afrika’, ‘Asya’ dedik. Biz geliştikçe, terörü besleyen çevreler de çabalarını artırdı. PKK terörü ülkemize karşı yine devreye sokuldu.
PKK/PYD/YPG’nin Suriye ve Irak’ta barınmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Bu konuda kim ne derse desin, gereğini yapacağız. Güvenlik güçlerimiz sahada canla başla çalışırken, diplomasimiz de uluslararası platformlarda mücadelemizin haklılığını anlatmaya devam ediyor. Bağdat’tan Brüksel’e, Cenevre’den New York’a kadar, hem ilgili ülkeler hem uluslararası teşkilatlarda terörle mücadelemizin haklılığını anlatıyoruz. Muhataplarımıza, ya 2019’da imzaladığınız anlaşmalara uyarsınız ya da biz gereğini yaparız… Basın önünde ne söylüyorsak, kapalı görüşmelerde de aynısını söylüyoruz.”
Çavuşoğlu, statik, değişmeyen bir politika izlemediklerini, milletin çıkarları mevcut şartlarda neyi gerektiriyorsa onu yaptıklarını, koşullar, müzakereye uygunsa müzakere, müzakere kapıları kapalıysa sahaya yöneldiklerini, son dönemdeki normalleşme politikalarının da bu gerçekliğin bir sonucu olduğunu söyledi.
Her zaman sorunların diyalogla çözülmesini istediklerinin altını çizen Çavuşoğlu ancak bunun sadece kendilerine bağlı bir şey olmadığını, hem muhataplarının buna hazır olması hem de bölgesel ve küresel koşulların buna uygun olması gerektiğini vurguladı.
Suriye’de bir süredir istihbaratlar aracılığıyla zaten rejimle görüştüklerini bildiren Çavuşoğlu, “Rejim, gerçekçi davranırsa terörle mücadele, siyasi süreç ve Suriyelilerin geri dönüşleri konusunda birlikte çalışmaya hazırız. Bunun aksi zaten düşünülemez. Aynı politikayı Irak’ta da uyguluyoruz. Hem Bağdat hem Erbil’e terörle mücadele konusunda işbirliği teklif ediyoruz. Aynı mesajları yeni Irak Hükümeti’ne de iletiyoruz. Muhataplarımız çağrılarımıza kulak verirse birlikte yürürüz, terörle birlikte mücadele ederiz. Yok, tepkisiz kalırlarsa kendi göbeğimizi kendimiz keseriz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Geçen sene 253 olan misyon sayısını 257’ye çıkarttık”
Çavuşoğlu, büyük veri ve yapay zeka gibi araçlardan yararlandıklarını, OECD bünyesinde kurulan Yapay Zeka Küresel Ortaklığı’na üye olduklarını belirtti.
Antalya Diplomasi Forumu’nun ikincisinin gerçekleştiğini hatırlatan Çavuşoğlu, üçüncü forum için de yoğun bir hazırlık içinde olduklarını, Forum’un küresel Türkiye markasına şimdiden önemli katkılar sunduğunu dile getirdi.
Yeni nesil diplomatlar yetiştiren okul açtıklarını belirten Çavuşoğlu, bu geleneklerini kurumsallaştırmak için Ankara Diplomasi Akademisi’ni kurma çalışmalarını başlattıklarını, burada memurları eğiteceklerini, yüksek lisans ve doktora eğitimi verileceğini söyledi.
Çavuşoğlu, misyon sayılarını arttırdıklarını geçen sene 253 olan misyon sayısının 257’ye çıktığını, önümüzdeki yıl Cezayir’in önemli şehirlerinden Oran’da başkonsolosluk açacaklarını bildirdi.
New York’taki Türkevi’ne ilişkin de Çavuşoğlu, “Türkevimiz, bu yıl BM Genel Kurulu sırasında ağırlığı üst düzey konuklar ve ev sahipliği yaptığı çok önemli toplantılar sayesinde adeta ikinci BM binası görevini üstlendi. New York’ta, tam caddede BM’ye giren kişileri çekmek için kameralar yerleştirildi. Bu sene kameraların yarısı BM’ye bakıyordu, yarısı dönüp Türkevi’ne bakıyordu. Türkevi’ni küçümsemeye çalışanlara da bu örneği vermek durumundayız.” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin dış ülkelerdeki temsilciliklerinin vatandaşların emrinde olduğuna dikkati çeken Çavuşoğlu, noterden nüfus işlerine kadar 74 alanda hizmet verdiklerini, 2022 yılında sağladıkları konsolosluk hizmeti sayısının 3 milyonu aştığını bildirdi.
Çavuşoğlu, engelli vatandaşlar için konsolosluk çağrı merkezinde işaret dilinde görüntülü hizmete başladıklarını, vatandaşların anlık şekilde ulaşabilmesi için mesaj uygulama programını hayata geçirdiklerini söyledi.
Küresel salgın ve Afganistan krizlerinde olduğu gibi Ukrayna savaşından sonra da tahliye operasyonlarını başarıyla yürüttüklerin vurgulayan Çavuşoğlu, bu yıl yurt dışında hastalanan, kaza geçiren 169 vatandaşı ambulans uçakla Türkiye’ye getirdiklerini ifade etti.
Muhalefetin dış politikada hükümeti eleştirirken zorlandığını belirten Çavuşoğlu, “Dış politikayı eleştirirken zorlanmanızın sebebi dış politikamızın başarılı olmasıdır. Tüm dünya dış politikamızın çok başarılı olduğunu görüyor, söylüyor. Türkiye’nin en büyük sorununun başarısız dış politika olduğunu söylemek gerçekçi değildir, gerçekten uzaklaşmayalım. Şu anda halkımızın Türkiye’yi en başarılı bulduğu alan dış politika. Her şeyde Türkiye ve AK Parti iktidarı haksız; AB, ABD, Rusya, Libya, Suriye, herkes haklı. Böyle bir yaklaşım olmaz. Rusya-Ukrayna konusundaki arabuluculuğumuzu bile küçümsemeye kalkan arkadaşlar oldu.” diye konuştu.
Çavuşoğlu, muhalefetin Türkiye’nin dış politikadaki normalleşme adımlarına yönelik tutumunu anlayamadığını belirterek, “Hep ‘bu ülkelerle niye kötüsünüz? Diyalog kurun, normalleşin’ diyordunuz. Herhangi bir şart da söylemiyordunuz. Şimdi ‘niye normalleştiniz?’ diye bizi eleştiriyorsunuz. Bazılarınız da ‘döneklik’ diyor. O zaman şu soruyu sorayım size; ‘siz o gün bu ülkelerle normalleşin’ dediniz, biz de normalleştik. Şimdi ‘niye normalleştiniz?’ diyorsunuz. O zaman sizin tabirinizle bu da döneklik olmuyor mu?”
AİHM kararları siyasi
Ege Adalarına ilişkin yapılan eleştirilere cevap veren Çavuşoğlu, “Bu milli bir politika, Yunanistan’ın işine gelecek şekilde birbirimizi köşeye sıkıştırmaya çalışmayalım.” dedi.
Çavuşoğlu, AB’ye üyelik müzakere sürecinde iki fasıl üzerinde blokaj olduğunu, Türkiye’nin açılış kriterlerinin hepsini karşıladığını dile getirdi. Bu süreçte Türkiye’nin de AB’nin de eksiklikleri olduğuna işaret eden Çavuşoğlu, “Bu konularda AB’ye herhangi bir çağrıda neden bulunamıyorsunuz?” sorusunu yöneltti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına değinen Çavuşoğlu, kararların çifte standart olduğunu, devam eden mahkemeler sürecinde siyasi kararlar verdiğini belirtti.
Abhazya konusundaki eleştirilere de cevap veren Çavuşoğlu, Gürcistan’ın sınır ve toprak bütünlüğünü tanıdıklarını, Türkiye’nin pozisyonunun bu yönde olduğunu söyledi.
HDP’li vekillerin bazı açıklamalarına da yanıt veren Çavuşoğlu, “Kürtler bizim kardeşimizdir. Türkiye’de de İran’da da Irak’ta da Suriye’de de. Ama Kürtlerin de Ezidilerin de Aramilerin de Süryanilerin de Arapların da insanlığın da en büyük düşmanı PKK-YPG’dir.” dedi.
Adaların silahlandırılması
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ege Adaları’nın silahlandırılması konusunda bilgi vereceğini belirterek, Yunanistan’ın adaları 1960’larda silahlandırmaya başladığını anımsattı.
Türkiye’nin 1975’te nota verip protesto ettiğini dile getiren Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
“İlk defa bizim iktidarımızda BM’ye gönderdiğimiz mektuplarda bu adaların, silahsızlandırılmış adaların, Yunanistan tarafından ihlalini gündeme getirerek, ilk defa bunların egemenliği ile ilişkilendirdik. Bunu biz yaptık. 1960’tan bugünlere kadar yapılmadı. ‘BM’ye 3 tane mektup gönderdik’ diyoruz. Şimdi biz bunu egemenlik ile bağdaştırıyoruz ve diyoruz ki; ‘Eğer Yunanistan bu ihlali sonlandırmazsa, biz de gereğini yapacağız’. Siz de bize destek verin. 3 tane mektubu biz gönderdik. Yunanistan’ın cevapları demagoji, bizimki hukuki argümanlar. İşgal konusuna gelecek olursak; 1996, biraz önce ‘Kardak’ dedik, Utku Bey de söyledi. Arkadaşlar, 1996 Kardak krizinden sonra adaların hukuki ve fiili bir durumu oluşmamıştır. 96’daki Kardak krizinden, itiraz eden hükümet dahil ondan sonraki kurulan hükümetlerin burada bir sorumluluğu yoktur. Bu ne demektir biliyor musunuz? Bu çok açıktır. 1996’ya kadar ne olduysa oldu demektir. Ben sabahtan beri bunu anlatmaya çalışıyorum. Birazcık uluslararası hukuk biliyorsanız, birazcık vatanın, milletin hak ve çıkarlarını savunmak istiyorsanız, burada Yunanistan’ın eline koz verecek açıklamalara zorlamayın diyorum. Ben burada çıkarım, CHP’yi sonuna kadar belgelerle öyle bir rezil ederim ki ama bu benim milli çıkarlarıma yaramaz. Ben bunu anlatmaya çalışıyorum size.”
CHP milletvekillerinin tepki gösterdiği Çavuşoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Diyorum ki istesem CHP’yi eleştiririm ama benim milli çıkarlarıma ters diyorum. Şunu söylemeye çalışıyorum, burada AK Parti’yi suçlamaya çalışıyorsunuz. Burada günahı olmayan bir parti, iktidar varsa AK Parti iktidarları ve Cumhur İttifakı’dır ve 96’dan sonraki hükümetlerdir. Bu kadar açık konuşuyorum, bunun detaylarını Ünal Çeviköz’e sorun. Genel başkanınızın danışmanıdır, bizim de mensubumuzdur. O size bunu anlatsın. Gelip de burada ikide bir ‘AK Parti’yi köşeye sıkıştıracağız’ diye milli meselelerimizle ilgili yanlış bilgiler vermeyin lütfen.”
Çavuşoğlu, HDP Grup Başkanvekili Hakkı Saruhan Oluç’a yönelik ise şöyle konuştu:
“(Bize biat eden Kürtler ya da biat etmeyen Kürtler) diye bir ayrım yapmıyoruz. Burada PKK ile Kürtler arasında bir ayrım yapıyoruz. İnanın, sizin söylemleriniz, sizin üsluplarınız ‘PKK = Kürtler’ anlamına getirecek boyuta da varıyor. Ve öyle bir propaganda yapıyorsunuz ki, yani ‘Türkler Kürtlere saldırıyor, Kürtleri mahvediyor’. Bize soruyorlar, ‘İstanbul’daki saldırıyı Kürtler mi yaptı’. ‘Hayır’ diyoruz. ‘PKKYPG yaptı’ diyoruz. Yine Gaziantep’te 15 yaşındaki çocuğumuzu ve öğretmenimizi katleden saldırıyı ‘Kürtler mi yaptı Suriye’den’. ‘Hayır, Suriye’de Kürtler var ama PKYYPG’den ayrıdır’ diyoruz. Gelin bunu ayıralım PKKYPG’den. Bir konuşmacımız da dedi ki, ‘Kürtleri kucaklayalım’. Gelin Kürtleri neredeyse hep beraber kucaklayalım, ama teröristlerden gerçekten ayıralım.”
Uygur Türkleri’nin haklarını Türkiye’nin her zaman savunduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, Çin, Türkiye’deki Uygur Türklerini istediği zaman da bu taleplerini yerine getirmediklerini belirtti.