Balık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, her kış görülen solunum yolu enfeksiyonlarında son 2 aydır yaşanan ciddi artışa dikkati çekti.
Sadece Türkiye değil kuzey yarım küre ülkelerinin tamamında bu artışın yaşandığını, ABD’de Kovid-19, grip ve Respiratuvar Sinsityal Virüs’ün (RSV ) “üçlü salgın” olarak adlandırıldığını vurgulayan Balık, “Türkiye’de sağlık sisteminde bir zorlanma olmadı ama hepimizin çevresinde neredeyse hasta olmayan insan kalmadı. Kovid-19, influenza, RSV, rhinovirüs hastalıklarının tamamında artış yaşandı.” diye konuştu.
Bunun beklenen bir durum olduğunun altını çizen Balık, salgın döneminin ardından hem bireysel önlemlerdeki gevşeme hem de son 2 yılda sık görülmediği için bağışıklık sisteminin bu virüslere bir miktar uzak kalmasının vaka artışlarına neden olduğunu söyledi.
“10 kişiden 6’sında solunum yolu enfeksiyonu görülüyor”
Prof. Dr. İsmail Balık, “Yapılan araştırmalara göre, geçmişte, Kovid-19 öncesi dönemde virüsün bulunduğu ortama giren 10 kişiden sadece 2-3’ünde belirti görülüyordu. Fakat şimdi ortalama 5-6 kişide belirtili solunum yolu enfeksiyonu görülüyor. Bu, bağışıklık sisteminin bu virüsleri unutmasıyla ilgili bir durum.” ifadesini kullandı.
Art arda enfeksiyonlara yakalanmanın veya farklı komplikasyonların gelişmesinin uzun süren, geçmeyen hastalık belirtilerini de beraberinde getirdiğini belirten Balık, Kovid-19 veya gribin bakteriyel enfeksiyona bağlı zatürre gibi ciddi hastalıkların gelişmesine neden olabildiğine işaret etti.
İyileşmek yerine artan hastalık belirtilerine dikkat
Balık, hastalık belirtisi yaşayanların mutlaka aile hekimine başvurması ve geçirdiği hastalığa uygun tedaviyi erken dönemde alması gerektiğini vurgulayarak, uzamış belirtilerde dikkat edilmesi gerekenlere ilişkin şu bilgileri paylaştı:
“Örneğin, influenzanın belirtileri ikinci günden itibaren gerilemeye başlar. Kişiler aşağı yukarı 6-7 gün içinde neredeyse tamamen iyileşir, ağır semptomlar ortadan kalkar. Fakat yaşanan semptomlar iyileşeceğine giderek artıyorsa, 39’u geçen yüksek ateş 2-3 günden fazla sürüyorsa, öksürük, balgam çıkarma, nefes darlığı belirtileri varsa mutlaka tekrar bir hekime başvurulması gerekiyor.
Bu tablo, altta yatan birçok nedene bağlı olabilir ve bununla ilgili tedaviyi de hekim belirleyecektir. Özellikle bebekler, yaşlılar ve altta yatan hastalığı olanların böyle bir durumda gecikmeden hekime başvurması çok önemli.”
“Sömestir sonrası solunum yolu enfeksiyonları artabilir”
Okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim okullarındaki yaklaşık 19 milyon öğrencinin iki haftalık yarıyıl tatiline girdiğine işaret eden Balık, bu dönemin solunum yolu enfeksiyonlarında artışa neden olabileceğini aktardı.
Prof. Dr. Balık, solunum yolu enfeksiyonlarının özellikle okul çağı çocuklarında arttığını ve buradan yetişkinlere bulaştığını belirterek, şunları kaydetti:
“Sömestir tatilindeki yoğun hareketliliğin ardından solunum yoluyla bulaşan tüm enfeksiyonlarda artış meydana gelebilir. Bu, geçmiş yıllarda da böyleydi. Örneğin, influenza hep sömestirden sonra artış gösterir, Kovid-19’da da bu artışın olabileceğini öngörmemiz gerekir.
Toplumda yaygın bir viral enfeksiyon tablosu var, bu kısır döngünün önüne geçmek için özellikle sömestir tatilinde bireysel önlemlere çok daha dikkat etmeliyiz. Toplu taşıma gibi kapalı, kalabalık ortamlarda maske takmak, el hijyenine dikkat etmek sadece Kovid-19 değil diğer viral enfeksiyonların bulaşmasını da engelliyor.”
“Kovid-19 artık mevsimsel bir enfeksiyon”
Kovid-19’un güncel durumuna yönelik değerlendirmelerde bulunan Balık, “Kovid-19’u artık aynı gripte olduğu gibi mevsimsel bir enfeksiyon olarak kabul edeceğiz. Artık aramızda, sürekli mutasyonlarla kendi yaşamını devam ettirmeye çalışan bir virüs olarak göreceğiz bunu. Fakat bağışıklık sistemimiz artık Kovid-19’u tanıdığı için salgının başındaki gibi çok ağır kayıplar, ölümler ya da salgının başındaki gibi büyük pandemiler beklemiyoruz.” ifadesini kullandı.
Hem Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hem de ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezlerinin (CDC) yakın zamanda aşıların etkilerine ilişkin milyonlarca kişinin verilerini analiz ettiğini anımsatan Balık, mRNA ve diğer aşıların felç, kalp krizi, kısırlık gibi etkilere neden olmadığının net bir şekilde ispatlandığına dikkati çekti.
“Kraken, yeni bir varyant değil”
Prof. Dr. İsmail Balık, Kovid-19’a yol açan Omicron’un “Kraken” adlı alt varyantıyla ilgili olarak da “Kovid-19 varyantları ve aşıların etkisiyle ilgili çok fazla spekülasyon yapılmaya başlandı. Kraken ismi verilen varyant da esasında yeni bir varyant değil, Omicron’un alt varyantlarından biri. Kanadalı bir doktor toplumda dikkat çekmek amacıyla böyle bir isim vermiş, bu İskandinav deniz canavarına verilen mitolojik bir isim.” dedi.
Kraken varyantının belirti olarak da bir farklılık göstermediğinin altını çizen Balık, “Bu varyant, belirtileri açısından Omicron’dan farklı değil. Onun bir alt grubu ve belirtileri de hemen hemen aynı. Delta, Alfa gibi geçmiş varyantlara göre daha hafif klinikler seyrediyor ama daha kolay bulaşıyor, hücrelere yapışma potansiyeli daha fazla, böyle bir özelliği var.” diye konuştu.
Balık, eskiye göre etkisi bir miktar azalsa da aşıların halen ağır hastalığa karşı koruma sağladığına işaret ederek, özellikle ileri yaştaki veya risk grubundaki kişilerin hatırlatma dozlarını yaptırmasının önem taşıdığını söyledi.