Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Türkiye-Rusya İşbirliği Araştırma ve Uygulama Merkezi (TURUSIA) Müdürü Prof. Dr. Vedat Çalışkan, AA muhabirine, Beyaz Rusların 103 yıl önce Türkiye’ye göçünü, verdikleri hayat mücadelesini ve yaşananların Rusya-Ukrayna savaşı ile benzerliklerini değerlendirdi.
Çalışkan, “Tarihe dönüp bakacak olursak bir tekrar söz konusu. Ukrayna’dan milyonlarla ifade edilen sayıda insan ülkesini terk ediyor. 103 yıl önce de benzer şeyler yaşandı. Üstelik onlar da aynı bölgenin insanıydı.” dedi.
Rusya’da 1917’de gerçekleştirilen Bolşevik devriminden sonra Kızıl Ordu ile komünizm karşıtı Beyaz Ordu arasındaki iç savaşın 3 yıl sürdüğünü aktaran Çalışkan, bu dönemde 2 milyona yakın Beyaz Rus’un başka ülkelere göç etmek zorunda kaldığını, bu göçmenlerden yaklaşık 200 bininin Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkisinin en fazla hissedildiği Osmanlı topraklarına sığındığını dile getirdi.
Çalışkan, 1919’daki Beyaz Rus göçünün 20. yüzyılın en önemli beşeri olayları arasında gösterildiğini kaydederek, 103 yıl önce Türkiye’ye göç edenler için kullanılan “Beyaz Rus” ifadesinin bugün Belarus halkı için kullanılan Beyaz Rus ifadesiyle karıştırıldığına dikkati çekti.
Eskiden Beyaz Rus ifadesinin kullanımının siyasi amaca işaret ettiğini anlatan Çalışkan, “İç savaşta Sovyet ordusu ‘Kızıl Ordu’ ismini aldı, onlara kısaca Kızıllar dendi. Onlara muhalefet eden, karşısında savaşan grupsa Beyazlardı, onlara da ‘Beyaz Ordu’ dendi. Beyaz Ruslar dendi ama bu grup günümüzde başkenti Minsk olan Belarus’taki Beyaz Ruslar gibi bir milleti ya da ırkı ifade etmiyor. Bu siyasi bir tabir.” diye konuştu.
O dönem Beyaz Rusları oluşturan milletlere değinen Çalışkan, “Beyaz Ruslar çok çeşitli milletlerden oluşuyordu; Ukraynalılar, Çerkezler, Tatarlar, Türkmenler, Kalmuklar, Litvanya vatandaşları, Letonya vatandaşları, Polonya vatandaşları, Gürcüler, Beyaz Rusların içinde bunlar da yer alıyordu.” ifadesini kullandı.
“Beyaz Ruslar, Türk topraklarına deniz suyu içerek, çiğ balık yiyerek geldi”
Rusya’daki iç savaşın 1919’da alevlendiğini kaydeden Çalışkan, savaşın en güçlü cephesinin bugün Ukrayna’da yoğun mücadele verilen bölgelerle aynı olduğunun altını çizdi.
Çalışkan, “Donetsk-Luhansk’ı içine alan bölgenin adı Donbas bölgesidir, kuzeybatıda Harkov’dan Donbas’a, oradan Rostov’a doğru bir hat çektiğinizde Bolşevik Devrimi sonrasındaki iç savaşın en şiddetli cephesini tarif etmiş oluruz. Bugün bu bölgelerin adını Rusya-Ukrayna savaşıyla duyuyoruz.” diye konuştu.
1919 kışında Kızılların Harkov-Donbas-Rostov hattındaki Beyaz Ordu’yu bozguna uğrattığını aktaran Çalışkan, “1920’de Beyaz Ruslar yenilerek Kırım’a çekildi. Son toprak parçaları Kırım’dı burayı da kaybettiler ve siviller Bolşeviklerin yaklaştığı haberleriyle izdiham halinde gemilere binerek ülkelerini terk etmek zorunda kaldı.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Çalışkan, göç hareketinin Aralık 1920’ye kadar devam ettiğini belirterek, “Bu insanlar Türkiye’ye 150’ye yakın gemiyle, hıncahınç, panik, izdiham içinde, çok zor bir yolculukla, deniz suyu içerek, çiğ balık yiyerek geldi ve burada hayatta kalmaya çalıştı.” dedi.
İç savaş boyunca yaklaşık 2 milyon kişinin farklı ülkelere dağıldığı bilgisini paylaşan Çalışkan, “Bunların 200 bini Türkiye’ye geldi. Yaklaşık 150 bin kadarı İstanbul’daydı. İstanbul’da Beyaz Rusların yaşamı çok iyi bilinir ama Gelibolu’daki yaşam yakın tarihli olmasına rağmen çok iyi bilinmez.” ifadesini kullandı.
Çalışkan, Türkiye’nin tarih boyunca güvenli liman olarak görüldüğüne dikkati çekerek, “Türkiye’ye gelen Beyaz Ruslar; ‘Biz 1492’de İspanya’daki engizisyondan kaçan Yahudileri ve 1849’da Habsburg Hanedanı’ndan kaçan Macarları kabul eden Türkiye’nin bizi de geri çevirmeyeceğini biliyorduk.’ der.” diye konuştu.
“Beyaz Ruslar, gerçek Rusya’nın kendileriyle sürüldüğüne inanıyordu”
Gelibolu’ya yerleşen Beyaz Rusların durumu hakkında bilgi veren Çalışkan, “Gelibolu’ya gelenler Beyaz Rusların kolordusu idi. Tarihte ilk defa böyle bir örnekle karşılaşıyoruz. Silahlı bir ordu ülkesinden ayrılarak başka bir ülkeye sığınıyor. Bu, Rusların birinci kolordusu idi ve savaşma gücü en yüksek kapasitede olan orduydu.” değerlendirmesini yaptı.
Çalışkan, Gelibolu’ya gelen 30 bin Beyaz Rus’un 26 bin kadarının ordu mensubu olduğunu dile getirerek, bu kişilerin gerçek Rusya’nın kendileriyle sürüldüğüne inandığını ve güçlerini topladıktan sonra eski yönetimi kurmak için Rusya’ya dönmeyi planladıklarını aktardı.
Beyaz Rusların, Gelibolu’daki zorlu yaşam koşulları karşısında hayal kırıklığına uğradığına dikkati çeken Çalışkan, “Çok eğitimli insanlardı. Örneğin teknik alay liman, fırın, dekovil hattı, su şebekesi ve kanalizasyon hattının inşaatına giriştiler. Ekmek İstanbul’dan geliyordu ve geldiğinde bayatlamış oluyordu. Buna çözüm buldular. Günde tonlarca ekmek çıkaran fırın inşa ettiler.” dedi.
Prof. Dr. Vedat Çalışkan, Beyaz Rusların Gelibolu’da halkla büyük sorunlar yaşamadığını kaydederek, “Bu askeri hukukçuları bile şaşırtmıştır. O dönem adli hiçbir olay yaşanmadı. Bu insanlar zorlu imkanlarda hayatta kalma mücadelesi verdi. Bu yüzden ayrıldıktan sonra yaşadıkları bu deneyime ‘Gelibolu mucizesi’ dediler.” ifadesini kullandı.
Beyaz Rusların büyük bölümünün 1,5 yıl sonra Gelibolu’dan ayrıldığı bilgisini veren Çalışkan, “Gelibolu’da koşullar son derece zayıftı. Ayrıca Gelibolu, Fransız işgal kuvvetlerinin yönetimindeydi ve Fransızlar, Beyaz Rusların Gelibolu’dan ayrılmasını istiyordu, çünkü onları tehdit olarak görüyorlardı.” diye konuştu.
Çalışkan, Beyaz Rusların daha sonra Bulgaristan, Yugoslavya, Almanya ve Fransa gibi ülkelere gittiğini belirterek, “1923’te Berlin’de basılan kitapta Gelibolu’da yaşayanlar şöyle anlatılır, ‘Bizler Gelibolulu kardeşlerimizi hiçbir zaman unutmayacağız. Onlardan her zaman iyilik gördük. ‘Oradaki ‘kardeşler’ kelimesi Rusça metinde Türkçe yazılmıştır.” ifadesini kullandı.
“Rusya-Ukrayna savaşıyla 103 yıl önce yaşananlar tekerrür ediyor”
Gelibolu’da Beyaz Ruslara ait 3 mezarlık bir de anıt olduğu aktaran Çalışkan, “1921’de yapılan ve zamanla yıkılan anıt, 2008’de yeniden aslına uygun şekilde inşa edildi. Gelibolu’da yaklaşık 380 misafirimiz sonsuz istirahatgahlarında. Burada, Ruslar ve Ukraynalılar birlikte yatıyor.” şeklinde konuştu.
Çalışkan, Rusya-Ukrayna savaşı ile Ukraynalıların evlerini terk etmek zorunda kalışını, 103 yıl önce Kırım’dan ayrılan Beyaz Rusların göçüne benzeterek, “Tarihe dönüp bakacak olursak bir tekrar söz konusu. Ukrayna’dan milyonlarla ifade edilen sayıda insan ülkesini terk ediyor. 103 yıl önce de benzer şeyler yaşandı. Üstelik onlar da aynı bölgenin insanıydı. Yine aynı trajedi yaşanıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Rusların ve Ukraynalıların 2 önemli Doğu Slav halkı olduğunun altını çizen Çalışkan, “Onların bugün savaş koşullarında olmasının son derece trajik sonuçları var. Gelibolu’da bu mezarlıkta yatan insanların huzur bulması için yapabileceğimiz şey iki ülke arasında barışı sağlamak.” dedi.
Çalışkan, Rusya-Ukrayna arasında yapılacak herhangi bir barış müzakeresin Gelibolu’da yapılmasının sembolik anlamı olacağını vurgulayarak, “Umarım, taraflar Türkiye’de yeniden bir araya gelir. Gelibolu bunun için çok uygun ve anlamlı bir mekan olur. Gelibolu barışın kenti olarak geçmişte Beyaz Rusları ağırladığı gibi uluslararası barışa hizmet etme görevini yerine getirecektir.” görüşünü paylaştı.