Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündemi değerlendirdi.
1921 Anayasası’nın bir şahsın değil bir mutabakatın ürünü olduğunu belirten Karamollaoğlu, “Yeni Anayasa için 1921 ruhu ortaya konacaksa 1. Meclis’in ruhu Türkiye’de tekrar hayata geçirilmelidir.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bazı güzel haberler vereceğini açıkladığını aktaran Karamollaoğlu, milletin her bir ferdinin güzel haber almaya ihtiyacı olduğunu, müjdelerin ekonomik sıkıntılar, işsizlik, yolsuzluk ve KYK borçları gibi meselelere ilişkin olmasını umut ettiklerini söyledi.
Karamollaoğlu, ekonominin bugün Türkiye’nin birinci meselesi olduğunu aktararak “83 milyonun içinde birkaç yüz bin kişi, 1 milyon kişi çok rahat bir hayat sürüyorsa geriye kalan 82 milyonun derdini bunların rahatlığı çözmez, üstünü örtmez. İşte bu iktidarın meseleye ne kadar yanlış yaklaştığının işaretidir bu görmezden gelmeler.” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye’nin teknolojide, yapay zekada birtakım çalışmalar yapmasını doğru buluyorum”
Konuşmasının ardından soruları cevaplayan Karamollaoğlu, Milli Uzay Programı’na ilişkin bir soruya, “Türkiye’nin teknolojide özellikle de yapay zekada bu sahalarda birtakım çalışmalar yapmasını olumlu ve doğru buluyorum ama insanımız açlıktan sıkıntı çekerken, esnafımız, çiftçimiz problemlerin içinde boğulurken, bu ülkede özellikle dövize, yatırımlara dönük adımlar atabilmek için kaynağa ihtiyaç varken uzaya gitmek ancak bunların işi olur. İyi bir şey, inşallah başarılı olurlar.” cevabını verdi.
Erdoğan’ın bugünkü konuşmasında “Gelin hep birlikte yeni anayasa konusundaki tekliflerimizi yıl içinde hazırlayalım ve tartışmaya başlayalım.” sözlerinin sorulması üzerine Karamollaoğlu, şunları kaydetti:
“Hakikaten muhalefetten gelecek teklifler ciddi olarak gündemlerine alınacaksa güzel bir şey çünkü her siyasi kuruluş birtakım hazırlık içinde ancak bizim için anayasa değişikliğinde en önemli konu yönetimin tarzıdır, yönetimin hesap verebilir olmasıdır, kuvvetler ayrılığının mutlaka gerçekleşmesidir. Yeri geldiği zaman karar alma mekanizmasında bulunan herkesin yargı önünde hesap verebilmesidir, şeffaflıktır. Bunlar kanunla sağlanmaz. Şeffaflık bir yaklaşım tarzıdır. Bu noktada herhalde bir mutabakata varmak zor olacak gibi çünkü benim kanaatim, hesap vermekten kaçınan, kendisini layüsel addeden bir yönetim anlayışının mutlaka ortadan kaldırılması, Meclis’in mutlaka etkili hale getirilmesi icap eder. Bunlar varsa oturulur konuşulur.”