Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın önerisiyle, Dünya Sağlık Asamblesi tarafından, Kasım 2020’de gerçekleştirilen 73. devam oturumunda 2021 “Uluslararası Sağlık Çalışanları Yılı” ilan edildi.
Türkiye Cumhuriyeti tarafından teklif edilen ve konsensus ile alınan kararda, Kovid-19 salgınında ön saflarda mücadele eden sağlık çalışanlarının verdiği emekler göz önünde tutuldu.
Bakan Koca’nın, Dünya Sağlık Örgütü’ne ait derginin son sayısında James Campbell ile ortak yazar olarak yaptığı değerlendirmeleri, “Sağlık iş gücünün finanse edilmesi ve korunması” başlığıyla “baş yazı” olarak yer aldı.
Yazıda, salgından önce çok sayıda ülkenin ihtiyaç, beceri eksikliği ve bunların kötü dağıtımı ve uyumsuzluğu dahil olmak üzere sağlık işgücü açısından birçok sorunla karşı karşıya olduğu vurgulandı.
Baş yazıda, büyük bir kısmı düşük ve düşük orta gelir düzeyli ülkelerde olmak üzere, küresel çapta sağlık işgücü eksikliğinin 18 milyon olduğunun tahmin edildiği belirtildi.
Salgın etkisini göstermeye başladıkça sağlık çalışanlarının daha fazla soruna ayak uydurmak zorunda kaldığının altı çizilen yazıda, şunlar kaydedildi:
“Bu sorunlara artan enfeksiyon hızı, karantina, mortalite, kişisel koruyucu donanım eksiği, sosyal ayrımcılık ve saldırı ile Kovid-19’un görüldüğü bir ortamda çalışma ve eve dönerek arkadaş, aile üyeleriyle ilgilenme ikilemi örnek verilebilir.
Sağlık çalışanları ve hatta sağlık alanında öğrenimine devam eden öğrenciler, birçok ülkede bu zorlukların üstesinden gelmiş, hızlıca yeni beceriler kazanmış, daha yoğun çalışmaya başlamış, sunulan hizmetleri yeniden önceliklendirilmiş ve yenilikçi sunum stratejilerini daha hızlı şekilde uygulamaya koymaya başlamışlardır. Fakat pandemi sağlık hizmetleri sunumunu sekteye uğratırken birçok ülke bunun temel nedeninin, çalışabilecek durumda olan sağlık çalışanı sayısının azalması olduğunu öne sürmüştür.
Pandeminin ilk dönemlerinde DSÖ’ye bildirilen enfeksiyon vakalarının yüzde 14’ünü sağlık çalışanları teşkil etmekteydi. Bağımsız çalışmalar da özelikle siyahi, Asya ve etnik azınlık kökenli ve erkekler olmak üzere sağlık çalışanlarının riske orantısız şekilde maruz kaldığını ortaya koydu. Buna ek olarak, çalışmalar, her dört sağlık çalışanından birinin depresyon ve anksiyete yaşadığını ve her üçünden birinin ise uykusuzluktan muzdarip olduğunu göstermiştir. 84 ülkede elverişsiz çalışma koşulları ve kişisel koruyucu donanım eksikliği nedeniyle grev ve protestolar gerçekleştirilmiştir.”
Sağlık çalışanları salgınla mücadelede kilit rol oynadı
Yazıda, Türkiye’de bir milyondan fazla sağlık çalışanı ve destek ekibinin deneyim ve motivasyonu, tanı, tedavi ve bakım hizmetleri, temaslı takibi ve sürveyans dahil olmak üzere Kovid-19 ile mücadelede kilit rol oynadığına dikkat çekildi.
Aile hekimleri ve aile sağlığı ekiplerinin, salgın yönetilirken bir yandan da temel hizmet sunumunun devam ettirilmesine katkı sağladığı vurgulandı.
Geçen yıl 44 bin sağlık çalışanının istihdam edilmesiyle krizle mücadelede ulusal kapasitenin daha da güçlendirildiği, buna paralel olarak ülkede sağlık personelinin güvenliği ve korunması için kişisel koruyucu donanıma zamanında erişim sağlanmasının öncelik haline getirildiği ifade edildi.
Uluslararası dayanışma kapsamında Türkiye tarafından 156 ülke ve 9 uluslararası örgüte koruyucu ve tıbbı ekipman gönderildi.
“Aşılama için 1,1 milyondan fazla tam zamanlı sağlık çalışanına ihtiyaç var”
Uluslararası Sağlık Çalışanları Yılı’nda Kovid-19 aşılarının kullanılmaya başlaması halinde sağlık işgücünün omuzlarındaki yükün daha da artacağına işaret edilen yazıda, şu değerlendirmelerde bulunuldu:
“DSÖ’nün tahminlerine göre dünya nüfusunun yüzde 20’sinin (yaklaşık 1.5 milyar kişi) aşılanması için 1,1 milyondan fazla tam zamanlı sağlık çalışanına ihtiyaç duyulacaktır. Yüksek gelirli bazı ülkeler, aşılama programları için personel alımına başlamış bulunmaktadır. Halihazırda sağlık çalışanı eksiği bulunan ve kamu sektörü ödemelerinde sıkıntı yaşayan düşük gelirli ülkelerin böyle bir şansı olmayacaktır. Aşılar adil şekilde dağıtılsa bile bu aşıları yapacak sağlık çalışanları, eşit bir dağılım göstermemektedir.
Dünyanın dört bir noktasında 2020’de sağlık çalışanlarının yetkinlikleri, özverileri, profesyonellikleri ve fedakarlıkları, Kovid-19 pandemisinin kontrol altında tutulmasını sağlamıştır. Sağlık çalışanlarına duyulan minnettarlık ve borcun, ulusal, bölgesel ve küresel eylemlere dönüştürülmesi gerekmektedir. Ülkeler, meslek örgütleri ve ilgili tüm paydaşlar, 2021’de el ele çalışarak sağlık işgücünü korumalı ve bu güce yatırım yapmalıdır.”