Derneğin, Kalp Haftası için yayınladığı özel bültende, Kovid-19 salgınında hekimlerin zor bir sınavdan geçtikleri, fiziksel yorgunluğun ötesinde, yaşanılan stres ve kaygının derinden etkilediği aktarıldı.
Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli Doç. Dr. Özlem Arıcan Özlük tarafından yürütüldüğü belirtilen çalışmada, salgının başında Kovid-19 nedeniyle ölen hastaların büyük kısmında hipertansiyon ve koroner arter hastalığı olduğunu gösteren verilerin olduğu anımsatıldı.
Çalışmada, “Kullanılan kardiyak ilaçların bu açıdan sorgulanması, antiviral amaçlı kullanılan ilaçların olası kardiyak yan etkileri, virüsün doğrudan kardiyovasküler etkilerinin olması nedenleri ile kardiyoloji hekimleri, Kovid-19 pandemisinde tedavide aktif söz sahibi olan, tedaviyi planlamada etkin rol oynayan hekimler konumuna gelmiştir.” ifadelerine yer verildi.
Salgın dışında kardiyolojik olarak acil olguların devam etmesi ve iş yüklerinin hızla artmasının da kardiyoloji hekimlerini oldukça zorladığı belirtilen çalışmada, şunlar kaydedildi:
“Her şeyde olduğu gibi bu konuda da bir bilimsel objektif değerlendirmeye ihtiyaç bulunması nedeniyle, Kovid-19 vakalarının görülme hızının en yüksek olduğu ancak bilinmeyenlerin de en fazla olduğu 17-20 Nisan 2020 tarihlerinde ülkemizde ikincil ve üçüncül merkezlerde çalışan 347 kardiyoloji hekimine Kardiyovasküler Akademi Derneği desteği ile online ulaşılarak kaygı ve stres düzeyleri değerlendirildi.”
Çalışmada, “Araştırmacılar, kardiyoloji hekimlerinde en yaygın şikayetin uykusuzluk olduğunu saptarken bu durumun, hem kadın hem de erkek kardiyologlarda benzer şekilde artmış olduğuna işaret etmiştir. Genel anksiyete değerlendirme ölçeğine bakıldığında kardiyoloji hekimlerinde hafif düzeyde kaygı bozukluğu tespit edilmekle birlikte özellikle kadın kardiyologlarda erkek meslektaşlarına göre daha yüksek kaygı bozukluğu ve depresyon belirtileri saptandı.” bilgisi paylaşıldı.
Bu çalışma ile kardiyoloji hekimlerinin mental olarak bu süreçten etkilendiğinin gösterildiğini vurgulanarak, “Özellikle kadın kardiyologların kaygı ve depresyon belirtilerini daha fazla göstermiş olması, pandemi ile iş-yaşam-aile üçgeninde, kadın cinsiyetin aleyhinde bozulan bir dengenin olmasından kaynaklanabilir. Öte yandan erkek egemen kardiyoloji kliniklerinde, kendilerini ifade etmede yaşadıkları sıkıntılar, benzer pandemi şartları olmasına rağmen kadınların daha fazla mental stres yaşamalarına sebep olmuş olabilir.” ifadeleri kullandı.
Salgın sürecinin uzamasının, kardiyoloji hekimlerinde henüz hafif düzeyde olan stres bozuklarının daha kalıcı bir hale gelmesine neden olabileceğine değinilen bültende, bu çalışmada elde edilen verilerin özellikle kardiyoloji gibi iş yükü yüksek ve acil yükü yüksek branş hekimlerinde tükenmişlik sendromu gelişmesinin öncü işaretleri olarak değerlendirilmesini ve hekimlere yönelik ek planlama ile mental olarak destekleyici etkin adımların atılması gerektiği vurgulandı.