Batı Sahra, Afrika’nın Atlas Okyanusu kıyısında yaklaşık 600 bin nüfusa sahip bir bölge. 19. yüzyılda İspanya tarafından sömürgeleştirilen bölgenin yüzde 85’i 1975’ten beri Fas’ın kontrolü altında.
Sakiyet’ul Hamra ve Vadi ez-Zeheb adlı iki ana bölgeden oluşan Batı Sahra uzun yıllardır Fas-Cezayir-İspanya üçgeninde çözülemeyen bir soruna dönüşmüş durumda.
Kendini Batı Sahra’nın “kurtuluş hareketi” olarak tanıtan Polisario Cephesi de Batı Sahra sorunu çerçevesinde şekillenen üçgenin merkezinde yer alan “ayrılıkçı” bir hareket olarak öne çıkıyor.
Fas, Polisario Cephesi tarafından 1976’da bağımsızlığı ilan edilen eski İspanyol sömürgesi Batı Sahra sorununun çözümü için 2007’de “genişletilmiş özerklik” önerirken, Cezayir tarafından desteklenen Polisario bu bölgenin kaderinin tayini için referanduma gidilmesi talebinde bulunuyor.
Cezayir’in kendi kaderini tayin hakkını desteklemesi ve Fas’ın Batı Sahra için özerklik önermesi nedeniyle iki ülke arasındaki bağlar yıllardır gergin. Cezayir, Ağustos 2021’de de Fas ile diplomatik ilişkilerini kesmişti.
İspanya’nın tavrı iki ülkeyle ilişkilerini etkiliyor
İspanya’nın meselenin çözümüne ilişkin takındığı tavır da iki ülkeyle ilişkilerinde etkili oluyor.
Batı Sahra sorunu nedeniyle Fas hükümetiyle aylarca süren diplomatik krizi düzeltmek üzere mart ayında harekete geçen İspanya, bu yönde attığı adımlarla bu kez Cezayir’le arasını açtı.
Başbakan Sanchez, Fas Kralı 6. Muhammed’e gönderdiği mektupta, Batı Sahra sorununda Fas’ın ortaya attığı özerklik planını desteklediğini açıkladı. Sanchez, 7 Nisan’da da Rabat’a giderek ikili ilişkilerin normalleşme sürecine girmesini sağlayan ikili anlaşmalara imza attı.
Madrid’in bu diplomatik atağı, o zamana kadar İspanya’nın en büyük enerji tedarikçisi olan Cezayir’i öfkelendirdi. Cezayir haziranda İspanya ile 20 yıllık dostluk anlaşmasını askıya aldı ve ticareti kısıtladı. Yaşanan gerginlik sonucu İspanya’nın Cezayir’den yaptığı enerji ithalatı bu yıl yüzde 40 düştü.
İspanya Başbakanı Sanchez’in son olarak BM 77. Genel Kurulunda Batı Sahra sorununda “karşılıklı olarak kabul edilebilir bir siyasi çözümü” desteklediğini ve BM kararlarına bağlı olduğunu ifade etmesi, Cezayir makamlarında olumlu bir hava oluştururken, iki ülke arasında gerginliği sonlandırıp sonlandıramayacağı sorusunu akıllara getirdi.
AA muhabiri, söz konusu diplomatik değişim ve atakların İspanya-Cezayir ilişkilerine nasıl yansıyacağını konunun uzmanlarına sordu.
“İspanya tarihsel sorumluluğundan kaçmıştır”
Cezayir Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Süleyman Arac, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cezayir’in komşularıyla ilişkilerinde sorumluluk ve iyi komşuluk esasına dayalı tavır ve uluslararası hukuka saygı ilkelerini esas aldığını belirterek, “İspanya’nın Batı Sahra konusunda Fas’ın tutumunu destekleme hatası, aslında bu bölgeye dair tarihi ve ahlaki sorumluluğundan bir kaçıştır. Bu tavır ayrıca BM tarafından adil bir dava olarak görülen sömürgenin sonlandırılması ilkesini ihlaldir.” dedi.
Cezayir’in bazı bölge ülkeleriyle ilişkilerinde gerginlikler yaşanmasının nedeni olarak bu ülkelerin sorumluklarını yerine getirmemesini ve bölgesel güvenlik ve kalkınmaya dair bağlılıklarını ihlal etmesini gösteren Arac, Cezayir’in iyi komşuluk ilişkilerini önemsediğini ve diplomatik manevralarında ortaklarını çeşitlendirme esasına bağlı olduğunu söyledi.
Arac, “Sanchez’in İspanya’nın Batı Sahra sorununa ilişkin tarihsel tavrına aykırı hareket ederek Fas’ın girişimini desteklemesi Fas’ın ateşkes anlaşmasını ihlal etmesiyle sorunu daha da çözülemez bir noktaya getirmiştir.” ifadelerini kullandı.
Sanchez’i bu noktaya getiren sebebin Fas’ın düzensiz göçmen kartını kullanması olduğunu savunan Arac, “Bir günde binlerce düzensiz göçmenin Septe (Ceuta) ve Melilla kentleri üzerinden İspanya’ya akın etmesi ve Kovid-19 salgınıyla meydana gelen ekonomik sorunlar, Sanchez’i Batı Sahra konusunda değişime gitmeye sevk etti.” dedi.
Sanchez’in BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmayla “Batı Sahra sorununa dair işlediği hatayı düzeltmeye çalıştığını” ve BM’yi Afrika’daki son sömürge sorununun çözümünde aktif rol oynamaya çağırdığını aktaran Arac, şöyle devam etti:
“Avrupa Birliği’nden (AB) gelen mali destek ile yükü hafifleyen Sanchez, Fas’ın rivayetine destek noktasında geri adım attı. Tabii AB de Batı Sahra sorununa dair duruşunun net olduğunu ve BM’nin kararlarına bağlı olduğunu teyit etti. İşte tüm bu gelişmeler, İspanya Başbakanı’nı daha önce ifade ettiklerinden geri dönme noktasında cesaretlendirmiştir.”
Cezayir-İspanya ilişkilerinde yeni iş birliği ufukta
Arac, İspanya Başbakanı’nın BM’deki konuşmasıyla iki ülke ilişkilerinde bir iyileşme olabileceğini belirterek, “Öyle görünüyor ki Sanchez’in bu konuşmasının ardından Cezayir, İspanya ile ilgili aldığı kararları yeniden gözden geçirecektir. Bu çerçevede Cezayir-İspanya ilişkilerinde yeni bir iş birliğine gidilebilir.” dedi.
Cezayir’in İspanya’ya ilişkin tavrının Madrid’in tarihi sorumluluğundan vazgeçmesi üzerine geldiğini vurgulayan Arac, “Cezayir’in, İspanya’ya koştuğu Batı Sahra’ya ilişkin eski tavrına ve tarihi sorumluluğunu üstlenmeye geri dönme şartı, bölgede istikrarı ve güvenliği sağlayacaktır. İşte bunun ardından bölgesel kalkınmaya dair işbirliği fırsatları konuşulabilir.” değerlendirmesinde bulundu.
Sanchez’in ifadeleri İspanya’nın hatasını düzeltmesinin başlangıcı
Media Yahya Faris Üniversitesi Siyaset Bilimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Hakim Bugrara ise AA muhabirine yaptığı açıklamada, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in, İspanya dahil AB’nin tavrının BM ve uluslararası meşruiyetin Batı Sahra sorununun çözümüne dair kararlarına bağlı olduğu şeklindeki söylemini hatırlattı.
Bu noktada Sanchez’le hatasını dolaylı da olsa düzeltmesi konusunda çeşitli görüşmeler yapılmış olabileceğini söyleyen Bugrara, “(BM Genel Kurulundaki) Bu konuşma, İspanya’nın tarihi ve ahlaki olarak sorumlusu olduğu Batı Sahra sorununa karşı işlemiş olduğu büyük hatayı düzeltme sürecinin başlangıcı sayılabilir.” dedi.
Sanchez’in bu yeni adımıyla 2023’te yapılacak genel seçimler öncesi aşırı sağın yükselişine karşı Cezayir ile yaşadığı krizi sonlandırarak toplumun desteğini almaya çalıştığına dikkati çeken Bugrara, “Cezayir’in İspanya’dan bir beklentisi yok, yaşanan krizin sebebi kendileridir. Dolayısıyla uluslararası ilişkiler, uzlaşmazlıklara yol açan tüm nedenlerin ortadan kaldırılmasını gerektiriyor, böylece ilişkilerin normalleştirilmesini beraberinde getiriyor.” ifadelerini kullandı.
Dostluk ve iyi komşuluk anlaşmasının yeniden devreye girmesinin İspanya’nın tutumuna bağlı olduğunu belirten Bugrara, Cezayir’in ne istediğine dair ise şunları söyledi:
“Aslında Cezayir, BM düzeyinde bir hukuki dosyası bulunan Batı Sahra sorunun çözümünde uluslararası hukukun devreye girmesini ve Fas ile Polisario’nun Batı Sahra’nın kendi kaderini tayin etmesine ilişkin 1991’de varılan mutabakatın uygulanmasını istiyor. Cezayir, bu sorunun bir tarafı olmadığını belirterek, Fas’ın rivayetine alet olmayı reddediyor. Cezayir’in bu noktadaki duruşu önemlidir ve kendi kaderlerini tayin etmesi noktasında Batı Sahralıların Fas’a bağlanmayı seçmesi halinde bile söz konusu halkın kararına saygı duyacağını ifade ediyor. Cezayir dış politikasında her daim uluslararası sözleşmelere bağlı kalmıştır ve Dışişleri Bakanı Ramtan Lamamra son BM konuşmasında da bu duruşunu yinelemiştir.”