Scholz, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile Berlin’de düzenlenen ortak basın toplantısında yaptığı açıklamada, görüşmenin ana konusunun Vilnius’taki NATO Zirvesi’ne hazırlık olduğunu dile getirdi.
Zirvenin Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik savaşı ve sonuçlarıyla nasıl başa çıkılabileceğinin derinlemesine tartışılacağı bir toplantı olacağını anlatan Scholz, “Savaş, daha uzun sürebilir. Buna göre hazırlıklı olmalıyız.” dedi.
Bir yıl önce Madrid’deki zirvede İttifak’ı bir kez daha güçlendirmek için bir dizi adım üzerinde anlaştıklarını hatırlatan Scholz, “NATO, bir savunma ittifakıdır. Almanya, savunma kapasitesini artırmak için çok şey yaptı çünkü hepimiz NATO topraklarının her santimini savunma kararlılığıyla birleştik. NATO, kolektif güvenliğin temel garantörüdür ve öyle kalacaktır. Alman ordumuzun büyük bir bölümünü İttifak’ın savunması için güvenilir bir şekilde hazır tutacağız.” ifadelerini kullandı.
Şansölye Scholz, Finlandiya ve İsveç’in Vilnius’ta müttefik olarak masada yer almasının kendisi için çok önem taşıdığını vurgulayarak, “NATO Genel Sekreteri ile özellikle Kuzey Denizi’ndeki kritik altyapının güvenliği konusunu da ele aldık. NATO’nun daha fazla koordinasyon rolü üstleneceği yönündeki taahhüdü için Genel Sekreter’e teşekkür etmek isterim. Doğal gaz boru hatlarının yanı sıra deniz altı kabloları veya rüzgar türbinlerine yönelik sabotajlar da tüm İttifak’ın güvenliğini etkilemektedir ve bu, sadece tek tek müttefiklerin meselesi değildir.” diye konuştu.
Ülkesinin gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 2’sinin NATO’daki savunma harcamaları için ayrılması konusuna da değinen Scholz, “Yüzde 2’ye ulaşmak için tüm hazırlıkları yaptık. Avrupa’daki tüm ülkeler ve transatlantik ittifakımızdaki tüm NATO üyesi ülkeler bunu başardığında savunma kabiliyetimizde önemli bir genişleme olacağını varsayıyorum. Bunun Almanya için savunma harcamalarında ne kadar büyük bir artış anlamına geleceğini şimdiden tahmin edebilirsiniz. O zaman tüm bunların İttifak’ın savunma kabiliyetinde muazzam bir güçlenme yaratacağını görebilirsiniz.” dedi.
Jens Stoltenberg
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Ukrayna’nın NATO’ya üyeliği konusunda resmi bir davetin olup olmayacağının sorulması üzerine, “Vilnius Zirvesi’nde ve onun hazırlıklarında resmi bir davette bulunmayı tartışmıyoruz. Ukrayna’yı NATO’ya nasıl yakınlaştırabileceğimizi konuşuyoruz ve devam eden istişareler var. Bu istişarelerin önüne geçmek istemiyorum. NATO’nun kapısının açık olduğu konusunda hemfikiriz. İsveç ve Finlandiya’ya yaptığımız davetle bunu gösterdik. Ayrıca 2008’de Ukrayna’nın üye olacağını söylediğimiz konusunda da hemfikiriz. Rusya’nın NATO kararları üzerinde veto hakkı yok. Şu anda en önemli ve acil görevin Ukrayna’nın Avrupa’da bağımsız ve egemen bir ülke olarak varlığını sürdürebilmesini sağlamak olduğu konusunda hemfikiriz.” değerlendirmesinde bulundu.
Ukrayna’nın topraklarını işgalden kurtarma hakkının bulunduğunu kaydeden Stoltenberg, Kiev ne kadar çok toprak geri alırsa ülkenin müzakere masasındaki konumunun o kadar güçlü olacağını savundu.
Stoltenberg, NATO’nun Ukrayna’daki savaşın Rusya’nın şartlarına göre sonlandırılmasına karşı olduğunu belirterek, “Hepimiz bu savaşın sona ermesini istiyoruz ancak bu adil bir barış, çatışmanın durdurulması ve Rusya tarafından dikte edilen bir anlaşmanın kabul edilmesi anlamına gelmez.” dedi.
NATO’nun caydırıcılık ve savunma kabiliyetlerini de artıracaklarını kaydeden Stoltenberg, “Bu konu gündemimizde. Daha ileri bölgesel planlar geliştirdik. Almanya’nın NATO’ya çok sayıda asker vermesini, çok uluslu muharip güçlerin sağlanmasına da öncülük etmesini ve NATO’ya olan güçlü bağlılığını yeniden teyit eden ilk Ulusal Güvenlik Stratejisi’ni de memnuniyetle karşılıyorum.” diye konuştu.
Kosova’daki durumla ilgili olarak da Birleşmiş Milletlerin görev süresine desteklerinin devam ettiğini vurgulayan Stoltenberg, Kosova’daki tüm etnik azınlıklar için güvenli bir ortam ve hareket özgürlüğü yaratmak üzere gerekli tüm tedbirlerin alınacağını belirtti.
NATO Genel Sekreteri, Kosova’daki tüm tarafları gerilimi daha fazla tırmandırıcı adımlardan kaçınmaya çağırarak en kısa zamanda Avrupa Birliği liderliğindeki diyaloğa geri dönmelerini istedi.