Türk Böbrek Vakfı (TBV) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Aydın Türkmen, şeker hastalarının yüzde 70’inin aynı zamanda yüksek tansiyon hastası olduğunu belirterek, kalp krizi ve felç gibi hastalıkların hem şeker hem de tansiyon hastası olan kişilerde, diyabeti olmayan yüksek tansiyonlu kişilere göre yaklaşık iki kat daha fazla görülebildiğini bildirdi.
Vakıftan yapılan açıklamada, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Nefroloji Bilim Dalı Başkanı da olan Türkmen’in, halk arasında şeker hastalığı olarak da bilinen diyabet ile yüksek tansiyon arasındaki ilişkiye dair görüşlerine yer verildi.
Yapılan bilimsel çalışmalarla şeker hastalığı ile yüksek tansiyon arasında güçlü bir bağ bulunduğunu aktaran Prof. Dr. Türkmen, “Hatalı beslenme, hareketsizlik, obezite gibi nedenlerle sonradan edinilmiş şeker hastalığı, bir diğer ifadeyle tip-2 diyabet hastalarının yaklaşık yüzde 70’i, aynı zamanda yüksek tansiyon hastası.” ifadelerini kullandı.
Türkmen, bu hastaların bir kısmının tansiyon düzeylerini düşürebilmek için reçeteli ilaçlar kullandığını belirterek, “Gerek tip-2 diyabet, gerekse yüksek tansiyon ortak bir paydada buluşur. Her ikisi de kronik hastalıklardır, neredeyse hayatı boyunca hastayla birliktedirler ve her iki hastalık da kişinin beslenme, egzersiz ve yaşam alışkanlıklarından doğrudan etkilenir. Bu iki kronik hastalığın birlikteliği, iskemik kalp hastalığı sıklığını ve bunlara bağlı ölümleri de kat kat artırmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Hasta yeterli ve dengeli beslenir, sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıkları bırakır, hayatına spor anlamında hareket katar, kilosunu kontrol altına alır ve ilaç tedavisini aksatmazsa, bu durumda hem kan şekeri hem kan basıncının kontrol altına alınabileceğini kaydeden Türkmen, böylece hastanın her iki kronik hastalığa rağmen sağlıkla yaşayabildiğini, yaşamı tehdit eden riskleri en düşük seviyeye indirebildiğini ifade etti.
“Hem şeker hem tansiyon hastalarında kalp krizi ve felç iki kat fazla görülüyor”
Prof. Dr. Türkmen, şeker hastalığındaki ana sorunun, hastalarda besinlerle vücuda giren şekeri, bilimsel tabiriyle glikozu enerji üretmek üzere hücrelere taşıması gereken insülin hormonunun yetersizliği veya eksikliği olduğunu aktardı.
Bu hastalarda insülin üretiminin yetersiz olabileceği gibi hiç üretilmiyor da olabileceğine dikkati çeken Türkmen, şunları kaydetti:
“Sonuç olarak kanda biriken glikoz, özellikle atar damarlara ve dolayısıyla böbreklere zarar verir. Böbrekler, yoğun damar yapısına sahip organlar oldukları için damarları etkileyen tüm sağlık sorunları, böbrekleri de etkiler. Şeker hastalığının böbreklerde oluşturduğu hasar nedeniyle böbreklerden tuz ve su atılımı bozulur, bunun sonucu olarak da kan basıncı yükselir. Şeker hastalığı zaman içerisinde küçük kan damarlarına zarar verir. Bu, kan damar duvarlarının sertleşmesine ve düzgün çalışmamasına neden olur. Bütün bunlar da yüksek tansiyonun ortaya çıkmasına zemin hazırlar. Kalp krizi ve felç gibi hastalıklar hem şeker hem de tansiyon hastası olan kişilerde, diyabeti olmayan yüksek tansiyonlu kişilere göre yaklaşık iki kat daha fazla görülür. Beyindeki kan damarları, yüksek tansiyonun verdiği hasara karşı hassas olduğundan, kronik yüksek tansiyon, demans ve felç gibi sağlık sorunlarının da erken başlamasına yol açabilir.”
“Şeker hastaları da yüksek tansiyonu önlemek için günlük tuz tüketimlerini kısıtlamalıdır”
Prof. Dr. Aydın Türkmen, tansiyonun, bir diğer ifade ile kan basıncının 130/80 mmHg düzeyinde tutulmasının ideal olduğunu, ancak bu düzeye ulaşabilmek için birçok şeker hastasının uzman hekim kontrolünde hipertansiyon ilacı kullanması gerekebildiğini ifade etti.
Kullanılacak ilaçların, böbrek ve kalp hasarını yavaşlatmak, kan basıncını ve kilo alımını kontrol etmek gibi yan faydalar da sağlayabildiğini belirten Türkmen, “Şeker hastaları da yüksek tansiyonu önlemek için günlük tuz tüketimlerini kısıtlamalıdır. Sağlıklı bireyler için tavsiye edilen günlük tuz tüketimi yaklaşık 6 gramdır. Bu oran dolu bir çay kaşığı kadar tuza denk gelir. Ancak burada önemli olan, yediklerimizin çoğunun içinde tuz olduğunu, 6 gram tuzun bir gün içinde eklememize izin verilen miktar değil, tüm yediklerimizden aldığımız toplam miktar olduğunu hatırlamaktır.”
Türkmen, ayrıca, dönemsel doktor kontrollerinin asla ihmal edilmemesi, özellikle reçeteli ilaç kullanan hastaların, kendilerini takip eden uzman hekimlerin yönlendirmesi doğrultusunda yılda birkaç defa düzenli kontrol takvimlerine sadık kalması gerektiğini sözlerine ekledi.