Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Şi, Suudi Kralı Salman Bin Abdülaziz ve Veliaht Prens Muhammed Bin Salman ile yaptığı görüşmelerde, “Suudi Arabistan’ın çok kutuplu dünyada önemli bir güç olduğunu” ve “Çin’in Suudi Arabistan ile kapsamlı stratejik ortaklığını geliştirmeye özel önem verdiğini” vurguladı.
Şi, uluslararası ve bölgesel durumun son yıllarda derin ve karmaşık dönüşümlerden geçtiğini, bunun Çin-Suudi Arabistan ilişkilerini stratejik olarak daha önemli hale getirdiğini belirterek, “Çin, Suudi Arabistan ile ilişkilerini geliştirmeyi genel dış politikasında, özellikle de Orta Doğu diplomasisinde öncelik olarak görüyor.” dedi.
Çin’in Suudi Arabistan’ın egemenliğini, güvenliğini, istikrarını ve kendi ulusal koşullarına uygun kalkınma yolunu izlemesini desteklediğini vurgulayan Şi, Riyad’ın “Vizyon 2030” kalkınma stratejisi ile Çin’in “Kuşak ve Yol Girişimi” arasındaki sinerjinin artırılması dilediklerini ve Suudi Arabistan’ın sanayileşmesine, ekonomisini çeşitlendirmesine katkı sağlamaya hazır olduklarını ifade etti.
İki ülke arasında üst düzey diyaloğun seviyesinin yükseltilmesi ve enerji alanında koordinasyonun geliştirilmesi konusunda mutabakata varılan ziyarette, Çin ve Suudi Arabistan şirketleri arasında yeşil enerji, enformasyon teknolojisi, altyapı ve sağlık alanlarını içeren 34 anlaşma imzalandı.
Suudi devlet televizyonu Al-Ekhbariya, ülkeler arasında ayrıca 29 milyar dolar değerinde 20 anlaşmanın daha imzalanacağını bildirdi.
Şi, Riyad ziyaretinde Suudi Arabistan ile gelişen siyasi ve ekonomik ilişkileri teyit etmenin yanı sıra ilk kez düzenlenecek Çin-Arap Ülkeleri Zirvesi ve Çin-Körfez İşbirliği Örgütü Zirvesi’ne katılarak Çin’in bölgeyle bağlarını güçlendirme fırsatı bulacak.
2004’te Çin-Arap Ülkeleri İşbirliği Forumu ile başlayan çok taraflı diyaloğun, bu yıl ilk kez düzenlenecek iki zirve ile yeni bir boyuta taşınacağı öngörülüyor.
Çin Devlet Başkanı Şi, 2016’da Riyad’ı ziyaret etmiş, 2019’da da Veliaht Prens Muhammed Bin Salman ile Pekin’de görüşmüştü.
ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinde gerilim
Şi’nin ziyaretinin, ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinde gerilimlerin olduğu, küresel stratejisinde ağırlığı Asya-Pasifik’e kaydıran Washington’ın odağını Orta Doğu’dan çevirdiği bir döneme denk gelmesi dikkati çekiyor.
ABD Başkanı Joe Biden’ın Afganistan’dan çekilme kararı ve “Asya pivotu” adı verilen ülkenin küresel stratejik sıklet merkezini Asya-Pasifik bölgesine kaydırma planları, ülkenin Orta Doğu’da etkisinin geleceği hakkında kuşkuları beraberinde getiriyor.
Washington ve Riyad arasındaki ilişkiler, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi ve Suudi Arabistan’ın insan hakları sicili nedeniyle halihazırda sorunlu haldeyken, Ukrayna-Rusya Savaşı’nın ardından petrol üretiminin azaltılmasına ilişkin tartışmayla yeniden gerilimli bir seyre girmiş durumda.
Biden’ın bu yılın başında Riyad’a yaptığı ziyaret, ilişkilerde beklenen olumlu havayı sağlayamazken, iki ülke, Suudi Arabistan ve Rusya öncülüğündeki “OPEC +” ülkelerinin 5 Kasım’da petrol üretimini azaltma kararı alması nedeniyle ihtilafa düşmüştü.
ABD Kongresi, petrol fiyatlarını yükseltmeye yönelik bu adıma karşılık Suudi Arabistan’a silah satışının bir yıllığına askıya alınması çağrısı yapmıştı.
Çin, güç boşluğunu dolduracak aktör olabilir mi?
Çin’in, ABD’nin ilgisinin Orta Doğu’dan kayması ve bölgesel aktörlerin Washington’ın politikalarına açık direnciyle ortaya çıkan ekonomik ve siyasi güç boşluğunu doldurmaya aday bir aktör olup olmadığı tartışılıyor.
Son yıllarda Kuşak ve Yol Girişi kapsamında bölgede 200’den fazla enerji ve altyapı projesi yürüten Pekin’in, bölgenin kaynaklarına ilgisi artmış durumda.
Enerji ihtiyaçlarının yüzde 70’ini ithalat yoluyla karşılayan Çin, Orta Doğu petrolünün en önemli alıcısı konumunda.