Baykar Teknoloji Lideri ve Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı (T3 Vakfı) Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar, Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığı TEKNOFEST kapsamında Tuz Gölü’nde düzenlenen Roket Yarışları’nı izlemek için geldiği Aksaray’da, AA muhabirine, ülke gençlerini bilim ve teknolojiye teşvik etmekten duydukları memnuniyeti dile getirdi.
“Bu gibi yarışmalar bir anlamda mucitlerin çıkmasına ön ayak oluyor.” diyen Bayraktar, otomotiv sektörünün ve bu sektörde büyük devrim sayılan elektrikli ve akıllı otomobillerin de böyle yarışmalardan doğduğunu söyledi.
Otomotiv sanayisinin doğuşuna bakıldığında Paris’te düzenlenen bir teknoloji yarışmasının göze çarptığına dikkati çeken Bayraktar, şunları kaydetti:
“O dönemde motor teknolojisi üzerine bir yarışma yapılmış. ‘Peki yakın dönemde akıllı arabalara geçişte ne etkili oldu?’ diye soracak olursanız, benim de araştırma görevlisi olarak yurt dışında eğitim gördüğüm dönemde, Amerika Birleşik Devletleri’nde bir yarışma düzenlendi; Otonom Akıllı Araçlar Yarışması ve bu dönüşümün temelinde de o yarışma yatıyor. Bugün en büyük devrimlerden biri olarak bu arabalar yavaş yavaş hayatımıza girmeye başladılar. Bu gibi yarışmaların böyle bir anlamda kıvılcım çakıp, tutuşturup, dönüşümü tetiklediğini, yeni alanlar açtığını görüyoruz.”
Bayraktar, TEKNOFEST’in bu anlamda önemli ve dev bir organizasyon olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Biz burada bir anlamda geleceğin trendlerine bugünden hazırlanan öğrencileri bir taraftan yarıştırıp, tüm toplumun önünde bunu bir festival olarak kutlayıp, bu milli teknoloji hamlesinin paradigma dönüşümünü gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Nedir o paradigma dönüşümü? 20 sene önce insansız hava araçları için ‘Hiç uğraşmayın, dışarıdan alın. Dışarısı yürümüş gitmiş. Siz sadece onlarla aramızdaki bağı kurarsınız’ diyen anlayıştan bugün ‘biz insansız hava aracı yaptık mı, dünyanın en iyisini yaparız. Bir kere yaptık mı en gelişmişini yaparız, bu yaptığımız şey de dünyanın en iyisi olur’ anlayışına evrildiğini görüyoruz. İşte tam da hedeflediğimiz bu. Diğer tüm sivil alanlarda da biz bırakın dışarıdan almayı ‘Kendimiz gayret gösterirsek yaparız. Yapınca da en iyisini yaparız’ anlayışını yerleştirmeyi hedefliyoruz.”
“Bayraktar TB3 ve insansız savaş uçağı projemizi hızla geliştirmeye devam ediyoruz”
Baykar’ın geliştirdiği insansız hava araçlarına ilişkin bilgi veren Bayraktar, şöyle konuştu:
“İnsansız hava araçlarımıza tüm dünyadan büyük bir ilgi var. Özellikle İdlib ve Azerbaycan Karabağ harekatlarından sonra bu ilgi çok arttı. Aslında Bayraktar TB2 insansız hava aracımız İdlib harekatına (Bahar Kalkanı Harekatı), Zeytin Dalı Harekatı’na, Fırat Kalkanı Harekatı’na ve son olarak da Azerbaycan’daki harekata katıldığından dünyadan yoğun bir ilgi var hatta Bayraktar TB2 için ‘zaman zaman talepleri yetiştirmekte zorlanıyoruz’ diyebilirim. Baykar bu sayede gelirlerinin yüzde 70’inden fazlasını ihracattan elde ediyor. Şu ana kadar imzalanmış 10’dan fazla sözleşme var. Bunların bir kısmının ihracatı da gerçekleşti. Diğer taraftan Akıncı’ya da çalışıyoruz. Akıncı’nın ilk teslimatını gerçekleştirdik. Ona da yoğun bir ilgi var. Henüz o taleplere yanıt vermedik çünkü hava araçlarımızı teslim etmeyi ve kalifiye etmeyi bekledik. Şu anda Bayraktar TB2 alan her yerden, ihracat sözleşmesini imzaladığımız her yerden, artı başka ülkelerden de ilgi olduğunu görüyoruz. Akıncı daha gelişmiş bir sistem çünkü çok daha stratejik görevleri yapabiliyor. Biz de bir yandan Bayraktar TB3 ve insansız savaş uçağı projemizi hızla geliştirmeye devam ediyoruz.”
Selçuk Bayraktar, ülkenin savunma sanayisinde adından söz ettirmeye devam edeceğine inandığını vurgulayarak, şunları söyledi:
“Teknolojinin tarihine baktığımızda, savunma sanayisi hep lokomotif olmuş. Kullandığımız bütün büyük teknolojilerin kökünün savunma sanayisinde olduğunu görüyoruz. Bilgisayar teknolojisi, küresel konumlama sistemi, bütün dünyayı dönüştüren değiştiren internet teknolojisi böyle ilk defa savunma sanayisi maksadıyla ortaya çıkmış teknolojiler. Kullandığımız cep telefonları, mobil cihazların hepsinin altyapısı savunma sanayisinin ihtiyaçlarıyla doğmuş. Ülkemiz o ‘erken doğum’ dönemini yaşıyor. Bundan sonra bu sivil alanlara yayılarak, savunma sanayisindeki başardığı bu dönüşümü sivil alanlara da yaymayı başarırsa, dünyada çok daha geniş bir yelpazede ülkemizden büyük teknoloji girişimlerinin çıktığını göreceğiz. SİHA’lardaki bu başarıyı, diğer sivil alanlarda, çok farklı alanlarda görmeye başlayacağımızı düşünüyorum.”