Silahlı Çatışmaların Konumlanması ve Olay Veri Projesi (ACLED) adlı sivil toplum kuruluşunun raporunda, Hindistan’ın Pakistan’ı iki ülke arasında 2003’te imzalanan ateşkes anlaşmasını 2020’de 5 bin 133 kez sınır ihlal etmekle suçladığı, Pakistan’ın da Yeni Delhi yönetimini 1600’den fazla sınır ihlaliyle itham ettiği aktarıldı.
Raporda, iki ülke sınırının “sıcak” kalmaya devam edeceği ve Cammu Keşmir’deki durumun daha da kötüleşebileceği vurgulandı.
Hindistan’ın Cammu Keşmir bölgesinin özel statüsünü 5 Ağustos 2019’da değiştirerek merkezi yönetime bağlı iki bölgeye çevirmesinden sonra bu politika değişikliği nedeniyle yerli ve yabancı militanların etkinliğinde ani yükseliş olabileceğine işaret edildi.
Raporda, “özel statüsünün kaldırılmasının bölge hakkında hayal kırıklığı yarattığı, yabancı örgütlerin Keşmirlilerin hayal kırıklığından faydalanarak kendilerine destekçi toplamaya çalıştığı” kaydedildi.
“Müslümanların ötekileştirilmesi militan grupların faaliyetlerini artırabilir”
Yeni vatandaşlık kanununun, bölge dışındaki Hindistan vatandaşlarının Cammu Keşmir bölgesinden toprak satın almasına izin veren toprak kanunlarının olumsuzluklara neden olabileceğine dikkat çekildi.
Raporda, ilgili kanunların yanı sıra yerel yasama meclisinin üye yapısını, iktidarın Hindulara geçecek şekilde yeniden yapılandırılmasını hedefleyen bir uygulamanın bölgedeki militan grupların faaliyetlerini artırmasına yol açabileceği belirtildi.
Hindistan’ın 2020’de Cammu Keşmir bölgesinde Hint yönetimi yanlısı siyasilerin önünü açtığı, müzakere fırsatlarından yüz çevirmeye ve kontrolünü sıkılaştırmaya odaklandığı vurgulanan raporda, Yeni Delhi yönetiminin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecinde sokağa çıkma yasağı uygulamalarını bölgede istihbarat toplamak ve militanlara karşı operasyonlarını yoğunlaştırmak için kullandığı da aktarıldı.
Raporda, Pakistan’ın ise Hindistan’ın bu adımlarına uluslararası diplomatik forumlarda, Yeni Delhi yönetiminin sınır ve insan hakları ihlalleriyle sınır hattında şiddeti kışkırttığı söylemlerini kullanarak karşılık verdiği ifade edildi.
İki ülkenin de iş birliğine dayanmayan askeri stratejiler benimsediği belirtilen raporda, Cammu Keşmir çatışmasını çözmek için ikili teşebbüslerin yakın gelecekte olası görünmediğinin altı çizildi.
Cammu Keşmir’in özel statüsünün kaldırılması
Hindistan, anayasanın yarım asırdan uzun süredir Cammu Keşmir’e ayrıcalık tanıyan 370. maddesini 5 Ağustos 2019’da iptal ederek, bölgenin özel statülü yapısını ortadan kaldırmış ve eyaleti ikiye bölmüştü.
Eyalet, 31 Ekim 2019’da resmi olarak merkeze bağlı Cammu Keşmir ve Ladakh “Birlik Toprağı” statüsünde iki bölgeye ayrılmıştı.
Kararın ardından Hint güvenlik güçleri, Cammu Keşmir’de asayiş operasyonlarını ve halk üzerindeki baskıları yoğunlaştırmış, sokağa çıkma yasağının yanı sıra internet, telefon ve ulaşım kısıtlamaları getirilmiş, bölgedeki yerel partilerin yöneticileri ve üyeleri gözaltına alınmıştı.
İngiltere’den bağımsızlığın kazanıldığı 1947’den bu yana Cammu Keşmir, kendi yasalarını çıkarabilen ayrıcalıklı konumdaydı. Bu özel statü, yabancıların bölgeye yerleşmesine ve mülk edinmesine izin vermeyen vatandaşlık yasasını da içeriyordu.
Keşmir sorunu
İngiltere, 1947’de sömürge olarak yönettiği Hindistan’dan çekilirken o dönemde bir prenslik olan Keşmir, bağımsızlıklarını yeni kazanan Hindistan ya da Pakistan ile birleşme konusunda tercihle karşı karşıya kaldı.
Nüfusunun yüzde 90’ı Müslüman olan Keşmir halkı, 1947’de Pakistan’a katılmaktan yana tavır alsa da dönemin prensi, Hindistan ile birleşmeye karar verdi.
Karara, Müslüman Keşmir halkı karşı çıktı. Pakistan ve Hindistan’ın bölgeye asker göndermesiyle taraflar, 1947’de ilk kez savaştı. İki ülke arasında yine aynı nedenle 1965 ve 1999’da savaş çıktı.
Savaşların ardından sağlanan geçici ateşkes sonucunda Cammu Keşmir’in yüzde 45’i Hindistan’ın, yüzde 35’i Pakistan’ın kontrolünde kaldı. Bölgenin doğusundaki yüzde 20’lik bir kısım ise sınırdaş Çin’in hakimiyetine verildi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), 1948’den itibaren aldığı kararlarla Keşmir’in askerden arındırılmasını ve geleceğinin halk oylamasıyla belirlenmesini öngörüyor.
Hindistan, halk oylamasına karşı tutum benimserken Pakistan, BMGK kararlarının uygulanmasını istiyor.