Avrupa’nın karanlık sömürgecilik tarihinin son şahitlerinden Kongolu Lea Tavares Mujinga, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin Belçika’nın sömürgesi olduğu dönemde yerli bir anne ve Portekizli bir babanın kızı olarak dünyaya gelmiş.
Başkent Kinşasa’ya 750 kilometre mesafedeki Kasai kentinde doğan Mujinga, Belçika koloni idaresinin “ırklar arası birliktelikleri önlemenin yanı sıra babası beyaz ırklardan olan “utanç çocuklarının” gelecekte Belçika’yla bağları bulunduğunu iddia etmelerinin önüne geçebilmeyi amaçlayan izolasyon politikasının kurbanı olmuş.
Mujinga, babasının Portekiz’deki ailesine bir bebeği olduğu müjdesini vermek üzere memleketine gittiği sırada annesinden koparılmış ve yerel Katolik Kilisesi yetkililerince bir yurda yerleştirilmiş.
“Babam gemi yolculuğundayken gelip beni annemden almışlar”
75 yaşındaki Mujinga, AA muhabirine, henüz 2 yaşındayken başına gelen bu olayı ve yurtta elverişsiz koşullarda büyütüldüğü 13 seneyi anlattı.
Babasının, kendisinin doğduğunu müjdelemek üzere Portekiz’e ailesinin yanına gittiğini belirten Mujinga, şunları söyledi:
“Ama o dönemde gemiyle yolculuk yapılıyormuş ve sadece gitmesi 6-8 ay alıyormuş. Babamın yokluğunda gelip, beni annemden almışlar. Nereye götürüldüğümü söylememişler. Babam döndüğünde beni çok aramış ama bilgi edinememiş. Dillerini anlamayan henüz 2 yaşında bir bebektim.
Yurtta üstümüzde ince bir elbiseyle, ayakkabısız bırakılıyorduk. Ayaklarımın altında hala o günlerden kalma yara izleri var. Hiç süt vermezlerdi sadece pirinç lapası. Çoğu zaman aç uyurdum, gittikçe güçsüzleşiyordum. İncecik bir şiltenin üzerinde yastıksız, küçük bir battaniyeyle yatıyorduk. Kaldığımız oda, morga bitişikti. Yurt, aynı zamanda bir hastaneydi. Eğer detayları anlatırsam, bir insanın kaldıramayacağı şeyler duymuş olursunuz. O nedenle her şeyi anlatmak istemiyorum.”
“Annemle gözyaşları içinde kavuştuğumuzda yastığının üzerinde benim kıyafetim vardı”
Mujinga, öğretmen olarak mezun edilerek yurttan çıkışının verildiği 15 yaşına kadar annesini yalnızca 2 kere gördüğünü dile getirdi.
Yüzlere kilometre uzaklıktaki bir köyde yaşayan annesinin, kendisini sadece 4 yaşındayken ziyaret edebildiğini, sık sık gelebilmesinin maddi ve fiziki koşullar nedeniyle mümkün olmadığını vurgulayan Mujinga, annesiyle ikinci görüşmesine ilişkin şunları söyledi:
“8 yaşındayken okul tatilinde iki kişi gözetiminde annemi görmeye gitmeme izin verdiler. Kamyon ve botlarla yaptığımız yolculuk 5-6 gün sürdü. Yurdun verdiği tüm parayı kamyona vermek zorunda kaldık. 2 gün sonra botla geçmemiz gereken ırmağa ulaştığımızda para kalmamıştı.
Oradaki çaresizliğimizi gören bir kadın yanımıza yaklaştı. Benim melez olduğumu fark ettiği için yanıma gelerek kimin kızı olduğumu sordu. Annemin kuzeni olduğunu söyledi ve beni anneme götürdü. Eve vardığımızda geceydi ve annem uyuyordu. Benim geldiğime inanmadı. Gözyaşları içinde kavuştuğumuzda yastığının üzerinde benim kıyafetim vardı, yıllardır her gece onunla uyuyormuş.”
Annesiyle yalnızca 1 hafta kalabildiğini belirten Mujinga, 15 yaşında öğretmen olarak mezun edildiğini ve yurttan çıkışı verildiğini kaydetti.
Bir sene öğretmenlik yaptığını aktaran Mujinga, 16 yaşında Belçikalı bir pilot olan eşiyle tanıştığını ve 4 çocukları olduğunu söyledi.
Mujinga, 1988’de eşinin uçak kazasında öldüğünde kendisi için yeni bir sınavın başladığını belirtti.
“Kraliçe’ye mektup yazdım”
Çocuklarıyla Belçika’ya gelen Mujinga, dönemin Kraliçesi Fabiola’ya bir mektup yazmaya karar verdiğini anlatarak, şöyle devam etti:
“Ona ‘ben sizin çocuklarınızdan biriyim’ yazdım. Çünkü yurtta bize böyle söylüyorlardı. Belçika’ya çocuklarımla geldiğimi, Belçika devletinin beni ailem ve köklerimden, her türlü mirastan mahrum bıraktığını anlattım. ‘Bana yardım etmek için ne yapabilirsiniz?’ yazdım. Kraliçe’den yanıt geldi ancak gelen yanıtta hiçbir şey yapılamayacağı, federal yardım kurumuna başvurmam gerektiği yazıyordu.”
Mujinga, kendi çabasıyla çocuklarını büyüttüğünü, kendisiyle aynı kaderi paylaşan 4 arkadaşına tutunarak hayatı göğüslediğini vurgulayarak, 3 sene önce avukata başvurarak, Belçika devletine karşı “insanlık suçu” işlediği gerekçesiyle dava açtıklarına değindi.
Belçika devletine sömürgecilik geçmişi nedeniyle açılan bu ilk dava, 14 Ekim’de Brüksel Adalet Sarayında 50 biner avro tazminat talebiyle görülmüştü.
Avukatın dava dosyasındaki iddialarda, Kongo’nun bağımsızlığından sonra çocukların hem devlet hem kilise tarafından terk edildiği ve milis güçler tarafından cinsel tacize uğradığı bilgileri yer alıyordu.
Mujinga, davanın 26 Ekim’de sonuçlanması gerektiğini ancak halen haber gelmediğini belirterek, “Bizi soyumuzdan kopardılar. Bizlerden doğma çocuklar da aynı kaderi yaşadı. Yitirilmiş bir hayatın bedeli nedir? Kayıp, koparılmış bir hayata ne fiyat biçebilirsiniz? Nasıl tazmin edebilirsiniz? Biz bu durumdaki binlerce insanın korunmasını sağlayacak bir yasa çıkmasını da istiyoruz.” diye konuştu.
“Büyükannemin annesi bile köleleştirilmiş”
Mujinga, Kongo’nun Belçika sömürgesi olduğu 1908-1960 döneminde yaşananlara dair “Annem ve büyükannem anlatıyordu. Büyükannemin annesi bile köleleştirilmiş. Aslında evlenirken zaten satıldığı için onun köleleştirilmemesi gerekiyormuş. Ama büyükannem gelip onu bile götürdüklerini, kaçmak isteyen kölelerin ellerini canlı canlı kestiklerini ya da öldürdüklerini anlatırdı.” diye konuştu.
“Bir avroluk sembolik tazminat önerdiler”
Belçika devletinin sömürgecilik tarihiyle yüzleşmekten kaçındığına işaret eden Mujinga, “Sadece özür dilediler. Özürden sonra da sembolik tazminat olarak bir avro önerdiler.” dedi.
Eski Belçika Başbakanı Charles Michel, 2019’da parlamentoda yaptığı konuşmada, “Federal hükümet adına kolonileştirme döneminde doğan melezlere ve ailelerine yaşadıkları acılar ve adaletsizlik nedeniyle özürlerimi sunuyorum. Umarım bu adım, milli tarihimizin bu kısmı hakkındaki farkındalığı artırır ve bilgi noksanlığını giderir.” demişti.
“Çok güçlü bir kadın”
Annesinin hikayesini dinlerken gözyaşlarına boğulan Ignace Moleka da “Onun için de bizim için de kolay değildi. Çok güçlü bir kadın. Biz onu sadece bir kere ağlarken gördük. 3 sene önce davayı açmak için avukata yaşadıklarını anlatması gerektiğinde ağlamıştı. İlk defa o zaman kendini açmıştı.” ifadesini kullandı.
Mujinga’nın oğlu Moleka, eşinin ailesinin Kinşasa’da yaşadığı için sık sık Kongo’ya gittiklerini ancak annesini memleketini görmeye gitmesi için ikna edemediklerini dile getirdi.