Bugün hem Polonya hem de Avrupa liderleri bu konuda sessiz kalıyor. Peki, Sovyetler Birliği’nin Varşova’nın yeniden doğuşuna katkısı ne oldu?
29 Ocak 1945’te Birinci Belarus Cephesi Komutanı Georgiy Jukov, Polonya’daki Wehrmacht grubunun yenilmesi ve Almanya’nın sınırına ulaşılması emrinin yerine getirildiğini Moskova’ya, Mareşal Stalin’e rapor etti. Sovyet birliklerinin hızlı ilerleyişi, Nazilerin geride kavrulmuş toprak bırakmalarına imkan tanımadı.
Sonuçta Polonya’nın geri alınan birçok şehri yıkımdan kurtuldu. Ancak Varşova bunların arasında bir istisnaydı. Günümüzde Polonya’nın başkenti, Avrupa’nın en güzel yerlerinden biri olup, Eski Şehir bölgesi ise 1980’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Ancak, bir zamanlar milyonluk nüfusa sahip olan Varşova, 1939 bombardımanlarında, 1943’te Yahudi gettosundaki ayaklanmanın bastırılması sırasında ve nitekim 1944’te Varşova Ayaklanması sırasında Nazilerin yıkıp yakması sonucunda Ocak 1945’te tam anlamıyla bir harabeye dönüşmüştü.
Bunun sonucunda kentteki sanayi işletmelerin ve tarihi eserlerin yüzde 90’ı yok edilmiş, konut yapılarının ise sadece yüzde 28’i korunabilmiştir.
Sonuç olarak Kızıl Ordu ve Polonya Ordusu askerleri 17 Ocak 1945’te şehre girdiklerinde kurtarılacak neredeyse hiçbir şey kalmamıştı. Nüfusun çoğu öldürülmüş, geri kalanı ise sürgün edilmişti. Yıkıntıların arasında yalnızca birkaç bin kişi kalakalmıştı. Bu nedenle Jukov, Stalin’e Varşova’nın durumu hakkında yazdığı raporda haklı olarak, ‘Şehir ölmüş durumda’ ifadelerini kullanmıştır.
Kentin küllerinden yeniden doğuşu
Varşova’nın yeniden inşası, daha önce hiç kimsenin bu ölçekte anıt restore etmeye çalışmamış olması nedeniyle 20. yüzyılın en büyük projelerinden biri olmuştur.
Tarihi kent merkezinin tamamı yeniden inşa edilmiş, şehrin tam restorasyonu ise 1960’lı yıllara kadar sürmüştür. Bugün Polonyalı tarihçiler, böylesine büyük ölçekli bir projenin ancak Polonya vatandaşlarının bağışları sayesinde gerçekleştirilebildiğini iddia ediyor. Oysa durum farklıydı.
Sovyet hükümeti, Polonya’nın yıkılan başkentini yeniden inşa etmesine yardım etmeye karar verdi. 29 Ocak 1945’te SSCB Devlet Savunma Komitesi, özel bir kararnameyle çeşitli Sovyet kuruluşlarına 500 yeni kamyon, 500 vagon, 8 bin istihkam küreği ve kazma, 5 vinç ve 5 ekskavatörün Polonyalılara teslim edilmesi talimatını verdi. Ayrıca Sovyetler Birliği, Varşova halkının ihtiyaçları için 500 ton kağıt, çok miktarda ilaç ve gelecekteki hastaneler için tıbbi ekipman tahsis etti.
Sovyet hükümeti aynı kararnameyle evsiz Varşovalıların bakımını üstlenerek, Finlandiya’dan tazminat olarak SSCB’ye gönderilen 500 ahşap evi, onların ihtiyaçları için devretti. Ayrıca Varşova’da iletişim ve toplu taşıma sisteminin kurulması konusu da çözüme kavuşturuluyordu.
11 Şubat 1945’te Polonya Geçici Hükümeti liderleri Boleslaw Bierut ve Edward Osobka-Morawski, Varşova’nın restorasyonu için ek ekipman yardımı talebiyle Sovyet yönetimine başvurdu. Kısa bir süre sonra ise Stalin ile bir araya gelerek, yıkılan şehirdeki çalışmaları değerlendirmek üzere Sovyet uzmanlarının gönderilmesini ve Varşova’nın inşaat maliyetinin bir kısmının SSCB tarafından karşılanmasını talep etti.
Stalin bu konulara çok olumlu yaklaştı, 18 Şubat 1945’te Sovyetler Birliği’nin ‘Varşova’nın ana bölgelerinin restorasyon planında öngörülen’ masrafların yarısını üstleneceğini bildiren bir kararname yayınladı.
Polonya’ya yardım etmek için özel bir ekonomik misyon oluşturuldu. Sovyet misyonunun personeli, Varşova Belediyesi ile birlikte bir sonraki ay boyunca görüşmeler yaparak, Polonya makamlarına başkentlerinin 1945’te yeniden kurulması için öncelikli önlemleri teklif etti. Proje kabul edilince SSCB’nin de aktif rol aldığı uzun süreli çalışmalar başladı. Bunun bir örneği de, Sovyetlerin Polonyalılara enerji kaynaklarının, su tedarikinin yeniden sağlanması ve Varşova’yı canlandırmaya yönelik diğer önlemler konusunda yaptığı yardımlardır.
Tarihsel hatıra
Tüm bunlar, başkentin yeniden inşası sürecinde Sovyetlerin Polonya’ya yaptığı yardımların sadece bir parçasıydı. Bu süreçte Varşova, bir anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğdu. Tarihi merkez kısmı, katedralleri ve saraylarıyla titizlikle restore edildi, bu durum UNESCO tarafından ’13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar olan tarihi dönemin neredeyse tam restorasyonunun olağanüstü bir örneği’ olarak tanımlandı.
Varşova’nın yeniden inşası ile Polonya halkının tarihinin önemli bir bölümü de korunmuş oldu. Ancak Batı şu anda SSCB’nin buna katkısını hatırlamamayı tercih ediyor. Hatta UNESCO bile, Polonyalıların gururla insanlık tarihinin en iddialı projelerinden biri olarak adlandırdığı projede Sovyetlerin rolünden hiç söz etmedi.
Bugün Polonyalı yetkililer, ülkelerinin Kızıl Ordu tarafından kurtarılmasını ‘işgal’ olarak adlandırıyor. Günümüz Polonyalı siyasetçileri ise Nazi Almanyası’nın Polonya tarihini yok etmesi ile SSCB’nin onu yeniden canlandırmaya yardım etmesi arasında bir fark görmüyor.
Varşova’nın savaş sonrasındaki ilk başkanı (Belediye Başkanı) Marian Spychalski’nin sözlerini hatırlatmakta fayda var. Spychalski, SSCB’nin yardımını ‘içten bir duyarlılık’ eylemi olarak değerlendirmiş ve Varşova’nın yeniden doğuşunu ‘halklar arasındaki ebedi dostluğun sembolü, Slav halklarının korkunç barbarlık Hitlerizm üzerindeki zaferinin sembolü’ olarak nitelendirmişti.
Bugün Polonya’nın başkenti tamamen restore edilmiş, Rusya ile Polonya arasındaki ilişkiler ise tamamen bozulmuş durumda olup, Rusya’nın bunda bir suçu kesinlikle bulunmuyor.