Sudan Sulama ve Su Kaynakları Bakanlığından yapılan açıklamada, başkentin 44 kilometre uzağında 1937’de inşa edilen barajın boşaltılması esnasında kuzey kısmında su seviyelerinde artış, güney kesimlerinde ise düşüş yaşanabileceği belirtilerek, vatandaşlardan can ve mal güvenlikleri için dikkatli olunması istendi.
Açıklamada, barajın boşaltılmasına 1 Nisan’dan itibaren başlanacağı belirtildi.
Bakanlıktan 9 Mart’ta yapılan açıklamada, Hedasi Barajı’nın doldurulmasından kaynaklanacak tüm senaryoların hesaplanması için çalışıldığı, muhtemel olumsuz etkileri azaltmak için Cebel-i Evliya ve Rusayris barajlarının boşaltılma ve dolum sistemleri ile ilgili değişiklikler yapılacağı kaydedilmişti.
Baraj krizi 10 yıldır sürüyor
Hedasi Barajı krizi, Etiyopya, Mısır ile Sudan arasında karşılıklı suçlamalar ve uzlaşı olmadan 10 yıldır sürüyor.
Baraj, Mavi Nil suları üzerine Sudan-Etiyopya sınırına yakın bölgede inşa ediliyor.
Elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 90’ını hidroelektrik santrallerinden sağlayan Etiyopya, Afrika’nın en büyüğü olacak Hedasi Barajı ile enerji açığını kapatmayı ve komşu ülkelere elektrik satmayı amaçlıyor.
Mısır ve Sudan ise su paylarının azalacağı ve barajın taşıdığı güvenlik riskleri nedeniyle tam uzlaşı olmadan barajın dolumu ve işletilmesine karşı çıkıyor.
Etiyopya, yeni ara bulucu talebini reddetti
Mısır ve Sudanlı liderler, Etiyopya’nın barajla ilgili tek taraflı herhangi bir adımını reddettiklerini belirterek, kapsamlı ve yasal olarak bağlayıcı anlaşmaya varılması için ikili, bölgesel ve uluslararası çabaları güçlendirme konusunda anlaşmıştı.
Mısır, Sudan’ın krizin çözümü için Afrika Birliği, ABD, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler liderliğini içeren dörtlü ara buluculuk girişimi oluşturulması önerisine destek vermişti.
Etiyopya hükümeti ise 9 Mart’ta Nil Nehri ile ilgili soruna uluslararası müdahaleye karşı olduklarını açıklamıştı.
Addis Ababa yönetimi, Mısır ve Sudan ile bir anlaşmaya varmamasına rağmen barajın doldurulmasında ısrar ederken Kahire ve Hartum yönetimleri ise Nil suyunun paydaş ülke başına düşen yıllık paylarının etkilenmemesi için öncelikle üçlü anlaşmaya varılması gerektiğini vurguluyor.