Adana’da, ismini bir zamanlar kazan yapan ustalardan alan tarihi çarşının yarım asırlık ustaları, ilk günkü heyecanla zanaatlarını yaşatmaya çalışıyor.
Anadolu’daki kapalı çarşı geleneğinin en önemli örneklerinden birisi olan Kazancılar Çarşısı’nda ilerleyen yaşlarıyla zamana, zanaatlarıyla teknolojiye direnen ustalar, tamamı el becerisine dayanan mesleklerini gelecek nesillere aktarmak istiyor.
Dükkanları tarih kokan çarşıda yarım asrı aşkındır bakır işleyen, sayacılık (deri veya kumaşı keserek ayakkabı kalıbına uygun hale getirme zanaatı), terzilik ve marangozluk yapan ustalar, mesleklerini uzun yıllardan bu yana sürdürmenin mutluluğunu yaşıyor.
Çarşının içindeki dükkanında 57 yıldan bu yana sayacılık yapan 70 yaşındaki Süleyman Küçükgöz, AA muhabirine, maddi nedenlerden dolayı okula gidemediğini anlattı.
Çocuk yaşlarda ayakkabı ustasının yanına çırak olarak verildiğini belirten Küçükgöz, mesleğin inceliklerini en iyi şekilde öğrendikten sonra kalfalığa adım attığını, ardından usta olup kendisine ait iş yerini açtığını söyledi.
Küçükgöz, geçmişte tezgahın başında el becerileriyle ayakkabı yaptığını vurgulayarak, “O yıllarda her şeyi elle yapardık. Bu iş sayesinde üç çocuğumu çok şükür üniversite okuttum, iyi yerlere geldiler.” diye konuştu.
Teknolojik gelişmelerle her şeyin artık makineyle yapılmaya başladığını, bu nedenle çarşıdaki çok sayıdaki atölyenin de kapandığını ifade eden Küçükgöz, kendisinin ise şimdilerde yalnızca ayakkabı kalıbı keserek mesleğini sürdürdüğünü dile getirdi.
Küçükgöz, “Emekliyim ama kahveye gitmektense çalışmayı tercih ediyorum. Çıraklığım bu çarşıda geçti. Buradan kimler geldi, kimler geçti. Bir çoğu vefat etti, kimi işi bıraktı. Sağ olsunlar, bizi burada mesleğin kalesi gibi görüyorlar. İş getiriyorlar ve biz kendi malımız gibi kalıbı kesiyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Dünyaya bir daha gelsem bu işi yaparım”
Bakır ustası 63 yaşındaki Güneri Filizgil de babasının kendisini 8 yaşında meslek öğrenmesi için Kazancılar Çarşısı’ndaki bakır ustasının yanına çırak verdiğini belirtti.
Filizgil, o dönemler öğleye kadar okula gittiğini, ardından da atölyenin yolunu tuttuğunu anlatarak, babasını 12 yaşındayken kaybetmesiyle ilkokul üçüncü sınıftan sonra eğitimine devam edemediğini vurguladı.
Sonraki yıllarda kalfalık ardından da ustalıkla zanaatını sürdürdüğünü aktaran Filizgil, şöyle dedi:
“Şu anda sac, bakır, kromla ilgili her şeyi yapıyorum fakat bizim şimdi yaptığımız eskiden yaptıklarımızdan çok farklı. Eskiden, kazanlar, sobalar yapardık, şimdi onların hiçbiri yok. Şu anda tatlı ocakları, tezgahlar yapıyoruz. Dünyaya bir daha gelsem bu işi yaparım, güzel bir zanaatımız var. Ekmeğimizi kazanıyoruz, kimseye muhtaç olmuyoruz.”
“Makinelerin sesi teknoloji ile kesildi”
Tarihi çarşının 61 yıllık terzisi Abdullah İnler (69) de ilkokul yıllarında okuldan arta kalan zamanlarda mesleğin inceliklerini öğrendiğini söyledi.
Eskiden mesleklerinin el üstünde tutulduğunu, siparişlere yetişemediklerini anlatan İnler, zaman içerisinde teknolojinin gelişmesiyle hiç durmayan dikiş makinelerinin sesinin kesildiğini belirtti.
Marangoz 75 yaşındaki Yakup Özçağlı, baba mesleğini ilerlemiş yaşına rağmen 68 yıldan bu yana sürdürmeye çalıştığını aktardı.
Bu iş sayesinde 4 çocuğunu okuttuğunu belirten Özçağlı, şu anda sipariş üzerine elek, merdane gibi ev gereçleri yaparak kazanç sağlamaya çalıştığını kaydetti.