Kirişci, Bakanlıkta düzenlenen 2023-2027 Dönemi Türkiye Tarımsal Kuraklıkla Mücadele Stratejisi ve Eylem Planı Tanıtım Toplantısı’nda, bu eylem planının, gündeme geldiği dönemin son derece kritik olduğunu, bu yönüyle de diğer eylem planlarından daha farklı etki ve katkıları olacağını söyledi.
Suyun kritik bir konu olduğunu vurgulayan Kirişci, “Dünyanın yıllardır ajandasında üst sıralardan yer alan tarım, gıda, su ve enerji… Bunların tamamı bizim Bakanlığımızın iştigal sahası. Türkiye, Akdeniz Bölgesi’nde yarı kurak lokasyonda bir ülke. Bu ülke, 112 milyar metreküp suyunun 58 milyar metreküpünü kullanan, bu 58 milyar metreküpün yüzde 75-76’sını tarımsal sulamada, yüzde 11-12’sini içme, yüzde 10’luk kısmını da endüstriyel amaçlı kullanan bir ülke.” diye konuştu.
“Su fakiri ülke konumuna geleceğiz”
Türkiye’nin nüfusunun artmasıyla su stresini daha fazla yaşayan bir ülke haline geldiğine işaret eden Kirişçi, “Bu, mevcut suyu 85 milyona böldüğümüzde önümüzde çıkan rakam 1323 litre. Kişi başına düşen su potansiyeli bu. Nüfus ve sanayileşmedeki süreci dikkate aldığımızda, bugün için 1323 litreyle su stresi altındaki ülke kategorisinde olsak bile, 2030 ve sonrası için 750 litreye düşeceğinden bu çerçevede artık su fakiri ülke konumuna gelmiş olunacak. Artık bu süreç yaşandıktan sonra tekrar o arzuladığımız iyi günlere dönme imkanımız yok. Yapmamız gereken en önemli husus, bu süreci yavaşlatmak ve bu sürecin etkilerini olabildiğince minimize etmektir.” ifadesini kullandı.
Kirişci, Türkiye’nin küresel ısınmaya en az katkısı olan ülke olmasına rağmen, 2021’de Paris Anlaşması’nı Meclisinden geçirdiğini belirterek, “Dolayısıyla ‘bizim sorumluluğumuz bu konuda minimum düzeydedir’ demedik, uluslararası camia için de örneklik teşkil edecek davranışı sergilemiş olduk.” değerlendirmesinde bulundu.
Kuraklığın, kabul edilmesi gereken bir konu olduğunu belirten Kirişci, “Bunun minimize edilmesi, buna ilişkin tedbir alınması hususu vakit kaybetmeden uygulamamız gereken birtakım tedbirleri gerektiriyor.” dedi.
Kirişci, tarımsal alanda alınacak tedbirlere de dikkati çekerek, şunları söyledi:
“Hem sulu hem de kuru tarım için mutlaka bizim çalışmalar yapmamız ve bu çalışmaları yaygınlaştırıyor olmamız gerekir. Bu çerçevede doğrudan ekim, doğrudan dikim adı verilen uygulamanın ülkemizden yaygınlaşmamış olmasından dolayı üzüldüğümü belirtmek isterim. Kendi ihtisas alanım da toprak işleme. Biz hala doğrudan ekim ve doğrudan dikimi yaygınlaştırabilmiş değiliz. Bunun örneklerini görmüyoruz. Bu bizim coğrafyamız için önemli bir konu ve başlık. Verimimiz düşmüş gibi görünebilir ama kazancımız ve ekonomik anlamda maliyet hesabı yapınca kazanımımız oldukça yüksektir. Bunun mutlaka dikkate alınması gerekir.”
Planların uygulanmasının, hazırlanmasından daha önemli olduğunu bildiren Kirişci, bu planların takibinin de çok önem taşıdığını söyledi. Bu sorumluluklarını yerine getirmeyenlere birtakım müeyyideler uygulanması gerektiğine değinen Kirişci, “Başaramadık, üstesinden gelemedik’ diyebileceğimiz bir husus değildir. Bu konularda kararlı ve istikrarlı bir duruş sergilememiz gerekir. Bu çalışmaların sürdürülebilir olması ve sürekliliği çok çok önemli.” ifadesini kullandı.
“Suyu merkeze alan planlama olmalı”
Kirişci, Türkiye Yüzyılı’nın eksenini tarım ve ormanın oluşturacağını belirterek, şu değerlendirmemelerde bulundu:
“Çevre dostu uygulamaların başında eğitim geliyor. Netice alabilmemiz için ilkokul çağından itibaren bu eğitim gerekli. Suyla ilgili Bakanlık olarak basınç sulamada yüzde 34’lerde bulunuyor olmamız, şimdilik bizim için geçmişten geldiğimiz noktayı mukayese ettiğimizde başarı gibi olabilir. Tarımsal sulama suyun en çok tüketildiği alan olduğu için bunu süratle başarmalıyız, buna yönelik Bakanlık olarak verdiğimiz destekleri süratle gözden geçirmemiz ve bunun yaygınlaşmasını sağlamamız önemli. Suyu merkeze alan bir planlama dedik. Eğer diyelim ki Konya bölgesinde bu kadar su sıkıntısı varken, suyu çok tüketen ürünlerin üretimine hala rıza gösteriyorsak burada da tuhaflık var. Suya göre tarım, suyu merkeze alan planlama olmazsa olmazımız olmalı.”
Bakan Kirişci, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tensipleriyle tarım konularına ilişkin bir kanun teklifinin bu hafta ilgili komisyona intikal edeceği bilgisini paylaşarak, “Bu paketle, yıllardır özlemini duyduğumuz pek çok konuya, tarım ve ormanın kronikleşen sorunlarına ilişkin torba kanun yasalaşmış ve pek çok alanda düzenleme yapılmış olacaktır. Planlama konusu su esaslı ve diğer birtakım kritik konuları dikkate alınarak yapılacak planlama bizim için çok çok önemli olacak. Türkiye Yüzyılı’na giriş yaptığımız 2023’te inşallah seçimden önce de torba kanun yasalaşırsa hepimiz çok mutlu olacağız. Tüketici de üretici de çok mutlu olacak.” diye konuştu.
“Yeni iklime en iyi şekilde hazırlanmalıyız”
Tarım Reformu Genel Müdürü Burhan Demirok da tarımsal üretimin değişen iklim koşullarına nasıl tepki vereceği ve yeni üretim sistemlerine geçişin nasıl olacağının hayati derecede önem kazandığını belirterek, “Ülkemizde Aralık 2022, son 52 yılın en sıcak aralık ayı olarak kayıtlara geçti. Mevcut tablo ortadayken tarıma, ormana ,suya daha sıkı sarılmamız ve yeni iklime en iyi şekilde hazırlanmamız gerekir. Türkiye olarak iklim değişikliğiyle mücadelede diğer ülkelerden daha hızlı hareket etmeli, daha etkin politikalar üretmeli ve tedbirlerimizi vakit kaybetmeden almalıyız.” ifadesini kullandı.
Gelir koruma sigortası uygulamasını başlattıklarını anımsatan Demirok, bu uygulamayı ülke çapında yaygınlaştıracaklarını söyledi.
TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Yunus Kılıç da “Türkiye, su kısıtı olan bir ülke. Suyun tarlada olmasını sağlayacak süreçleri daha iyi yönetmemiz lazım.” diye konuştu.