Tayvan’ın başkenti Taipei’de, Çin’in tüm uyarılarına rağmen Ada’yı ziyaret eden ABD Kongre heyetiyle bir araya gelen Lai Ching-te, görüşmede yaptığı açıklamasında, Tayvanlı yetkililerin ABD Kongresi’nin adanın savunma kapasitesinin güçlendirilmesine yardımcı olacağını umduğunu vurgularken, “Eski ABD Başkanı Reagan’ın ‘Güç Yoluyla Barış’ kavramına büyük saygı duyuyorum. Bu nedenle gelecekte reformlara devam etmeyi, savunma kabiliyetlerini geliştirmeyi ve Tayvan halkının evini savunma konusundaki kararlılığını dünyaya göstermeyi planlıyorum” ifadelerini kullandı.
ABD, Tayvan’a silah tedariklerini sürdürme niyetinde
İki ülke arasındaki gerilimi daha da artıran ABD Temsilciler Meclisi ziyaretinde, heyete başkanlık eden Cumhuriyetçi Dışişleri Komitesi Başkanı Michael McCaul, ABD’nin Tayvan’ı silahlandırmaya devam edeceğini bildirdi.
McCaul, 1979 Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında ABD’nin üç taahhüdünü hatırlattığı konuşmasında, “Taahhütlerden biri Tayvan’a savunma silahları sağlamak, diğeri de Tayvan’ın geleceğinin barışçıl yollarla belirlenmesini sağlamaktır. Üçüncüsü ise, ABD’nin Tayvan halkının güvenliğini tehlikeye atacak güç ya da gözdağı eylemlerine karşı koyma kapasitesini muhafaza etmesidir” dedi.
ABD tarafının bu taahhütleri yerine getirdiğini ve getirmeye devam edeceğini ilan eden McCaul, Çin’in Tayvan ve Tayvan Boğazı çevresinde düzenlediği askeri tatbikatın, Pekin’in adayı “barışçıl bir şekilde almakla ilgilenmediğini” gösterdiğinin altını çizdi.
Tayvan sorunu ve ABD’nin tutumu
ABD, 1979 yılında Tayvan ile diplomatik ilişkilerini keserken, Washington, ‘tek Çin’ politikasını tanımakla birlikte Taipei yönetimiyle temaslarını sürdürmeye devam ediyor.
ABD, Güney Çin Denizi’nde adeta yüzen bir askeri üs olan Tayvan’ın başlıca silah tedarikçisi olarak bilinirken, halihazırda ABD’nin adaya yaptığı silah sevkiyatının portföyü yaklaşık 19 milyar doları geçiyor.
Çin Dışişleri Bakanlığı’nın tahminlerine göre ABD’nin Tayvan’a yaptığı silah sevkiyatlarının toplam tutarı 70 milyar doları aşıyor.
Çin-Tayvan anlaşmazlığı
Çin’de İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Çan Kay-şek liderliğindeki Çin Milliyetçi Partisi (KMT/Koumintag) güçleri ile Mao Zıdong önderliğindeki Çin Komünist Partisi (ÇKP) güçleri arasında yaşanan iç savaşta galip gelen Komünistler, 1 Ekim 1949’da Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ilan etmişti.
İç savaşı kaybeden Koumintag üyeleri ise Tayvan’a yerleşip 1912’de kurulan ‘Çin Cumhuriyeti’ iktidarının Ada’da devam ettiğini ileri sürerek burada geçici hükümet kurmuştu.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin kendi topraklarının parçası olduğu kabul edilen Tayvan, 1949’dan bu yana fiili bağımsızlığa sahip bulunuyor. Çin ana karası ile Tayvan arasındaki ayrılık hala sürüyor.
Pekin yönetimi Ada’nın ana kara ile yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanımını dışlamayacağını vurguluyor.
ABD ile Çin arasında sıcak çatışmaya dönüşebilecek ‘stratejik rekabet sahası’ niteliğine bürünen Tayvan, petrol rezervleri ve balıkçılık açısından oldukça zengin olması nedeniyle ABD’nin bölgeye olan ilgisini daha fazla çekiyor.
ABD’nin Tayvan’ı askeri ve mali açıdan desteklemesi ve egemenliğinin koruyucu olduğu sözü vermesi, Çin’in ‘Tek Çin’ politikasının uygulanmasını engelleyerek cumhuriyetin egemenliğine ‘tehdit’ olarak değerlendiriliyor.
‘Tek Çin ilkesini’ vurgulayan Çin ile egemenlik ihtilafı içindeki Ada’yı 25 yıl aradan sonra ziyaret eden ilk ABD Temsilciler Meclisi Başkanı olan Pelosi’nin ziyareti, Ada’yı topraklarının parçası olarak gören Pekin’in tepkisini çekmiş, Çin ordusu ziyaretin ardından Ada çevresinde askeri tatbikatlara başlamıştı.