Vodafone Business’ın ana sponsorluğunda Capital, Ekonomist ve StartUp dergileri tarafından düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesi’nin ikinci günü kapsamında “Bankacılığın Geleceği” paneli çevrim içi gerçekleştirildi.
Panelde konuşan Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı ve Ziraat Bankası Genel Müdürü Alpaslan Çakar, küresel bazda hızlı bir değişimin olduğu son zamanlarda bir de salgının etkisiyle çok daha farklı dönem yaşanmaya başladığını belirtti.
Türkiye ekonomisinin yüksek oranda dışa açık bir ekonomi olması gibi bankacılık sektörünün de uluslararası alandaki yoğun faaliyetleriyle yüksek oranda dışa açık bir sektör olduğunu ifade eden Çakar, doğal olarak hem ekonominin ve bankacılık sektörünün yurt içi ve yurt dışındaki yaşanan akımlardan, gelişmelerden çok yönlü olarak etkilenebildiğini kaydetti.
Çakar, küresel ekonomi dolayısıyla ekonomiyi ve bankaları da etkilemesi beklenen başlıca faktörlerin, nüfus ve demokratik yapıdaki değişimler, teknoloji alanındaki yenilikler, iklim ve çevre değişiklikleri, enerji, emtia, temel emtialar, mali ve entelektüel sermaye gibi fiziksel ve beşeri sermayenin varlığı, yatırım ve faaliyet ortamının özellikleri olduğunu bildirdi.
Gelecek dönemde etkili olması beklenen unsurlardan birinin belki de temel olanlardan bir tanesinin nüfus ve demokratik yapıdaki değişim olduğuna işaret eden Çakar, nüfus ve demografik yapıdaki değişimin, gelir ve ticaret dengesini değiştirdiğini söyledi.
Çakar, genç nüfusa sahip olan ülkelerde finansal hizmetlere olan talebin de buna paralel olarak artmaya devam edeceğini vurgulayarak, “Bu özelliklere sahip olan ülkemiz ekonomisinin de bankalarımızın da olumlu etkilenmesini bekliyorum. Ayrıca finansal hizmetlere talep yaratacak olan genç nüfusumuzun özellikle dijital bankacılığa olan eğilimleri çerçevesinde bu alandaki yatırım ve dönüşümün de kesintisiz devam edeceğini öngörüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Salgının etkisiyle alışveriş ödemelerinde nakit kullanımı azaldı”
Çakar, gelecek dönemde etkili olmasını bekledikleri konulardan birinin tartışmasız şekilde teknoloji olacağını aktararak, teknolojinin her alanda iş yapabilme biçimini değiştirdiğinin ve kolaylaştırdığının görüldüğünü anlattı.
Salgının etkisiyle alışveriş ödemelerinde de nakit kullanımının azaldığını anlatan Çakar, kartla ödemenin yanı sıra mobil temassız ödeme, QR ve dijital cüzdanların kullanılmasıyla alternatif yöntemlerin geliştiğini, e-ticaret payının artması ile geleneksel ticareti de etkileyen değişiklikler yaşandığını anımsattı.
Geçmişte temassız işlemlere olanak sağlayan POS terminali ve kart yatırımlarının da öneminin salgınla beraber daha fazla ön plana çıktığını belirten Çakar, “Buna ilave olarak dijital varlık ve yeni finansal aracılık biçimlerinin uluslararası para ve ödeme sistemlerinin gelecekteki yapısını şekillendirecek diğer önemli unsur olduğunu düşünüyoruz. Önümüzdeki dönemde dijital varlıklar ve işleyişleri hakkında daha fazla düzenlemelere şahit olunacağını da şimdiden öngörüyoruz.” dedi.
Çakar, temel teknolojik dönüşümlerin etkileşimi sayesinde şifreleme, büyük veri kümelerini analitiği ve yapay zeka gibi uygulamaların daha çok görüleceğini anlatarak, “Teknolojideki bu ve benzeri gelişmelerin ödemeleri ve yüksek iş hacimlerini daha hızlı, ucuz, kolay ve güvenli hale gelmesini sağlamakta olduğunu da görüyoruz.” diye konuştu.
Artık bankaların daha küçük şubelerle, daha büyük ve geniş kapsamlı işlemleri gerçekleştirebildiğine işaret eden Çakar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Operasyonlar işlemler merkezi hale geldi. Robotik yapılarla insansız operasyonlar arttı. Bankacılık işlemlerinde zaman ve mekan kısıtı artık kalmadı. Yeni dönemde müşterilerle temas, dijital platformlarda yapılıyor. Dijital ve bireyselleşmiş ürün ve hizmetlerin payı artmakta, efektif kullanımı da azalmaktadır. Tüm bu gelişmelerin bir sonucu olarak hem makinalarla finansal ürün ve hizmetleri hem de makinalarla müşterileri konuşturacak, iş gücünü her geçen gün daha fazla ihtiyaç olacaktır. Teknolojide yaşanan bu gelişmelerle güvenlikle ilgili tehditlerin ve önemlerin de niteliği değişiyor.
Kayıt dışılıkla ve suç gelirleriyle mücadele daha fazla önem kazanırken bu alandaki yatırımlar da artacaktır. Bankaların teknoloji şirketleriyle olan ilişkileri artmaya devam edecektir. Bankalarımızın dünya ve Avrupa’daki birçok emsalleriyle aslında karşılaştırıldığında yoğun teknolojik yatırımları ile pozitif yönden de ayrıştığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ülkemizde de BDDK tarafından görüşe sunulan dijital bankaların faaliyet esaslarına yönelik taslak düzenlemenin yürürlüğe girilmesiyle birlikte şüphesiz tamamen dijital bankaların da sektörde yer alması ile yeni bir döneme girilmiş olacak. Diğer bir konu olan açık bankacılık, servis bankacılık, platform bankacılığı ile birlikte ödeme ekosistemi ve bankacılık birbirleriyle daha entegre, müşteriye uçtan uca çözüm sunabilen bir yapı haline gelecektir.”
Çakar, iklim ve çevre değişikliklerine işaret ederek, birçok ülkenin bu süreçten zarar göreceğini ve iklim değişikliğiyle mücadelenin yeni mali yüklere yol açabileceğini söyledi.
Yeşil, sürdürülebilir, dijital ve kapsayıcı bir toparlamayı amaçlayan hükümet politikalarının bu değişiklikleri şekillendirmede etkili olacağını aktaran Çakar, bunun yeni fırsatları da beraberinde getireceğini dile getirdi.
Alpaslan Çakar, kurumsal yapılarını güçlendiren, makro ekonomik ve sosyal dengeleri sağlıklı kuran, uluslararası kuralları daha iyi uygulayan ülkelerin yatırım ve iş yapmak için daha cazip olacağına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Bu ülkeler yetenekli iş gücü için cazip olmaya devam edecek. Finansal sektör topluma ve paydaşlarına faydalı işler yapmaya da devam edecek. Salgın yaşattığı olumsuzluklara karşı yapısal dönüşümü, teknolojik değişimi, otomasyonu ve tedarik zincirinin yeniden şekillenmesini teşvik eden önemli bir katalizör olmuştur. Karar vericiler açısından yeni bir dönem başladı. Ülkemiz gelişmekte olan ülkeler arasında önemli bir yere sahip. Esnek yapısıyla gelişmelere ve değişimlere hızlı uyum sağlayabilmektedir. Büyüme dinamikleri oldukça güçlüdür. Büyüme potansiyeli de yüksektir. Sonuç olarak belirtmek isterim ki finansal sektör ve bankalarımız olarak Türkiye ekonomisindeki büyüme potansiyelinin farkındayız. Büyümeyi destekleyecek ve finanse edecek güce ve potansiyele sahibiz.”
“Biz Türkiye’nin geleceğine inanıyoruz”
Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ise her şeyin aslında müşteri etrafında döndüğünü, burada dünyadaki trendlere bakıldığında değişikliğin olduğunu, müşterilerin hepsini daha hızlı, kaliteli, her yerden, 7/24 hizmet istediğini ve bunu minimum bedel ile alma talebinin olduğunu, bunun çok doğal olduğunu söyledi.
Sadece bankalar değil, tüm şirketlerin, başarılı olmak istiyorsa bu trendleri görmesi ve buna ayak uydurması gerektiğini ifade eden Binbaşgil, “Bana sorarsanız da bankacılık sektörü bütün sektörlerden belki de daha fazla bu değişimden çok etkileniyor, kendimizi yenilemeye çalışıyoruz.” dedi.
Binbaşgil, bundan 7 sene önce Akbank’ta büyük bir transformasyon projesi başlattıklarını, buna “Yeni Nesil Akbank” dediklerini belirterek, “Bunun da amacı bütün bu trendleri yakalamak, tüketicilerin beklentileri doğrultusunda değim geçirmekti.” diye konuştu.
Hakan Binbaşgil, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz Türkiye’nin geleceğine inanıyoruz. Türkiye çok önemli bir potansiyele sahip. Bütün demografik durum, teknoloji kullanımı, genç nüfus… Yani biz dolayısıyla bu konudaki şeyi ümidimizi hiçbir zaman azaltmadığımız için hep en volatilitenin yüksek olduğu yıllarda dahi yatırımlarımızı sürdürdük. Sürekli olarak yatırım yapıyoruz, bunun da karşılığını alıyoruz. Bunu da özellikle söylemek istiyorum.”
Regülasyonlarda çok güzel gelişmeler olduğuna işaret eden Binbaşgil, FAST sistemi, uçaktan müşteri kazanımının gerçekleştirildiğini, dijital banka lisanslarının konuşulduğunu, bunların sektörü daha da ileriye taşıyacak önemli adımlar olduğunu dile getirdi.
Binbaşgil, TCMB, BDDK, SPK ve diğer bütün ilgili kurumların sektörün önünü açtığını vurguladı.
“Yeni oyuncular kaliteyi daha yukarı taşımamıza ve taşıyamıyorsak sağlam bedeller ödememize yol açacak”
“Dijital bankalar kapıda. Bu geleneksel bankacılığı nasıl etkiler?” şeklindeki soru üzerine Garanti BBVA Genel Müdürü Recep Baştuğ ise rekabet açısından bakıldığında finteklerin en önemli özelliğinin az sayıda konuya, spesifik bir alana çok detay odaklanmaları ve müşteriye kalıcı kullanıcı dostu basit çözümler getirmeleri olduğunu belirterek, “Bu yönüyle bankaları hizmet modelinde basit ve anlaşılır bir deneyime zorunlu olarak itiyorlar. Bankalara büyük yapıları içinde bu esnekliğe sahip olamadıkları ölçüde bu rekabette zorlanmak durumunda kalacaklar. Bir alternatif daha var. Bu şirketlerle iş birliğine gidecekler ve onların çözümlerini kullanıp satın alacaklar. Şu an sektörün bir uygulama türü de bu.” diye konuştu.
Bankaların bu şirketlerin aksine çok kuvvetli sermaye yapısına, çok geniş bir ürün yelpazesine ve çok fazla müşteriye sahip olduğunu, veri derinliği açısından daha avantajlı durumda olduğunu anlatan Baştuğ, şunları kaydetti:
“Bankalar, dijital altyapıları, çeviklik ve becerileriyle orantılı olarak bu rekabete karşı durabilirler. Kazanabilir ya da pazar payı kaybedebilirler. Bu noktada kendimize dönecek olursak biz Garanti BBVA olarak dijital altyapımız, sürekli artan dijital müşteri sayımız ve müşteri dostu uygulamalarımız ile biz bu rekabete hazır olduğumuzu düşünüyorum. Bankalar olarak biz bugüne kadar kendi içimizde o kadar yoğun ve kaliteli bir rekabet yaşadık ki yaptığımız uzun soluklu teknoloji yatırımları ve güçlü altyapımız ve geçirdiğimiz dijital dönüşüm sürecinin etkisiyle dijital yetkinlikleri oldukça yüksek ve global anlamda çok ciddi rekabetçi bir noktadayız. Bizlere yeni bir sayfa açan bu oyuncular bu kaliteyi daha yukarı taşımamıza ve taşıyamıyorsak sağlam bedeller ödememize yol açacaktır. Yaratıcılığı ve çevikliği rekabette bir güç olarak kullanacak bir bizleri zorlamaya ve zinde olmaya itecekler. Bizler buna, dünyadaki, Avrupa’daki birçok bankadan daha fazla hazırız. Ama hazır olmuyorsak da rekabetin bu kuralı çalışacaktır. Burada hazır olmayan bedeli ödeyecek.”
“Biz dijital altyapısında dünyada birinci ligde olan bir sektörüz”
TEB Genel Müdürü Ümit Leblebici de Türkiye ile ilgili bir algının değişmesinde fayda olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bunu biz çok yüksek sesle söylemediğimiz için ya da çok duyuramadığınız için karşılaştırmalar da bazen sağlıklı olmuyor. Kastım şudur; yurt dışına baktığımızda dijital bankalarda, dijital süreçlerde bir patlama görüyoruz ve diyoruz ki ‘bu dijital süreçler Türkiye’ye de bir süre sonra yansımaya başlayacak.’ Bence aslında olan tam tersi. Yani şöyle bir örnek vereyim.Global bir bankanın parçası olan her bir bankacı bilir ki yurt dışında bundan 3-4 sene evvelsine kadar bir hesap açma süreci dakikalarla değil haftalarla ifade ediliyordu. Doğal olarak oradaki dijital süreç şu anda algı olarak çok hızlı geliyormuş gibi görünüyor. Fakat Türkiye’de bu olay tam tersiydi. Türkiye altyapı olarak o kadar fazla yatırım yapmıştı ki biz zaten bu süreçleri minimum sürede yapar hale gelmiştik. Şimdi bizim için ortam biraz daha farklı. Biz zaten dijital altyapısı olan ve bu dijital altyapısında dünyada birinci ligde olan bir sektörüz.”
Leblebici, büyük ihtimalle gelecek seneden itibaren dijital bankacılık platformları açıldığı dakika ve dijital bankalar Türkiye’ye geldiği zaman rekabetin daha da derinleşeceğine dikkati çekerek, “Mevcut bankacılık sistemi zaten bu boyutta çok çok ileride. Hem altyapı olarak ileride hem süreçler hem de dijital anlamda yaptığı teknoloji yatırımlarıyla çok ileride. Şimdi o zaman model farklılaşmalarını göreceğiz. Herkes kendi açısından bir takım model farklılıkları deniyor. Biz de deniyoruz.” diye konuştu.
Salgın sürecinde Türk bankacılık sisteminin altyapı olarak ne kadar hazır olduğunun görüldüğünü ifade eden Leblebici, bankacılık işlemlerinin aksamadan yürüdüğünü söyledi.
“Geleceğin bankalarının önemli bir kısmı geçmişin bankaları arasından çıkacak”
Citibank Genel Müdürü Emre Karter ise geleceğin bankalarının önemli bir kısmının geçmişin bankaları arasından çıkacağını belirterek, bu transformasyonu daha iyi ve hızlı gerçekleştirebilen bankaların geleceğin bankaları arasında yer alacağını bildirdi.
Gelişen dünya ve gelişen teknolojinin, müşteri beklentilerini değiştirdiğini ifade eden Karter, “Böylelikle bankacılık sektörünü zorluklarla yüz yüze bırakıyor. Çevik bir şekilde değişmemiz gerekiyor ama açıkçası yükselmekte olduğumuzu gördüğümüz dijital bankacılık, açık bankacılık, mobil uygulamalar, müşteri deneyiminin tamamen kişiselleşmesi, platformlar, veri analizi, güvenlik ve akıllı doğrulama trendleri bankacılığın önünde hem fırsat hem de tehdit olarak gözüküyor. Sektörün yolculuğu heyecanlı şekilde ilerliyor.” diye konuştu.