Kurtulmuş, ÖNDER İmam Hatipliler Derneğinin Uşak Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen 20. İmam Hatipliler Kurultayı’nda yaptığı konuşmada, bir imam hatipli olarak kurultaya katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
İmam hatip kurultayının bugün 20’ncisinin yapılıyor olmasının değerli ve önemli olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, hem imam hatip meselesinin hem de yeniden varoluş mücadelesinin asla unutulmaması gerektiğini bildirdi.
Kendi hayatında çok sayıda Türkiye’nin antidemokratik geçiş noktalarına şahitlik ettiğini anlatan Kurtulmuş, şöyle konuştu:
” 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz’u hatırlayan birisi olarak verilen mücadelenin Türkiye’nin nitelikli geleceği için ne anlam ifade ettiğini gayet iyi biliyorum. İmam hatip meselesi sadece bir okul çevresinde verilen bir mücadele değildir. Hepinizin bildiği birkaç özelliğini tekrar etmek isterim. Bunlardan birincisi; bu topraklarda Cumhuriyet tarihinin toplumsal olarak en büyük tavan bulmuş, en büyük destek bulmuş sosyal projelerinin başında gelen imam hatip okullarıdır. Toplumun farklı kesimleri yememiş içmemiş, o okulları yapmış, o okullara öğrenci yetiştirmiş, sırtında çuvallarla çocuklara yiyecekler taşıyarak burada okuyan çocukların istikbalinin gerçekleşmesi için mücadele etmiştir. Dolayısıyla ortak ve gerçekten güçlü bir proje olarak bu mücadeleyi hatırlamamız gerekiyor. İkinci temel özellik tabiri caizse Türkiye’nin demokrasi tarihinin seyriyle paralel bir seyir, imam hatip okullarının geçmişinde yer almıştır. Yani demokratik ortamın kısıtlandığı, zorlukların ve millet iradesinin baskı altına alındığı dönemlerde imam hatip liselerinin hem programları değiştirilmiş hem kapısına kilit vurulmuş hem de çok sayıda öğrencisinin kaybedilmesine vesile olmuştur. O günleri hatırlıyoruz. 60 binlere öğrenci sayısının düştüğü günleri hatırlıyorum. Bugün Allah’a çok şükür 1,5 milyona yaklaşan bir öğrenci ordusuyla birlikte Türkiye milli eğitim sisteminin temel unsurlarından birisi haline gelmiştir.”
Kurtulmuş, imam hatip liselerinin aynı zamanda bir başarı öyküsü olduğunu ifade ederek, kendilerinden önceki nesillerin yokluk, kıtlık, yoksulluk ve baskı altında mücadele ve imtihan verdiğini bildirdi.
“Geçmişi unutmayacağız”
Türk milletinin tarihi boyunca gündelik işlerle hiç uğraşmadığına dikkati çeken Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Bizim için durmak, duraksamak bırakın geri gitmeyi, olduğumuz yerde saymak hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Aynı zamanda Sultan Alparslan Han’ın Anadolu topraklarını Müslüman milletimize açtığımız günden bu yana şöyle milletçe arkamıza yaslanarak, rahat içerisinde, huzur içerisinde yaşadığımız bir gün de olmamıştır. Hep bu ülkeyi sağdan soldan çekiştirerek bu ülkenin düşmanlarının bu milleti boğmak istediği nice serüvenleri çok yaşamışızdır. Onun için diyoruz ki hiç geçmişi unutmayacağız. Hangi labirentlerden geçtiğimizi, hangi zorluklara göğüs gerdiğimizi, tarihsel süreçleri hiç unutmayacağız. Bugünün imkanlarından ve fırsatlarından olabildiğince istifade edebilmek ama esas vazifemiz nitelikli bir geleceği inşa edebilmektir. Bunun için her alanda mücadele etmek, gayret etmek, nitelikli bir geleceğin oluşması için mücadelemizi sürdürmeliyiz. Bunun en başında ifade edilmesi gereken şudur; nitelikli bir gelecek ancak nitelikli insanların sırtında yükselir. Onun için temel meselemizi nitelikli insanlar yetiştirmek her alanda başarılı, güçlü, bilgi, hikmet ve irfanla donatılmış, ferasetli, basiretli, liyakatli ve ehliyetli, medeniyet değerleriyle donanmış gençlerimizi yetiştirmektir. Nitelikli bir gelecekten bahsediyorsak, her alanda böylesine büyük bir gençlik kadrosunu yetiştirmek bizim için önemlidir.”
“Ortak, sağlam bir mefkurenin olması gerekiyor”
Cumhuriyetin ilk asrının artık geride kaldığını vurgulayan Kurtulmuş, 29 Ekim’le birlikte yeni bir döneme gireceklerini aktardı.
Nitelikli gelecekten bahsetmek için önce sağlam bir mefkureyi ortak milli bir hedef haline getirmek mecburiyetinde olduklarını anlatan Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Yani millet olarak tarihten çıkardığımız en büyük derslerden birisi hep önümüzde büyük hedeflerin olmasıdır. Hep daha büyük hedeflerin, daha büyük ülkülerin, daha çok ve ileri noktalarda varmak istediğimiz olması gerekir. Bunu sağlamak içinse ortak, sağlam bir mefkurenin olması gerekiyor. Aynı bir otağın çadırının orta direği gibi bu ortak mefkuremiz kendi medeniyet değerlerimiz etrafında yeniden dirilmemiz, yeniden güçlenmemiz, yeniden köklenmemiz ve bu anlamda kendi medeniyetimizin değerlerini kurumsallaştırmaktır. Bunun için ortak hedefleri belirlemek, ortak hedeflere ilerleme noktasında yani Türkiye Yüzyılı hedefi olarak ortaya koyduğumuz bu milli hedef etrafında milli duruşu gerçekleştirmemizdir. Onun için nitelikli geleceğin olmazsa olmaz ilk şartının sağlam, esas bir mefkureye sahip olmamız olduğunun altını çizmek istiyorum. Bu anlamda çadırımızın orta direği, ana direği, sağlam bir mefkureye sahip olmaktır.”
İkinci temel unsurun da bu mefkureyi yürütecek, ileriki nesillere aktarabilecek sağlam bir toplumsal yapının oluşması, sağlam bir toplumsal yapının sonraki nesillere devredilmesi olduğunu anlatan Kurtulmuş, bunun en başında da aile yapısının güçlendirilmesinin temel hedeflerden olduğunu aktardı.
Dünyada nesilleri mahvetmeyi kendisi için vazife bilen şer odaklarının büyük bir propagandayla hedef aldığı temel unsurlardan birisinin aile yapısı olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Bu aile yapısının güçlendirilmesi için bütün gücümüzle gayret edeceğiz ve inşallah önümüzdeki dönemde yapacağımız yeni anayasa çalışmasında da Türk ailesinin güçlendirilmesi ve korunması için gerekli adımları inşallah atacağız.” dedi.
“Bütün dostlarımızı kardeş bilerek yoluna devam edeceğiz”
Sağlam bir toplumsal yapının ileriye doğru güçlü bir şekilde devam etmesi için olmazsa olmaz bir başka konunun da farklılıkları, çeşitlilikleri, bir güç unsuru olarak kabul etmek olduğuna işaret eden Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Mezhep, meşrep, ırk, köken, toplumsal sınıf gibi bütün farklılıkların bir tarafa bırakılarak bunların üzerinden bu farklılıkları bir zenginlik aracı olarak görerek aynen Osmanlı’nın geçmişte yaptığı millet sistemi üzerinden güçlendirdiği o anlayışı yeniden kuvvetlendirerek yolumuza devam edeceğiz. Bu ülkenin 85 milyonunun tamamı birdir, beraberdir kardeşimizdir. Sadece Türkiye’deki 85 milyon değil, dünyanın dört bir tarafında 100 milyonlarla ifade ettiğimiz millet varlığımız da bizim dostumuzdur, kardeşimizdir, beraber olduğumuz insanlardır. Sadece 100 binler, 100 milyonlarla ifade ettiğimiz soydaşlarımız, ırkdaşlarımız millet varlığımız değil bugün artık yaklaşık 2 milyara yaklaşmış olan İslam ümmetinin tamamı da dostumuzdur, kardeşimizdir, ailemizin bir parçasıdır. Bu çerçevede Türkiye’deki farklılıkları zenginlik aracı olarak bilmek sadece bir retorik olarak değil önümüzdeki dönemde dünyayı bekleyen bir başka önemli tehlikenin de bertaraf edilmesi için asli vazifelerimizden birisidir. Nedir o? Bugün bütün dünyada yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığı şeklinde tezahür eden ötekine tahammül etmeyen, öteki olarak tanımladığını yok etmeye çalışan, öteki olarak gördüğüne hayat hakkı tanımayan ırkçı, faşist, çağ dışı ve çağın tamamıyla ötesinde kalmış olan bu karanlık anlayıştır. Ne yazık ki aynen aileyi tahrip etmek isteyen bazı görüşler gibi insanlık ihyasında, insanlık aleminde, insanlık ortak paydasını yok etmek isteyen bu faşist zihniyetle, bu ırkçı zihniyet de çağımızın en büyük virüslerinden birisidir. Bundan Türkiye’ye Allah’a çok şükür hiç sirayet etmeyecek. Bunu Türkiye’de hiç bulaştırmayacağız ve inşallah Türkiye hem 85 milyonu kardeş bilen, hem bütün dostlarımızı kardeş bilerek yoluna devam edeceğiz.”
Kurtulmuş, sağlam bir toplumsal yapıya sahip olmanın önemli ayaklarından birinin de güçsüze, yoksula ve mağdurlara el, kucak açmak, onların elinden tutmak olduğunu bildirdi.