TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Cumhuriyet kimsenin babasının malı değildir. Cumhuriyet değerleri kimseye de kendi ailesinden miras kalmamıştır. Cumhuriyet değerleri 85 milyon vatandaşımızın özümsediği, benimsediği ve herkesin sahibi olmak durumunda olduğu ortak değerlerdir. Dolayısıyla cumhuriyet değerlerinin üzerinden bir siyasal ayrışmayı fevkalade yanlış ve sakıncalı buluyorum.” dedi.
Kurtulmuş, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Meclis Başkanlığının 2024 yılı bütçesine ilişkin milletvekillerinin sorularını yanıtladı.
28. Dönem milletvekillerinin cumhuriyetin ikinci asrına dönük yeni bir anayasa düzenlemesi yapmasının boynunun borcu olduğunu ve tarihi bir sorumluluğu bulunduğunu belirten Kurtulmuş, Türkiye’de hangi mesele tartışılırsa tartışılsın arkasında Anayasayı ilgilendiren bir konunun bulunduğunu söyledi.
Kurtulmuş, “TBMM’deki bütün siyasi partilerden beklentim şudur… Şahıs olarak, TBMM Başkanı olarak söylüyorum: Hiçbir ön yargı, hiçbir art niyet olmaksızın sepetlerimizdeki bütün bilgileri ortaya koyarak, iyi niyetle ve doğru bir zeminde, yani parlamento zeminini esas alarak, 85 milyonu ilgilendiren, çok kuvvetli, çok güçlü bir anayasa yapım sürecini bu Meclisin yürütebileceği, böyle bir birikime sahip olduğu, böylesi bir siyasi tecrübeye sahip olduğu kanaatindeyim.”
Anayasaların partilerin ya da partiler grubunun teklifi değil milletin teklifi olabileceğini vurgulayan Kurtulmuş, hazırlanacak anayasanın en geniş kabulle çıkması için herkesin üzerine düşen sorumlulukları yerine getireceği kanaatinde olduğunu söyledi.
Kurtulmuş, hiçbir metnin yüzde yüz mutabakat sağlamasının mümkün olmayabileceğini dile getirerek, “Dolayısıyla biz mutabakat sağladığımız konularda ilerleyerek yeni bir anayasa, güçlü bir anayasa yapma meselesine bu Meclis olarak değinebiliriz. Benim gördüğüm, Mecliste siyasi partilerle yürüttüğüm görüşmeler, müzakereler, resmi, gayriresmi görüşmelerden aldığım intiba, bunun yapılabileceği yönündedir. Böyle bir iyi niyetin olduğunu, talebin ve ihtiyacın olduğunu görüyorum.” diye konuştu.
Samimi bir müzakere sürecinin kurulmasının sonuç almaya yeterli olacağını düşündüğünü anlatan Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Burada kategorik olarak kabul etmeyeceğimiz bir şeyin altını çizmek isterim. ‘Bu Meclis anayasa yapmaya muktedir değildir’ şeklindeki bir anlayışın tamamıyla antidemokratik olduğunun altını çizerim. Türkiye Cumhuriyeti’nin 28. Dönemi’ni oluşturan TBMM, aynen kendisinden önceki dönemler gibi yeni bir anayasa yapmaya da anayasada bazı değişiklikler yapmaya da muktedirdir, millet tarafından yetkilendirilmiştir ama ‘Bu Meclis bir kurucu Meclis değildir. Bu Meclisten anayasa çıkmaz’ gibi bir tartışmanın konusu, aslında ‘Bu memlekette anayasa askerin dipçiğiyle yapılır’ ile aynı manaya gelen, antidemokratik bir anlayışın sonucudur.”
Kurtulmuş, Türkiye’nin, özellikle bölgesindeki ve dünyadaki gelişmeler çerçevesinde kendi toplumsal bütünlüğünü sağlayıp, toplumsal değerler etrafında bütünleşmesi mecburiyetinde olduğunu kaydetti.
Cumhuriyet vurgusu
Tarihçilerin “bereketli hilal” dediği bu coğrafyanın yeniden bir ateş çemberine döndürülmesi çabalarını iyi okumak gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu coğrafyada güçlü bir şekilde ayakta durmaktan başka şansımız yoktur. Siyasi görüşümüz, dünya görüşümüz ne olursa olsun, hangi öncelikleri Türkiye’nin geleceği için kendinizce öncelik olarak kabul ediyorsak edelim, sonuçta bu memlekette 85 milyon olarak bir ve beraber olacağız ve hep beraber ayaklarımızı sağlam bir şekilde yere basacağız. Türkiye’nin iç çatışmaları içerisinde emperyal hedefleri için kendisine bir takım kapıları aralamak isteyen çok sayıda gücün olduğundan herhalde hepimiz haberdarız. Dolayısıyla temel meselelerimizde birleşerek, bütünleşerek, temel değerlerimiz etrafında topyekun bir araya gelmek mecburiyetindeyiz. Bunlardan bir tanesi cumhuriyet değerleridir. Cumhuriyet kimsenin babasının malı değildir. Cumhuriyet değerleri kimseye de kendi ailesinden miras kalmamıştır. Cumhuriyet değerleri 85 milyon vatandaşımızın özümsediği, benimsediği ve herkesin sahibi olmak durumunda olduğu ortak değerlerdir. Dolayısıyla Cumhuriyet değerlerinin üzerinden bir siyasal ayrışmayı fevkalade yanlış ve sakıncalı buluyorum. Cumhuriyete, cumhuriyetin bize sağlamış olduğu demokrasi, fikir özgürlükleri, insan hakları, ilerleme, kalkınma gibi birtakım hususlara hep beraber sahip çıkmamız herhalde Türkiye için en önemli hassasiyetlerimizden birisi olmalıdır. Hele hele cumhuriyet değerleriyle, bu milletin büyük çoğunluğunun sahip olduğu inanç değerleri arasında sanki bir ayrılık ve aykırılık varmış gibi ortaya koymak, bu millete yapılacak en büyük kötülüktür. Bu millet, bu anlamda hem inanç ve medeniyet değerlerine hem milli değerlerine sahip çıkmış hem de cumhuriyet değerlerini sonuna kadar saygı duyarak sahiplenmeyi başarabilmiştir.”
Aynı ismi taşıdığı dedesi Numan Kurtulmuş’un, İstiklal Harbi’nde gazi olan kahraman bir Osmanlı subayı olduğunu anlatan TBMM Başkanı Kurtulmuş, dedesinin cumhuriyet tarihinde Latin alfabesiyle yazılmış ilk ilmihal kitaplarından birini de hazırladığını dile getirdi. Kurtulmuş, “Şimdi siz merhum Numan Kurtulmuş’un hayatını hangi değerler üzerinden tanımlayacaksınız? Bu tartışma yanlış, sakat ve millete karşı yapılan büyük bir kötülüktür. Kimse cumhuriyetin sahibi olmaya kalkmasın; kimse de bu milletin milli manevi değerlerinin kendi tekelinde olduğunu zannetmesin.” dedi.
“Etnik, kültürel, mezhep, meşrep farklılıklarıyla beraber bir bütünlük oluşturmak mecburiyetindeyiz” diyen Kurtulmuş, “Hatta biraz daha iddialı bir şey söylemek istiyorum: Bu coğrafyanın selameti, sadece Türk toplumunun, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kendi aralarındaki sağlam toplumsal yapısı değil, bu sağlam toplumsal yapı üzerinden bölge ülkelerine de örnek teşkil edilecek bir dostluk, barış ve kardeşlik iklimini oluşturmaktan geçiyor. Onun için üzerimize çok büyük sorumluluklar düştüğünün farkında olmamız lazım.” değerlendirmesinde bulundu.
Bölgesel çatışmaların her birisinin “küresel yeni çatışma alanlarını oluşturabilme potansiyeline sahip” olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, “Birinci ve ikinci dünya savaşları önce askeri savaşlar olarak başladı. Arkasından ekonomik ve siyasi savaşlar olarak devam etti. İkinci Dünya Savaşı fiilen bitti ama arkasından bir 45 yıl soğuk savaş şeklinde devam etti.” diye konuştu.